Kâfirin duasının hemen kabul olmasını, müminin ise gecikmesinin hikmeti nedir?

Tarih: 11.04.2014 - 15:59 | Güncelleme:

Soru Detayı

- (Mümin dua ettiği zaman, Allahü teâlâ, Cebrail aleyhisselama, "İsteğini hemen yapma, ben onun sesini seviyorum" buyurur. Facir dua edince de, "Bunun isteğini hemen yerine getir, ben onun sesini sevmiyorum" buyurur.) [İbni Neccar]

- (Kâfirin yaptığı duanın hemen kabul olmasını, müminin duasının gecikmesini merak eden meleklere Allahü teâlâ buyuruyor ki: "Ben kâfire ve sesine gazap ederim. Beni anmasın, bana dua etmesin diye hemen isteğini veririm. Mümini ve yalvarmasını severim. Benden ve beni anmaktan uzak durmaması için isteklerini geciktiririm.") [Ramuz]

- Bu hadisi kudsiyi nasıl anlamalıyız?

Cevap

Değerli kardeşimiz,

- Ebu Umame’den yapılan rivayete göre Peygamberimiz (asm) şöyle buyurdu:

“Muhakkak ki Allah meleklerine: 'Gidin filanca kulumun üzerine belaları sel gibi dökün!' buyurur (onlar gidip emri yerine getirirler). Adam ise buna karşılık Allah’a hamdeder. Melekler dönerler ve: 'Ey Rabbimiz! Biz gidip -emrettiğin şekilde- o adamın üstüne sel gibi belalar döktük.' derler. Allah onlara: 'Geri dönün ben onun sesini duymak isterim.' buyurur."  

Heysemi, Taberani’in (el-Kebir) rivayet ettiği bu hadisin senedinde zayıf bir ravi olduğunu belirtmiştir(bk. Mecmau’z-Zevaid,h. no:3730).

- Önce şunu söylemeliyiz ki, bu hadis rivayetlerinin kaynağı olan Ramuz ve İbn Neccar, pek çok zayıf ve mevzu hadisleri barındırmaktadır. 

- Bununla beraber burada şunu söylemekte fayda vardır. Bu ve benzeri rivayetlerde anlatılanlar sürekli birer kural ve her zaman geçerli birer kaide değildir. Aksi takdirde müminlerin duasının makbul olmaması ve kâfirlerin veya fasıkların dualarının makbul olmasına hükmetmek gerekir ki bunun yanlışlığı açıktır. 

- Bu gibi rivayetlerden anlaşılması gereken şu olmalıdır: Müminlerin başına bir musibet geldiği zaman bunun kalkması için yaptığı duaların hemen kabul olmaması, o kişiye değer verilmediği manasına gelmez. Bilakis, Allah mümin kullarının yalvarıp yakarmalarından hoşlandığı için, onları dua etmeye zorlayan musibetleri bir süreliğine devam ettirebilir.

"De ki: Duanız olmazsa Rabbim size ne diye değer versin ki!” (Furkan, 25/77)

mealindeki ayette duanın Allah katındaki değerine işaret edilmiştir. 

- Demek ki bazı zamanlarda kâfirin yalvarması bir fayda verir de, müminin yalvarması bir fayda vermezse şunu düşünmek gerekir: Allah mümin kulunun günahlarına kefaret, manevi kemalatına derece yükselmesi olması yanında, hadiste belirtildiği üzere “ibadetin beyni hükmünde ollan dua”yı kesmemesi ve bu şekilde samimi kulluk yapması için çok sevdiği mümin kulunun yalvarmasının devam etmesi adına musibetini biraz uzatabilir. Kâfir için kulluk diye bir şey söz konusu olmadığı ve Allah da onun inlemesini duymak istemediği için, onun başındaki belayı kısa zamanda kaldırabilir.

- Tekrar edelim ki, bu söylenenler genel bir kural değildir. Çünkü en azılı kâfirler uzun süreyle sıkıntıya maruz kaldıkları gibi, en takva sahibi müminlerin de kısa zamanda dualarının kabul edilip sıkıntılarının giderildiğine dair binlerce vakıa vardır.

“Sizden biriniz: ‘Dua ettim, hâlâ duam kabul olmadı.’ diye acele etmediği sürece duası kabul olunur.” (Müslim, Zikr, 90, 91)

manasındaki hadisten de anlaşıldığı üzere, Allah kullarının duasını geciktirebilir, ama netice itibariyle ya dünyası ya ahireti için kabul eder. Bediüzzaman Hazretlerinin ifadesiyle;

“...Dua, istediğimiz tarzda kabul olmazsa makbul olmadı denilmez. Hâlık-ı Hakîm daha iyi biliyor, menfaatimize hayırlı ne ise onu verir. Bazen dünyaya ait dualarımızı, menfaatimiz için âhiretimize çevirir, öyle kabul eder.”(Lem'alar, s. 215).

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Kategori:
Okunma sayısı : 5.000+
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun