Allah'ın kitabı karşılığında alınan ücret, ücretlerin en helal olanıdır, hadisi şerifini nasıl anlamalıyız?

Tarih: 04.03.2014 - 05:25 | Güncelleme:

Soru Detayı

- Bu hadis, "Kur'ân-ı Kerîm'i tilavet ediniz. Fakat karşılığında ücret alıp menfaat sağlamayınız." hadisine aykırı değil mi?

Cevap

Değerli kardeşimiz,

- Bu hadisin sahih olduğunda şüphe yoktur. En sağlam kaynaklarda yer almaktadır. Hadisin tamamı şöyledir:

Ebu Said Hudir (r.a.) rivayet etmiştir: Resulullah'ın (a.s.m) sahabelerinden bir grup seferde idiler. Arap yurtlarından birine rastlayıp orada misafir olmak istediler. Ancak onlar bunu kabul etmek istemedi. O sırada kabilenin reisini akrep sokmuştu. Her ne yaptılarsa çaresini bulamadılar. İçlerinden bir kısmı “Şu gelen insanlara bir müracat etseydiniz, belki onlarda bunun bir çaresi vardır.” dedi. Sababelere gelip dediler ki "Reisimizi akrep soktu. Elimizden geleni yaptık fakat çare bulamadık. Siz bir şey yapabilir misiniz?" Sahabelerden birisi "Vallahi ben hasta okumasını bilirim. Ancak bizi misafir etmenizi istedik, siz kabul etmediniz. Eğer bunun karşılığında bir şey vermezseniz hastanıza okumam." dedi. Bunun üzerine, bir sürü koyun üzerine anlaştılar. Sonra gidip hastaya Fatiha'yı okuyarak üflediler. Hasta bağlandığı ipten kurtulmuş bir deve gibi sapasağlam oluverdi.

Ebu Said der ki: sonra onlar sözlerini yerine getirip koyunları verdiler. Sahabelerden birisi "Koyunları taksim edin." dedi. Hastaya okuyan Sahabi, “Hayır! Önce Peygamber (a.s.m)'in yanına varalım. Meseleyi anlatalım, bakalım ne buyuracak? Ondan sonra taksim ederiz." dedi.

Resulullah'ın yanına geldiler ve hadiseyi anlattılar. Hz. Peygamber (a.s.m) hastaya okuyana "Fatiha Suresi'nin böyle bir dua olduğunu nereden biliyordun? Payınıza düşen koyunları aranızda bölüşün, bana da bir hisse ayırın." buyurdu.

Bir başka rivayette şöyledir: Bu grup içinde bulunan sahabelerden bazıları bunu hoş görmeyerek hastaya okuyan arkadaşlarına, “Allah'ın kitabı karşılığında ücret aldın.” dediler. Medine'ye geldikleri zaman da Rasulullah'a “Ey Allah'ın Rasulu! Bu Allah'ın kitabı karşılığında ücret aldı" dediler. Bunun üzerine Rasulullah (a.s.m.) şöyle buyurdu:

"Allah'ın kitabı karşılığında alınan ücret, ücretlerin en helal olanıdır." (Buhari. Tıb: 33; Müslim, Selam: 65; Ebu Davud, Tıb: 19; Tırmizi, Tıb: 20)

- Bu hadis rivayetinin yanında bunun aksi muhtevaya sahip olan sahih rivayetler de vardır. Mesela Ebu Davud’un naklettiğine göre, Ubade b. Samit şunları anlatıyor:

“Ben Ehl-i Suffa’dan bazı kimselere Kitap (yazı yazmayı) ve Kur’an’ı öğrettim. Onlardan biri bana “yay” hediye etti. Ben (içimden); “Bu (öyle değerli) bir mal değildir. Bununla Allah yolunda ok da atarım; onun için Resulullah’a gidip bunun caiz olup olmadığını soracağım.” dedim ve ona giderek: “Ya Rasulellah! Kendisine kitap (yazı yazmayı) ve Kur’an öğrettiğimi bir dam bana bir kavis / yay hediye etti, bu (öyle değerli) bir mal değildir. Bununla Allah yolunda ok da atarım” dedim. (Hz. Peygamber): “Eğer boynuna ateşten bir tasma geçirilmesini istiyorsan kabul et.” dedi.” (Ebu Davud, İcare, 1)

Bu farklı hadis rivayetlerine bağlı olarak “Kur’an öğretme karşılığında” ücret almanın caiz olup olmadığı konusunda farklı görüşler ortaya çıkmıştır.

a) Alimlerden bazıları Ubade b. Samit’in bu hadisi ve benzerlerine dayanarak “Kur’an öğretme karşılığında” ücret almanın caiz olmadığını belirtmişlerdir.

İmam Zuhri, İmam-ı Azam, İshak b. Rahuye gibi bazı alimler bu görüştedir.

Bu alimlere göre, Fatiha suresinin şifa için okunmasından dolayı ücret almayı uygun gören hadis rivayeti, sadece “Rukye”(tedavi) niyetiyle okunan ayetlere mahsustur.

b) Diğer bir kısım alimler ise, Kur’an’ın talimi karşılığında alınan ücretin caiz olduğu görüşündedir. Bu görüş, başta İmam Malik, İmam Şafii olmak üzere alimlerin cumhuruna aittir.

- Buhari’nin rivayet ettiği ve “Hz. Peygamberin bir adamı -mehir olarak- Kur’an’ın birkaç suresini öğretmesi karşılığında bir kadınla evlendirmesi” (Buhari, Nikah, 33) manasına gelen hadis de bu görüşü desteklemektedir.

- Bu alimlere göre, Ubade b. Samit’in hadisi ondan çok daha sahih olan İbn Abbas’ın “Fatiha suresini okuma karşılığında sahabelerin ücret aldıklarını" belirten ve Hz. Peygamberin de "Allah'ın kitabı karşılığında alınan ücret, ücretlerin en helal olanıdır." manasına gelen hadisine ters düştüğü için muteber sayılmayacağını belirtmişlerdir. Kaldı ki, bu hadis rivayetinde yer alan Muğire b. Ziyad hakkında tartışmalar vardır. Ahmed b. Hanbel, onun rivayetini hoş karşılamaz. Ayrıca aynı senette yer alan Esved b. Salebe hakkında da eleştiriler vardır.

- Yine bu alimlere göre, Kur’an’ı okuma karşılığında ücret almanın caiz olması, Kur’an’ı talim etme karşılığında da ücret almanın caiz olduğunu gösterir. (bk. Sananî, Sübülü’s-Selam,1/116-117 ; Avnu’l-Mabud,9/203-204)

- Kadı Iyaz da “Hanefilerin dışında alimlerin büyük çoğunluğu, bu gibi hadislere dayanarak, Kur’an’ı öğretmenliği etmenin karşılığında ücret almanın caiz olduğunda ittifak ettiklerini.” belirtmiştir. (bk. İbn Hacer, Fethu’l-Bari, 9/208-213)

- İmam Nevevi de bu konuda şunları söylemiştir: “Kur’an’ın öğretilmesi karşılığında ücret almanın caizliği konusunda iki görüş vardır. Zuhri ve Ebu Hanife’nin başını çektiği bir kısım alimlere göre bu ücret caiz değildir. Bunların delili, Ubade b. Samit’in meşhur hadisidir. Buna mukabil, Hasan-ı Basri, Şa’bî, İbn Sîrin, Ata, İmam malik ve İmam Şafii’nin başını çektiği alimlere göre bu ücret caizdir.

Bu görüş sahipleri, görüşlerinin doğruluğuna bazı sahih hadisleri delil olarak göstermişlerdir. Bunlara göre, Ubade b. Samit’in hadisi iki yönden itibardan düşmüştür:

a) Bu hadis rivayetinin sıhhati hakkında alimler arasında tartışma ve eleştiri vardır.

b) Ubade b. Samit, Kur’an’ı baştan itibaren sırf Allah rızası için öğretmişti. Ücretle ilgili herhangi bir anlaşması yoktu. Bu sebeple, onun ücret alması caiz görülmemiştir. (bk. Nevevi, Tibyan, 1/57/58)

* * *

Not: Konuyla ilgili bilgi ve değerlendirmeler için aşağıdaki makaleyi de okumanızı tavsiye ederiz:

Ücretle Kur'ân Öğretme ve Okuma Meselesi

İbâdette esas olan, hiçbir maddî menfaat beklemeden yapılması, Allah rızasının gözetilmesidir, yani ihlâstır. Gösteriş için yahut dünyevî çıkar gözetilerek yapılan ibâdetler, dinimizce reddedilmiştir. Kur’an okumak da bir ibâdet olduğuna göre, acaba bunun karşılığında, bazı hallerde ücret almak doğru mudur, değil midir? İşte bu konuyla ilgili rivâyetlerin farklı yorumlanması sebebiyle olumlu ve olumsuz değişik görüşler ortaya çıkmıştır.

Burada öncelikle şunu ifade edelim ki, bu konuya yer veren eserlerin bazısında, ücretle Kur’an okuma ile, ücretle Kur’an öğretme bahislerinin birbirine karıştırıldığı; en azından, okuyucunun, böyle bir ayrılığın varlığına dikkatinin çekilmediği görülmektedir. Oysa, konu hakkında hüküm verirken, bunları birbirinden ayrı değerlendirmek gerekmektedir. Çünkü bunların her birinde ihtilâf konusu olan iş veya muhatap farklıdır; dolayısıyla varılacak sonuç da farklı olacaktır.

1. Kur’an öğretmenin yaptığı bu hizmet karşılığında devletten ücret alması: Bu ittifakla câizdir ve "bu konuda selef ve halef imamları arasında ihtilâf yoktur"(1). Suffe ehlinin, birer tebliğci, miicâhid ve belli bir eğitimden sonra Kur’an öğret­meni de oldukları ve bunların ihtiyaçlarının, devlet başkanı olan Peygamberimiz tarafından, dolayısıyla beytü’l-mâl’den/devlet bütçesinden karşılandığı(2) düşünülürse ve ayrıca Hz. Ömer ve Hasan Basrî’nin Kur’an öğretmenlerine maaş verdikleri gözönüne alınırsa bir tereddüte yer kalmaz.(3).

2. Öğretmenin öğrencisinden ücret alması: Bu konuyla ilgili rivâyetierin farklı şekilde değerlendirilmesi sebebiyle, Kur’an öğreten kişinin, öğrettiği kimseden maddî bir karşılık alıp alamayacağı hususunda ihtilâf edilmiştir.

a) Abdullah b. Abbas, Peygamberimiz (asm)'in şöyle buyurduğunu bildirmiştir:

"Karşılığında ücret aldığınız şeylerin en haklı olanı, Allah’ın Kitabı muka­bilindeki ücrettir."(4).

Bu konuyu inceleyen birçok eserde bu hadis, bize göre bu bahisle ilgisi olmadığı halde, nedense ücretle ta’lîme delil olarak gösterilmiştir. Oysa bu hadis, ayrıntılı bir olay sonunda söylenmiştir ve Kur’an öğretimiyle bir ilgisi yoktur. 

Übeyy b. Kâ’b şöyle dedi:

"Bir adama Kur’an öğrettim. O da bana bir ok yayı hediye etti. Bunu Rasûlullah’a bildirdim. Şöyle buyurdu: 'Onu alırsan, ateşten bir yay almış olursun.' Bunun üzerine onu sahibine geri verdim."(5).

İmam Ebû Hanife (150/767) ile İbrahim eh-Nehaî (95/713), ez-Zührî (124/741) ücretle Kur’an öğretmek câiz görmemişlerdir. Peygamberimiz: "Benden bir âyet de olsa tebliğ ediniz"(6) bu­yurmuştur. Kendisi bu vazife karşılığında ücret almadığına göre, ümmetinin de almaması gerekir(7), Ancak Mergînânî, zaruret sebe­biyle buna izin verildiğini ve fetvanın da bu şekilde olduğunu bildirmektedir(8) Müfessir Kurtubî (671/1273) ise, Kur’an öğretmenin, namaz ve oruçla mukayese edilemeyeceğini; çünkü bunların fâiline âit bir ibâdet olduğunu; Kur’an öğretmenin ise, müteaddî bir ibâdet olduğunu söyleyerek, bu görüşe karşı çıkmıştır(9).

Hanefî mezhebinden olan Fahruddîn Kâdîhân (569/1196) ve Molla Hüsrev (885/1840) gibi bazı bilginler de ücretin câiz olduğu görüşündedir. Bunlar, "istihsan" yoluyla; insanların Kur’an’a rağbetinin azaldığını, beytü’l- mâl’den verilen ücretin kesildiğini; hâfızların, geçim derdiyle başka mesleklere yöneldiklerini, fahrî ve hasbî tâlim ve kıraatin azaldığını; bu bakımdan ücretle tâlim yolunun açılması gerektiğini öne sürmüşlerdir(10)

b) İmam Şâfıî (204/819), İmam Mâlik (179/795), Ahmed b. Hanbel (241/855), İbn Hazm (456/1063) ve diğer bazı bilginlere göre de ücret almak câizdir. Öğretmen-öğrenci arasında karşılıklı anlaşma da yapılabilir. Ancak bir beldede, Kur’an öğretecek başka kimse yoksa, o zaman o kişiye Kur’an okutmak vacib olduğu için ücret alması câiz değildir(11)

c) Haşan Basrî (110/728), İbrahim en-Nehâî (95/793) gibi birçok kimse de, şart koşmamak kaydıyla ücret almanın câiz olduğunu söylemişlerdir. Şart koşmak ise câiz değildir. Bunlara göre, önceden şart koşulmadan verilen ücret alınabilir; çünkü bu hibe, hediye, sadaka kabilindendir. Peygamberimiz de bir muallim idi ve verilen hediyeleri kabul ediyordu(12).

Bizim kanaatimize göre, devletten maaş alan din görevlilerinin, Kur’an kursu hocalarının ve ilgili diğer öğretmenlerin, Kur’an öğretmek karşılığında, öğrencilerinden ücret talebinde bulunmaları doğru değildir; çünkü devlet, zaten onlara yaptıkları bu iş karşılığında maaş vermektedir. Ayrıca bu durumda onların, öğrencilerinden ücret dışında herhangi bir hediye kabul etmeleri de uygun değildir; bunun pedagojik ve psikolojik açıdan sakıncaları vardır. Çünkü hoca da, her insan gibi zaafları olan bir kimsedir; hediye veren öğrenciyle vermeyen öğrenciyi her zaman bir tutması, eşit davranması çok zordur. Bunun dışında, günümüzde birçok hayır dernekleri ve vakıflar mevcuttur. Hocanın ekonomik sıkıntısı varsa, öğrencinin hocasına bir şey vererek ona olan saygısını sarsmak ve hocayı da minnet altında bırakmak yerine, böylesi hayır kurumlarının hocaya yardımcı olması daha uygun olur.

3) Ücret karşılığı Kuran okumak: Birisi adına Kur’an okumak, yahut hatim indirmek karşılığında ücret almak konusunda eski bilginlerimize ait olumlu hiçbir görüşe rastlamadık. 

İmrân b. Husayn, Kur’an okuyan ve sonra dilenen bir okuyucuya rastladı. Bunun üzerine musîbet anında okunan Bakara 156.âyetini okudu ve sonra şöyle söyledi: "Rasûlullah (S.A. V.)’in şöyle buyurduğunu işittim:

"Her kim, Kur’an okursa, karşılığında ne ihtiyacı varsa Allah’tan istesin. Çünkü bir takım kimseler gelecektir ki, Kur’an okuyacaklar ve onu âlet ederek insanlardan dileneceklerdir."(13). 

Abdurrahman b. Şibl’in bildirdiğine göre Rasulullah (S.A.V.) şöyle buyurmuştur: "Kur’an’ı okuyunuz. Onu menfaat vesilesi yapmayınız. Onunla mal çoğaltmaya kalkışmayınız. Ondan ayrılmayınız. Onda haddi aşmayınız"(14).

Sonuç

1. Kur’an okumak ve dinlemek, dinimizce ibâdet olarak kabul edilmiştir. Müsliimanlar, tarih boyu bu hususta gereken titizliği göstermişler, Kur’an ile meşgûliyeti bir ibâdet neş’esi içinde devam ettirmişlerdir. Bunun sonucu olarak, yapılan bu iş karşılığında, her zaman olmasa bile, bazı durumlarda ücret alınıp alınmayacağı; başka bir ifade ile, Kur’an öğretmenin ve okumanın ücret karşılığı yapılıp yapılmayacağı tartışma konusu olmuştur.

2. Kur’an öğreten kişinin, yaptığı bu hizmet karşılığında devletten ücret=maaş alması ittifakla câiz görülmüştür.

3. Öğretmenin, öğrencisinden ücret alması ise tartışma konusu olmuştur: Bazıları bunu câiz görmemekte; bazıları ise, şart, koşmadan verilen ücretin hibe, hediye ve sadaka kabilinden alınabileceğini söylemektedir. Diğer bir görüşe göre de, öğretmenin öğrencisinden belli bir ücret üzerinde anlaşıp onu alması câizdir. Bizim kanaatimize göre, devletten maaş alan din görevlilerinin ve ilgili öğret­menlerin, öğrenciden ücret talebinde bulunması uygun değildir; ayrıca hediye kabul etmelerinin de pedagojik ve psikolojik açıdan sakıncaları vardır. Hocanın, ekonomik sıkıntısı varsa, ilgili dernek ve vakıfların hocaya yardımcı olması daha uygun olur.

4. Birisi adına ücretle Kur’an okumak ise ittifakla câiz değildir. Çünkü Kur’an okumak bir ibâdettir; ibâdet de sadece Allah rızası için yapılır.

5. Çoğunluğun görüşüne göre, ücret karşılığı olmadan ve ibâdet niyetiyle Kur’an okuyup, sevabını geçmişlere bağışlamak câizdir ve müslüman ölülerin bu manevî ecirden faydalanmaları umulur. Ancak, işe ücret veya başka bir menfaat karışırsa, bu ibâdet olmaktan çıkacaktır.

6. Ücret karşılığı Kur’an okumayı/hatim indirmeyi âdet edinenlerin, hem kendileri hem de aile bireyleri üzerinde maddî ve mânevî olumsuzlukların, üzüntü ve sıkıntıların sıkça görülür olması da dikkat çekicidir.

Dipnotlar:

1- Kâmil Miras, Tecrid-i sarih tercemesi, Vll, 53.
2- Bkz.: Buhârî, Mevâkıt, 41 ve İsti’zân, 14; Müslim, Eşribe, 176. Suffe hakkında ayrıca bkz.: A Çetin, Kur’an İlimleri, s. 114-115.
3- el-Vadîn b. Atâ (147/764) şöyle demiştir: Medine’de üç öğretmen vardı, küçük çocuklara Kur’ân öğretirlerdi. Hz. Ömer onların her birine her ay 15 dirhem verirdi. Bkz.: Beyhakî, es-Sünenü’l-Kübrâ, VI, 124.
4- Buhârî, İcâra, 16; hadisin uzun şekli, Buhârî, Tıb, 33-34’te nakledilmektedir.
5- İbn Mâce, Ticârât, 8.
6- Buhârî, Enbiyâ, 50; Tirmizî, İlim, 13.
7- Bkz.: Nevevî, et-Tibyân, s, 43; Askalâni, Fethu’l-bâri, IV, 372 ve X, 168; Aynî, Umdetü’l-kârî, XXI, 263.
8- Bkz.: Mergînânî, el-Hidâye, III, 240.
9- Kıutubî, et-Tezkâr, s. 105
10- Miras, age, VII, 50-51
11- Nevevî, Sahîhu Müslim bi şerhi’n-Nevevî, XIV, 188; İbn Hazrn, el-Muhallâ, IX, 22; Miras, age, VII, 49-50
12- Bkz.: Zerkeşî, el-Bürhân, I, 457; Süyûtî, el-İtkân, I, 103; Nevevî, et-Tibyân, s. 43; Miras, age, VII, 49-50
13- Tirmizî, Fedâilü’l-Kur’ân, 20; İbn Hanbel, age, IV, 432 ve 439.
14- Ahmed b. Hanbel, el-Mûsned, III, 428; Beyhakî, Şuabü’l-îmân, II, 532; el-Hindî, Kenzü’l-ummâl, I, 511.

[Abdurrahman Çetin (Doç. Dr.), Uludağ Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, Sayı: 5, 1993.]

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun