Bir şey yaparken karşılık olarak Allah'ın rızasını istemek cömertlik olur mu?

Tarih: 10.12.2014 - 01:05 | Güncelleme:

Soru Detayı

- Peygamber (asm) ve sahabiler bunu nasıl yapmışlar?
- Bir iyilik yaparken bunun karşılığı Allah’ın razılığı olsa bile mi beklemişler yoksa hiç karşılık beklemeden mi yapmışlar?
- Mesela Hz. Ebu Bekir bir gece "Allah’ım benim bedenimi büyüt de bütün cehennemi tutsun hiç kimsenin oraya girmesi için yer kalmasın" mahiyetinde bazı cümlelerle dua etmiş. Bana öyle geliyor ki sanki bunu hiç karşılık beklemeden yapmış…

Cevap

Değerli kardeşimiz,

- Her insanda kendi menfaatini düşüme duygusu vardır. Bu duyguyu tatmin şekli ise kişinin manevi donanımlarına bağlı olarak gelişir.

Mesela, gözünü -fani de olsa- yakın bir lezzete, peşin bir ücrete çeviren kimsenin bütün himmetini dünya hayatına çevirmesi, ahireti göz ardı etmesi kaçınılmazdır. Çünkü bu kimsenin -kendi inancına göre- en büyük menfaati dünya hayatının zevküsefasıdır.

Buna mukabil, bir kimse gözünü baki lezzetlere dikse, o lezzetlere kavuşma yolunun bu dünyanın fani zevklerini terk etmekten geçtiğini düşünse, bunu tereddütsüz terk edecektir. Çünkü, bu kimsenin inancına göre asıl lezzet yeri ahiret hayatıdır.

- Keza, ahirette başarılı olmak ve ona göre bir hayat yaşamak isteyen kimselerden bazılarının bütün gayesi cehennemden kurtulmaktır. Azaptan kurtulmayı en büyük menfaat bilen bu gibi insanların nazarında dünya hayatı gibi, cennet hayatını da düşünecek vakitleri yoktur. Çünkü, bunlar bütün duygularıyla cezadan kurtulmaya yoğunlaşmış olduklarından, bundan daha büyük bir menfaati, daha büyük bir lezzeti düşünemezler.

Buna mukabil, bazı kimseler menfaatlerini cennet gibi bir ebedi saadet yurduna yerleşmekte görür. Bunlar da bütün himmetleriyle cenneti kazanmaya yoğunlaştırmış olurlar. Bunların nazarında dünya gibi cehennem de çok fazla yer almayabilir.

Demek ki, her insan samimi olarak ciddi inandığı bir menfaati elde etmek için kendine bir istikamet çizer. Kimi için dünya hayatı, kimi için cehennemden kurtulmak, kimi için de cennete girmek en büyük gaye olur. Bu konuda daha farklı dereceler de vardır, konuyu uzatmamak için onlara girmiyoruz.

- Bütün menfaatini Allah’ın rızası olarak gören insanlar için, cennet ve cehennem kavramları çok sönük kalır. Onun rızasını kazanmaktan daha büyük bir menfaat, bir lezzet düşünmeyen kimseler için Ondan başkası şevk ve lezzet vermez. Onun için bu gibi kimseler, bütün varlığını Onun rızasını, hoşnutluğu kazanmaya adamış ve o yolda her türlü sıkıntıya katlanmayı bir zevk bilirler.

İşte Hz. Ebu Bekir’den nakledilen o söz de bu yüksek gaye uğruna söylenmiştir. Bunu söylerken dünya ve ahiret menfaati adına hiçbir beklentisi yoktur. Ancak bu sözü söyleyen, en büyük menfaatini, en büyük zevkini Allah’ın rızasını kazanmakta gördüğü için, insanların yerine cehenneme girmeyi istemiştir. Çünkü o, bu feragat ve fedakârlığıyla, Allah’ın kullarını cehennemden kurtarmak ve bu vesileyle Allah’ın rızasını kazanma adına cehenneme girmeyi düşünmüştür.

- Bu konuda Bediüzzaman Hazretlerinin şu ifadeleri de Allah’ın rızasını her şeyin üstünde tutan bir düşüncenin dışa yansımasıdır:

“Gözümde ne cennet sevdası var, ne cehennem korkusu(...). Kur'anımız yeryüzünde cemaatsiz kalırsa cenneti de istemem; orası da bana zindan olur. Milletimizin imanını selâmette görürsem, cehennemin alevleri içinde yanmağa razıyım. Çünkü vücudum yanarken, gönlüm gül-gülistan olur.” (bk. Tarihçe-i Hayat, s. 630)

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun