Kur'an ile hadis üslubunun birbirinden farkı nedir?

Tarih: 08.04.2014 - 13:22 | Güncelleme:

Soru Detayı

- Kur'an ile hadis üslubunun birbirinden uzak olması isbat eder ki, Kur'an Allah'ın kitabıdır. Bu farklılıklardan birkaç örnek verip izah eder misiniz?

Cevap

Değerli kardeşimiz,

Önce iki ifadenin üslubunu yakından temaşa etmek için onların Arapça aslına bakmak gerekir. Çünkü, çoğu zaman i’caz kavramı için denildiği gibi, üslup da bal gibidir, zevkedilir fakat anlatılmaz. Onları aklın yanında kulak da fark eder.

Bediüzzaman Hazretlerinin ifade ettiği üzere arapların en fasih, en beliği olan Hz. Muhammed (asm)’in bile üslubu Kur’an’ın üslubu yanında zayıf kalmaktadır.

Denilebilir ki, Hz. Peygamber (asm)'in ifadelerinde, bilgi, belagat ve tasvir gibi geniş ve veciz bir muhteva söz konusu olmakla beraber yine de Arapların birbiriyle konuşurken kullandıkları ifadelerden çok fazla farklı değildir. Oysa, Kur’an’ın, üslubu, Arapların o güne kadar hiç aşina olmadıkları, çok garip, bedi ve acip bir tarza sahiptir.

Tarih boyunca, Hz. Peygamber (s.a.m)’in sözleri olarak ortaya atılan pek çok uydurma hadis rivayetleri vardır. Demek ki, hadisin üslubu taklit edilebilir bir konumdadır. Oysa, tarih boyunca Kur’an’ı taklit ederek, bazı ayetlere benzer sözler uydurup da diğer insanları aldatan hiç kimse olmamıştır.

Bediüzzaman Hazretlerinin ifadeleriyle;

“Hem Kur'anı tanzir etmek, taklidini yapmak için gayet şiddetli iki sebeb vardı. Birisi; düşmanın hırs-ı muarazası. Diğeri; dostlarının şevk-i taklididir ki, şu iki saik-i şedid altında milyonlar Arabî kitablar yazılmış ki hiçbirisi ona benzemez.  Alim olsun, âmi olsun her kim ona ve onlara baksa kat'iyyen diyecek ki: 'Kur'an, bunlara benzemez. Hiçbirisi onu tanzir edemez.' Şu halde, ya Kur'an bütününün altındadır. Bu ise, bütün dost ve düşmanın ittifakıyla battaldır, muhaldir. Veya Kur'an, o yazılan umum kitabların fevkındedir.” (Sözler, s. 369).

Alimler, Kur’an’ın bir ifadesi ile hadisin bir ifadesini karşılaştırırken verdiği misallerden biri şöyledir:

Aşağıdaki ayet ve hadis-i şerifte cennetlik olanların mükâfatlarından sözedilmiştir. Ancak ayetin ifadesindeki îcaz / vecizlik, tasvir ve kapsam genişliği yanında, dinleyenler üzerinde yaptığı musiki tesir bakımından da hadisin üslubundan oldukça farklıdır. Şüphesiz bu üslubu anlamak için Arap edebiyatına hem ilmen hem selika bakımından âşina olmak gerekir.

 فَلاَ تَعْلَمُ نَفْسٌ مَّآ أُخْفِيَ لَهُم مِّن قُرَّةِ أَعْيُنٍ جَزَآءً بِمَا كَانُواْ يَعْمَلُونَ 

“İşte onların dünyada yaptıkları makbul işlere mükâfat olarak gözlerini aydın edecek, gönüllerini ferahlatacak hangi sürprizlerin saklandığını hiç kimse bilemez.”(Secde, 32/17).

  قال الله تعالى: أعددت لعبادي الصالحين ما لا عين رأت ولا أذن سمعت ولا خطر على قلب 

“Allah Teala şöyle buyurdu: ‘Ben salih kullarım için hiçbir gözün görmediği, hiçbir kulağın işitmediği ve hiçbir insanın aklından geçmeyen şeyler hazırladım.”(Buhari, İbn Hacer, 8/516)

Bu hadis-i şerif, yukarıdaki ayetin ifadesini açıklayan bir nevi tefsiri mahiyetinde olduğu ve manası Allah tarafından, lafızları Hz. Peygamber (asm) tarafından ifade edilen bir kutsi hadis olduğunu görmekteyiz.

Aynı konuda şu ayetin ifadesine de bakılabilir. 

وَفِيهَا مَا تَشْتَهِيهِ الْأَنْفُسُ وَتَلَذُّ الْأَعْيُنُ وَأَنْتُمْ فِيهَا خَالِدُونَ

“Orada canların istediği ve gözlerin hoşlandığı her şey var. Hem siz orada devamlı kalacaksınız.” (Zuhruf, 43/71)

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun