Hz. Peygamber, çok eşliliğin dörtle sınırlandırılmasından sonra, aynı anda dörtten fazla kadınla evli bulunmuş mudur?

Tarih: 05.02.2014 - 10:21 | Güncelleme:

Cevap

Değerli kardeşimiz,

Peygamberimiz (asm)'in dörtten fazla eşi olmuştur. Evliliklerinin tamamı da dört evliliğin sınırlanmasından öncedir. Nur suresindeki en fazla dört evliliği bildiren ayet, Peygamberimiz (a.s.m)'in vefatından üç yıl önce nazil olmuştur. Bundan sonra da peygamberimiz (a.s.m), bir daha evlilik yapmamıştır.

Aynı anda dörtten fazla hanımla evli olmasına gelince:

1. Bilindiği gibi, Peygamberimiz (asm)'in hanımlarının, boşanmış olsalar bile bir başkasıyla evlenmesi ayet-i kerimeye göre haramdır. Bu sebeple dört evliliği sınırlandıran ayet inince, Peygamberimiz hanımlarını boşasaydı, başkaları ile evlenemeyeceklerinden mağduriyetleri söz konusu olacaktı.

2. Peygamberimiz (asm)'e has bazı özellikler vardır. Bu özelliklerin bir kısmı ümmetine haramdır. Dörtten fazla evli olmakta Peygamberimize ait hususi hükümlerdendir. Bu sebeple bir başkası bu noktadan Peygamberimizi örnek alamaz.

Peygamberimiz (asm) aynı anda dörtten fazla kadınla evlenmiştir. Bir erkeğin dörtten fazla kadını nikahı altında bulundurması caiz değildir. Ancak Peygamberimiz bu hususta müstesnadır. Nitekim başka hususlar vardır ki Hz. Peygambere haram olduğu halde ümmetine helal kılınmıştır. Mesela Peygamberimize ve onun ailesine zekat verilemez. Ayrıca Peygamberimiz miras bırakmamıştır. Teheccüd namazı Peygamberimize farz olmasına rağmen ümmetine sünnettir.

"Peygamber müminlere canlarından ileridir. Onun eşleri de müminlerin anneleridir." (Ahzab, 33/6)

Peygamberimiz (asm)'in hanımları müminlerin anneleri olarak bidirilmiş ve onlarla evlenilmesi yasaklanmıştır. Bu sebebten evlilik dörtle sınırlandırıldığında diğer sahabeler dörtten fazla olan eşlerini boşadıklarında, bu hanımlar başkalarıyla evlenebiliyorlardı. Ancak Hz. Peygamber'in hanımları için böyle bir serbestiyet yoktur. Onlar başkalarıyla evlenemez. Bu durumda Hz. Peygamber dört eşle sınırlandırılma konusunda istisna tututlmuştur.

Ahzab Suresi, Ayet 51-52:

51. Onlardan dilediğini geri bırakır, dilediğini yanına alırsın. Sırasını geri bıraktığın kadınlardan dilediğini yanına almanda da sana bir günah yoktur. Onların gözleri aydın olup üzülmemelerine ve kendilerine verdiğin ile hepsinin hoşnut olmalarına en elverişli olan budur. Allah kalblerinizdekini bilir. Allah her şeyi bilir ve yumuşak davranır.

52. Bundan başka kadınlar sana helâl olmaz. Bunları başka eşlerle değiştirmek de olmaz. İsterse güzellikleri hoşuna gitsin. Ancak sahip olduğun cariyen başka. Allah her şeye gözcü bulunuyor.

Ayetlerin Tefsiri:

51. Onlardan dilediğini geriye bırakırsın. Dilediğini de yanına alırsın. Birden çok hanımı olanlara, sıra ile bir nöbet izlemek vaciptir. Buna "kasm" denilir. Fakat Peygamber (asm)'in özelliklerinden olmak üzere ona "kasm" vacip kılınmayıp kendi dilemesine bırakılıyor. Azlettiğin, yani bıraktığın yahut boşadığından arzu ettiğine dönmen durumunda da üstüne bir günah yoktur. Bu hüküm, yani tertib üzere nöbetle "kasm" sana vacip kılınmayıp böyle senin arzu ve dilemene bırakılması onların gözlerinin aydın olmasına ve gözleri aydın olup da üzülmemelerine ve senin kendilerine verdiğin ile yaptığın davranış ve ihsan ile hepsinin hoşnud olmalarına daha elverişlidir. Çünkü o, bir kere hepsinin eşit oldukları bir hükümdür, sonra sen aralarını eşit tutar "kasm" yaparsan, onu senin bir ihsanın bilerek sevineceklerdir. Ve eğer bazısını tercih edecek olursan, onu da Allah'ın bir hükmüyle yaptığını bilecekler, yine gönülleri hoş olacaktır. Bundan anlaşılır ki hanımları sevindirmek, gönüllerini hoş etmek de şeriatın gözettiği maksatlardandır.

Kalblerinizdekini Allah bilir. Hatırınızdan neler geçiyor, gönüller neler istiyor, ne duyguda, ne niyette bulunuyor hepsini bilir. Onun için kalplerinizi de güzel tutmaya çalışın. "Allah her şeyi bilir ve yumuşak davranır." ALÎM, mübalağa ile alîm, çok, pek çok bilir; onun için gizli açık neyiniz varsa bilir. Fakat halimdir, ceza vermekte acele edivermez, mühlet verir, ihmal etmez; o halde cezanın geri bırakılmasından dolayı aldanmamalı ve çok titizlik etmemelidir.

52. Sana bundan öte kadınlar helal olmaz. Muhayyer kılınıp da seni tercih eden dokuz hanımından başka kadınla evlenmek caiz olmaz. Bu hanımlar, Aişe binti Ebi Bekr, Hafsa binti Ömer, Ümmü Habibe binti Ebî Süfyan, Sevde binti Zem'a, Ümmü Seleme binti Ebi Ümeyye, Safiyye binti Huyeyyi'l-Hayberiye, Meymune binti'l-Harisi'l-Lilâliye, Zeyneb binti Cahşi'l-Esediye, Cüveyriye binti'l-Hârisi'l-Mustalikıyyedir. Allah hepsinden razı olsun. Onları başka hanımlara değiştirmen de olmaz. Yani bunları boşayıp yerlerine başka kadınlarla evlenmen de caiz olmaz. Onlar Allah ve Resulü'nü seçtikleri için Allah Teâlâ da onlara böyle ikram ve lutufda bulunmuş, Resulullah (asm) de vefatına kadar sadece bu hanımlarla evli kalmış, vefatında da onlar müminlerin anaları olarak kalmışlardı.

Güzellikleri hoşuna gitse bile. Alacağın kadınların güzellikleri, senin takdirine layık olmaları varsayılsa bile helal olmaz. İbni Atiyye tefsirinde der ki: Bu ifade, bir adamın evlenmek istediği kadına bakmasının caiz olduğuna delildir. Nitekim Mugire b. Şu'be ve Muhammed b. Mesleme hadisleriyle Sünen'de de varid olmuştur. Ancak elinin altında bulunan cariyeler hariç. Çünkü onlar helal bununla birlikte Allah her şeyi gözetliyor. Onun için O'ndan korkmalı, koyduğu sınırları aşmamalı, helalden harama geçmemeli. Yukardaki ayetin eki mahiyetinde olan bu son cümle, yukarsını tamama erdirirken aşağısına bir ön giriş oluyor.

Peygamber (asm)'e bu seslenişten sonra evi ve hanımları hakkında hukukî düzenlemelerle ilgili olmak üzere, insanların gözetmekle yükümlü oldukları görevleri beyan için, genel olarak bütün iman edenlere şöyle sesleniliyor:

Meâl-i Şerifi

53. Ey iman edenler! Peygamberin evlerine vaktine bakmaksızın ve yemeğe izin verilmedikçe girmeyin. Fakat çağırıldığınız vakit girin. Yemeği yediğinizde de hemen dağılın. Sohbet etmek için de izinsiz girmeyin. Çünkü bu haliniz Peygambere eziyet veriyor, ama o sizden utanıyor. Fakat Allah gerçeği söylemekten utanmaz. Hem O'nun hanımlarına bir ihtiyaç soracağınız vakit de perde arkasından sorun. Böyle yapmanız hem sizin kalbleriniz ve hem de onların kalbleri için daha temizdir. Hem sizin Resulullah'a eziyet etmeye hakkınız yoktur. Ondan sonra hanımlarını da ebediyyen nikâh edemezsiniz. Çünkü bu Allah katında çok büyük bir günahtır.

54. Siz bir şeyi açıklasanız da gizleseniz de şüphe yok ki Allah her şeyi bilmektedir.

55. Onlar (peygamberin eşleri) için babaları, oğulları, kardeşleri, erkek kardeşlerinin oğulları, kız kardeşlerinin oğulları, kendi kadınları (kadın dostları) ve sahip oldukları köleleri hakkında bir günah yoktur. Bununla beraber (ey Peygamberin hanımları) Allah'tan korkun. Çünkü Allah her şeye şahit bulunuyor.

56. Gerçekten Allah ve melekleri Peygambere salât ederler. Ey iman edenler! siz de ona teslimiyetle salât ve selâm edin.

57. Şüphesiz ki Allah'a ve Resulü'ne eziyet verenlere Allah hem dünyada, hem ahirette lânet etmiştir. Onlara aşağılayıcı bir azab hazırlamıştır.

58. Mümin erkeklere ve mümin kadınlara yapmadıkları bir şeyden dolayı eziyet edenler de bir iftira ve açık bir günah yüklenmişlerdir.

"Peygamber müminlere canlarından ileridir. Onun eşleri de müminlerin anneleridir." (Ahzab, 33/6)

Buyurulmakla, Peygamber (asm)'in müminlere canlarından daha ileri ve hanımlarının onların anneleri olması, müminlerin Resulullahı'ın evine kendi evleri gibi izin almaksızın girebilmelerine caizlik verecek zannedilebilirdi. İşte bu ayet hem böyle bir zanna yer olmadığını anlatıyor, hem bu vesileyle Resulullah'ın eşlerine "hicab"ı (tesettürü) emrediyor, hem de müminlerin anneleri olmalarının mânâsını açıklıyor. Âyetten anlaşıldığına ve İbnü Abbas'tan rivayet olunduğuna göre, birtakım kimselere zaman zaman Resulullah'ın evinde yemek yediriliyordu. Bunlar bazen, yemekten önce yetişinceye kadar bekliyorlar, yemekten sonra da hemen çıkıp gitmiyorlar, Resulullah (asm) sıkılıyordu, bu ayet nazil oldu. Hz. Zeyneb ile evlendiği zaman yapılan düğün yemeğinde nazil olduğu da Buharî, Tirmizî ve başka kitaplarda Hz. Enes'ten rivayet olunmuştur.  اِلَّا اَنْ يُؤْذَنَ لَكُمْ اِلى طَعَامٍ  Sizin için yemeğe izin verilmedikçe, لِطَعَامٍ denilmeyip اِلَى طَعَامٍ denilmesi, izin kelimesinin içine davet manasını da yüklemek içindir. Beydâvî'nin ifadesine göre bu mânâ yüklemenin sebebi de, izin verilse bile yemeğe çağrılmadan varmanın güzel olmayacağına işaret etmek içindir.  غَيْرَ نَاظِرِينَ اِنَاهُ Yemek zamanına bakmaksızın veya yemeğin olmasını gözetmeksizin veya gözetmemek üzere girmeyin.

Hz. Peygamber (asm) müminler için canlarından ileridir. Bütün işlerinde kendilerinden daha elverişlidir. Çünkü o, onlar için ancak iyilikleri, yararları, kurtuluşları ne ise, onu gözetir, onu emreder, kötülüklerine ve zararlarına razı olmaz. Halbuki insan nefsi öyle değildir.

O halde Peygamber onlara kendilerinden daha sevgili ve onun emri kendilerinin emrinden daha geçerli ve ona karşı şefkatleri nefislerine şefkatlerinden daha mükemmel olmalıdır. Rivayet olunur ki Resulullah (asm) Tebük gazasına gidilmesini emrettiği zaman bazı kimseler analarımızdan, babalarınızdan izin isteyelim demişlerdi, bu âyet bunun üzerine indi.

Peygamberin eşleri de onların analarıdır. Yani hürmet ve saygıda müminlerin anaları mesabesindedirler. Onları nikâh etmek haram, kendilerine hürmet etmek farzdır. Bunun dışındaki hususlarda ise, öteki yabancı kadınlar gibidirler.

Onun için Hz. Âişe, "Biz kadınların anaları değiliz." buyurmuştur. Rahim sahipleri yani akraba olanlar da bazısı bazısına daha yakın, daha önceliklidir. Allah yazısında, bu âyette veya miras âyetlerinde, "Müminlerden ve Muhacirlerden" bu kayıtlamada iki ihtimal vardır. Birisi rahim yönünden akrabaları beyan etmesidir.

Yani genel olarak müminlerden ve özellikle Muhacirler'den olan rahim akrabaları, çünkü kâfirlerden olan akraba mümine varis olmaz. Diğeri "iptidaiye" olarak âyet metninde geçen "evlâ"nın sılası olmaktadır.

Yani akrabalar birbirlerine Allah yazısında diğer müminlerden ve muhacirlerden daha yakındır. Din hakkı bulunan müminlerden, hicret hakkı olan muhacirlerden, daha öncelikli olarak miras alırlar. İslâm'ın başlangıç yıllarında, hicret ve dinde kardeşlik sözleşmesi ile meşru kılınmış olan mirasçı olma, bu âyet ile neshedilmiş (yürürlükten kaldırılmış), akraba olanlar, diğerlerine öncelikli duruma getirilmiştir. Ancak dostlarınıza bir "maruf" yapmanız hariçtir.

Burada "maruf"tan maksat vasiyettir. Yani akrabaya değil de akrabalık bağı dışında olan dostlara yapılan vasiyet, o öncelikli olma hükmünden müstesnadır. Çünkü üçte bir miktarında vasiyet, mirastan önceliklidir. Kitapta bunlar yazılmış bulunuyor.

Nitekim Nisâ Sûresi'nde miras âyetlerinde:

"(Fakat bütün bu hükümler ölenin) edeceği vasiyetin (yerine getirilmesi)nden veya borcunun (ödenmesin)den sonradır." (Nisâ, 4/11)

diye yazılı olduğu gibi, burada da bu âyetle yazılıdır. Onun için Allah'ın kitabındaki bu hükümlere tabi olup Allah'a tevekkül et.

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun