Bazı insanlar neden zor olan dalalet yolunu seçer?

Tarih: 12.11.2014 - 11:11 | Güncelleme:

Soru Detayı

- Hidayet yolu kolay ama dalalet yolu zor olduğu söyleniyor...
- Peki insanlar neden dalalet yolunu tercih ediyor, zor olanı seçiyor?

Cevap

Değerli kardeşimiz,

- Hidayet yolu akla, vicdana kolaydır, fakat nefs-i emmareye, kör hissiyata, kuvve-i şeheviye ve gazabiyeye çok ağırdır.

Aklını, kalbini ve vicdanını danışman olarak kabul edenler, onların dalaletteki tahammül edilemez ağır acılarını, mantık çelişkilerini, idam olup yok olma düşüncesinin ne kadar ağır bir hezeyan olduğunu görüp tiksinirler. Ayrıca iman şuuruyla uhrevi ceza ve mükâfatı da buna ekledikleri zaman, her türlü zahmetli kulluk görevini ifa etmekten büyük bir haz duymaya başlarlar.

- Dalalet yolu ise, akla, vidana ve kalbe çok ağırdır fakat, nefs-i emmareye, kör hissiyata, kuvve-i şeheviye ve gazabiyeye çok kolaydır.

Nefs-i emmarenin esiri olmuş insanların dalalet yolunu tercih etmelerinin sebebi budur. Yani peşin lezzete müptela olan nefs-i emmareye hizmetkarlık etmek, nefsin hoşuna gider, lezzet alır. Bu nefsin sahibi de bu Leyla’nın arkasına takıldığı için Mecnun gibi en ağır bir yol olan dalaletten bile zevk almaya başlar.

- Demek ki, dalalet yolu insanın fıtratına ters olduğu için gerçek manada tahammülü çok zor bir yoldur. Hidayet yolu ise, insanın fıtratına uygun ve barışık bir yol olduğundan bu yolda en ağır işler dahi kolaydır.

- Bediüzzaman Hazretlerinin şu açıklamaları konuya netlik kazandırmaktadır:

“Sual: Sâbık işaretlerde isbat ettiniz ki: Dalalet yolu, kolay ve tahrib ve tecavüz olduğu için, çoklar o yola sülûk ediyorlar. Halbuki sair risalelerde kat'î deliller ile isbat etmişsiniz ki: Küfür ve dalalet yolu o kadar müşkilâtlı ve suubetlidir ki, hiç kimse ona girmemek gerekti ve kabil-i sülûk değil. Ve iman ve hidayet yolu o kadar kolay ve zahirdir ki, herkes ona girmeli idi?.."

"ELCEVAB: Küfür ve dalalet iki kısımdır. Bir kısmı amelî ve fer'î olmakla beraber, iman hükümlerini nefyetmek ve inkâr etmektir ki, bu tarz dalalet kolaydır. Hakkı kabul etmemektir, bir terktir, bir ademdir, bir adem-i kabuldür. İşte bu kısımdır ki, risalelerde kolay gösterilmiş."

"İkinci kısım ise, amelî ve fer'î olmayıp, belki itikadî ve fikrî bir hükümdür. Yalnız imanın nefyini değil, belki imanın zıddına gidip bir yol açmaktır. Bu ise, bâtılı kabuldür, hakkın aksini isbattır. Bu kısım, imanın yalnız nefyi ve nakîzi değil, imanın zıddıdır. Adem-i kabul değil ki kolay olsun, belki kabul-ü ademdir. Ve o ademi isbat etmekle kabul edilebilir. اَلْعَدَمُ لاَ يُثْبَتُ (Yokluk ispat edilemez) kaidesiyle: Ademin isbatı elbette kolay değildir. İşte sair risalelerde imtina derecesinde suubetli ve müşkilâtlı gösterilen küfür ve dalalet bu kısımdır ki, zerre mikdar şuuru bulunan, bu yola sâlik olmamak lâzımdır. Hem bu yol, risalelerde kat'î isbat edildiği gibi o kadar dehşetli elemleri var ve boğucu karanlıkları var ki; zerre mikdar aklı bulunan, o yola talib olmaz. (bk. Lem'alar, s. 78)

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun