Sahte rabler ve sebepler terk edilmedikçe, kurtuluş mümkün değil mi?

Tarih: 11.09.2014 - 11:17 | Güncelleme:

Soru Detayı

- Sahte rabler boyundan çıkarılıp atılmadıkça, sebeplerle ilişik kesilmedikçe, fayda ve zararı insanlardan bilmeyi terk etmedikçe kurtuluş mümkün değildir. Başlıkta yazdığım söz Abdülkadir Geylani (k.s)' ye ait onlarca sözden birisi. Ki Abdülkadir Geylani Hazretleri birçok sohbetinde "Sebeplerle ilişkinizi kesin." diye buyurmaktadır. İşte tam da sormak istediğim şey bu cümle.

- Abdülkadir Geylani (k.s) hazretlerinin buyurduğu sebeplerden kastı ne?

- Hangi sebeplerle ilişkimizi kesmemiz isteniyor?

- Bunu bana detaylı açıklayabilir misiniz lütfen. Zira baya düşündüm ve kendimce bir şeyler bulduğuma da inandım ama sonra ALLAH korusun yanlış bir düşünceye inanmaktan korktum. Bu yüzden sizin yardımınızı istiyorum. 

Cevap

Değerli kardeşimiz,

- Maddi ve manevi, canlı ve cansız, büyük ve küçük her yaratılan bir sebeptir. Ancak bütün bu sebepleri ve sonuçları yaratan Allah'tır.

- Bir müminin itkat dairesi ve sebepler dairesi olmak üzere iki dünyası vardır.

Sebepler dairesi itibariyle gereken sebeplere yapışmak gerekir. İtikat dairesi itibariyle de “Allah’tan başka hakiki tesir sahibi yoktur.” deyip bütün işin sonuçlarını Allah’tan istemek gerekir.

Buna göre, bir mümin -söz gelişi- hasta olduğu zaman gereken ilaçları alıp kullanır, ancak şifayı sadece Allah’tan bekler ve ondan olduğunu bilir.

- Bu genel prensip çerçevesinde Şeyh Abdulkadir Geylani Hazretlerinin sözlerini şöyle anlayabiliriz.

a) “Sebepleri terk et!” demesi sebepler dairesi itibariyle değil, itikat yönü itibariyle bir tavsiyedir. Kur’an’da “Allah’a tevekkül etmeyi, ona dayanıp güvenmeyi” emreden bütün ayetlerin hedefinde sebeplerin hakiki bir tesirlerinin olmadığı, her şeyin yaratıcısının yalnız Allah olduğu gerçeği vardır.

b) Gavsın şu ifadeleri dediklerimizin delilidir:

“Mümin hem dünya hem de ahireti için çalışır. Dünyaya onun diliyle (sebeplere yapışarak) ve ona muhtaç olduğu kadar çalışır. Dünyalık adına -çok fazla değil- atlı bir yolcunun muhtaç olduğu azık miktarı elde etmeye çalışır.” (Geylani, el-Fethurrabbani, s. 63)

c) Şeyh-i Geylani’ye göre dünyaya fazla sarılmak, düşkünlük göstermek doğru değildir. Dünyanın sevgisini kalbinden ne kadar fazla çıkarırsa o nispette başarılı olur. Sevgisini kalbinden çıkarmak için dünya nimetlerinden uzak durmak gerekir. Şu ifadeleri bunu göstermektedir:

“Sen bulunduğun bu durumda (dünyaya sarılmak durumu) rahat yüzünü göremezsin. Çünkü dünya, belaların ve kederlerin dünyasıdır. Mutlaka ondan uzak durmak gerekir. Eğer gücün varsa dünyayı hem elinden hem de kalbinden çıkar at! (Diyelim ki bekar olan ve nafakasını temin etmekle yükümlü olmayan bir kimsenin dünyaya karşı bir meyli olmadığı gibi, o konuda çalışmaz da. Zahit ve dervişane bir hayat/ashab-ı suffa gibi bir hayat yaşayabilir). Eğer (durumun itibariyle) dünyayı bütün bütün terk etmen mümkün değilse, bu takdirde onu elinde bırak (çalış kazan) fakat kalbinden çıkar at!”

Özetle: Şah-ı Geylani Hazretleri dünyaya mümkün olduğu kadar bulaşmamayı, mümkün değilse sevgisini kalbine yerleştirmekten uzak durmayı tavsiye etmektedir ki, bu zahidane bir hayat tarzıdır. Bu tavsiyeleri bugünkü dünyamızda tahakkuk ettirmek oldukça zordur. Bu nedenle çalışmayı terk etmek değil, onu kalbe koymayı terk etmek gerekir.

Bize düşen, haram ve helali bilmek, dünyaya çalışırken de Allah rızasını gözetmek, ihtiyaç fazlası servetin genellikle insanları şımarıklığa sevk edeceğini düşünüp ona göre yol almak, bunun yanında “bugünkü dünyada ila-yı kelimetullah’ın maddeten terakkiye bağlı olduğu” gerçeğini unutmadan, dünya ve ahiret dengesini kurmaya çalışmaktır.

İlave bilgi için tıklayınız:

Allah'ın sebepleri yaratmasının ve çalıştırmasının hikmeti nedir?
Tasavvufta dünyayı terketmenin gereği üzerinde duruluyor. Sizce ...
"Dünya ve Ahiret iki kuma gibidir, birini ne kadar hoşnut edersen ...

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun