Ateistler neden insanları dinsizleştirmekte bu kadar ısrarlılar, ne çıkarları olabilir?

Tarih: 23.04.2014 - 10:35 | Güncelleme:

Soru Detayı

- Müslüman birisi çeşitli nedenlerle dini yaymak istiyor, davasının haklı gerekçeleri var vs. Peki ateistler neden insanları dinsizleştirmekte bu kadar ısrarlılar? Amaçları ney; ne çıkarları var?

- Bize düşen görevler neler olabilir?

Cevap

Değerli kardeşimiz,

Ateistlerin kendi davalarını bu kadar savunmalarının altında yatan sebepleri bizzat ateistlerden sormak gerekir. Çünkü, herkesin duyguları, menfaatleri aynı değildir.

Bununla beraber, insanların yapısı gereği duygusal yönleri vardır. Bu yönleri itibariyle küfürde ısrar etmelerinin sebebi şöyle tahmin edilebilir:

a) İnsanlar bir şeye kızdıkları zaman, onun tersi olan bir şeyi akılsızca savunabilir. Örneğin, “Bazı Rafizilerin Hz. Ali’yi fazla sevmeleri, Hz. Ömer’e olan kinlerindendir.” denilmiştir. Bunun gibi, bazı sebeplerden ötürü bazı kimselerin İslam’a ve Müslümanlara karşı beslediği kin, onları ateizme bağlılık şeklinde devam edebilir.

b) İnsanlar, haksız olduğunu bilse de her zaman karşıdaki hakkı kabul etmeyebilir. Karşıdaki hakkı kabul etmediği zaman, kendi haksızlığını savunmaya devam edebilir. Çünkü başka alternatifi yok. Bir kısım ateistler bile bile bu batıl davalarını hak dini kabul etmemeye bina etmiş olabilirler.

c) Allah’a ve ahirete inanmayan kimselerde ciddi bir psikolojik saplantı meydana gelir. Bu açıdan bakıldığı zaman, ateizm, ruhi çöküntünün diğer bir adıdır. Böyle bir ruhi bulanım içerisine giren ateistler, ateizmi bir can simidi olarak kabul etmiş olabilirler.

d) İnsanın vicdanı, Allah’a ve ahiret gününe iman etmekle ancak “fıtrat-ı asliyesi”ni, yaratılıştan kendisinde var olan yapısını koruyabilir. Allah’a ve ahirete imanı olmayan bir ateistin vicdanı tamamen bozulmuştur. Vicdanı bozulmuş olan bir insanın değer ölçüleri de kaybedilmiş olur. Bir ateist vicdanındaki bu fıtri değer ölçülerini kaybettiği için, en değersiz bir şeye pekala fazla değer biçebilir. Çünkü ölçüsüz hareket etmek ateistin karakteri olmuştur.

e) Bazı kimseler, kendi davasını savunmaktan ziyade başkasının davasını çürütmekle meşgul olur. Bir kısım ateistler, dini inançları çürütmekle meşguldür. Kendi davasının doğruluğu onun umurunda bile değil; onun için önemli olan -hasım kabul ettiği- dinin inançlarını çürütmektir. Bu uğurda çalışırken ister istemez bir ateist grupta da yer almaktadır.

f) Vicdanı tefessüh eden / bozulan insanların değer ölçülerini kaybettiklerini yukarıda arz ettik.

İşte bu şekilde vicdani ve insani değerleri kaybeden bir ateist, yılan gibi zehirlemekten hoşlanmaya başlar. Bazen SERİ katillerin durduk yere bir yığın masum insanları katlettikleri gibi, bu gibi ateistler de SERİ halde insanları dinsizlik virüsüyle zehirlemekten zevk alırlar. Onları bu konuda fazlaca çalışmaya sevk eden bu zevkleridir.

g) Bazı ateistler, bu fikirlerinden ötürü dünya menfaatini, makam ve mevki kazandıkları da bir gerçektir. Hesap gününe inanmayan ve dolayısıyla dünyayı yegâne cennet olarak gören bir ateistin bir menfaat yüzünden -en az görünürde- bir davayı savunmaya çalıyor olması, bu menfaatlerin kaçmaması için zorunludur. Çünkü bu gibi insanlar “Hasis / değersiz / çok az  bir menfaat için şeytanın ayağını öper derecede alçaklık gösterir.” (Lem'alar, s. 118)

h) Kendine ateist diyen ve bunu savunan birçoğunun, gerçeklerden tam anlamıyla haberdar olmadıkları da söylenebilir. Buna göre, biz Müslümanlara düşen görev, onlara doğru İslamiyeti ve İslamiyete layık doğruluğu anlatma görevimiz vardır. Suçu onlara değil, kendimize almamız daha uygun olacaktır.

ı) Müslümanların İslamca bir hayat sürmediği için, dine düşman olanlar da bulunabilir. Bu açıdan, önce kendimizi hesaba çekmek, hangi hatalarımızla buna neden olduğumuzu düşünmek ve tedbir almak zorundayız. Bizim hatalarımız yüzünden başkalarının hak yoldan çıkmalarına neden olmayalım. Güzel örnekler, rol modeller sergileseydik, onlar bu duruma düşmezlerdi, diye düşünmek ve ona göre yaklaşmak daha isabetli olacaktır.

j) İslamiyet ve imanla ilgili her soruya sabırla, akli ve mantıki delillerle cevap vermek ve sonucu onun iradesine bırakmak gerekir. Bizim görevimiz tebliğdir, ikna ve irşaddır. Kabul edip etmemek onun iradesine aittir. İradeye müdahale edilmez. Akla kapıyı aşarız, o kapıdan girip girmemeyi ona bırakırız.

k) İnsan imansız olarak ölmediği sürece, her an iman edebilir. Bu ihtimale göre hareket etmek, her Müslüman için bir görevdir. Nitekim, iman edenlerin de bu imandan dönme ihtimali vardır. İmanla öleceği kesin ve garanti değildir. Bu nedenle, ateist bile olsa, hatta bunu dava edip birçok kişinin dinden çıkmasına neden olacak işler de yapsa, mademki henüz ölmemiştir ve imana gelme ihtimali vardır. Öyleyse, biz buna talip olmalıyız. Hedef ve gayemizi buna göre belirlemeliyiz.

l) Her konuda olduğu gibi, bu konuda da empati yaparak, onun yerine kendimizi koymamız ve bize nasıl yaklaşılmasını istersek ona da öyle yaklaşmaya çalışmamız gerekir.

Sonuç olarak, iman nurdur, nur göstermek gerekir. Bir gün gözlerini açacaklarını ve güneşi göreceklerini; imana kapattıkları inkar perdelerini aralayacaklarını ümitle beklemeli ve imanlarına dua etmeliyiz. Ana baba bir kardeşimiz olan o insanların da cennete gitmeleri için elimizden gelen her türlü meşru hizmeti ve yolu esirgemelim…

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?

Yorumlar

asal2357

Allah razı olsun çok ikna edici oldu.

Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun