Akıl baliğ olmamış bir kızla Hz. Ömer'in gerdeğe girmesi sapıklık değil midir?

Tarih: 29.04.2015 - 00:53 | Güncelleme:

Soru Detayı

- Hz. Ömer Hz. Ali’nin akıl baliğ olmamış kızı Ümmü Gülsüm’le ilgili bir rivayet var. Hz. Ömer, Ali (r.a.)'dan kızı Ümmü Gülsüm'ü kendisine vermesini istedi. O da "Ben kızlarımı Ca'fer'in çocukları için bekletmekteyim." dedi. Hz. Ömer ise şunları söyledi: "Sen onu benimle evlendir. Allah'a yemin ederim ki yeryüzünde benim kadar Ümmü Gülsüm'ün değerini bilecek kimse yoktur." Bunun üzerine Hz. Ali "Öyleyse ben de onu sana verdim." dedi. Böylece Hz. Ömer muhacirlerin yanına vardı ve onlara "Beni gerdeğe götürün!" dedi. Muhacirlerin "Kiminle evlendin?" diye sormaları üzerine de şöyle dedi: "Ali'nin kızı Ümmü Gülsüm'le evlendim.
- ŞİMDİ burada akıl baliğ olmamış bir kızla Hz. Ömer'in gerdeğe girmesi sapıklık değil midir?
- Kız ne aklen ne de vucuden gelişmiştir. Bunları bilen Hz. Ömer nasıl olur da gerdeğe girebilir. Bu rivayetin başka varyantlarında gerdek geçmiyor.
- İkinci bir sorum da kızın mehri konusundadır. Atâ el-Horasânî tarikiyle gelen bir rivayette de Hz. Ömer'in Ümmü Gülsüm'e kırk bin dirhem mehir verdiği kaydedilmektedir. Bu rivayet doğru mudur sahih bir rivayet midir?
- Akıl baliğ olmamış bir kıza nasıl kırk bin dirhem mehir verilir? Bu rivayet uydurma değil mi?
- Dinsizler bunu delil getirerek dinde küçük kızlarla mehir verilip ilişkiye girilebilir, diyorlar. Halbuki benim bildiğim akıl baliğ olmamış bir kıza mehir verilmez ki nikahı olsun açıklayabilir misiniz?

Cevap

Değerli kardeşimiz,

- Hangi yaşta akıl-bâliğ ve reşid olduysa o çağda evlilik olurdu. Göreceli niceliklere yirmi birinci asırdan bakıp yargıda bulunmak tarih biliminin metodolojisine aykırı olur.

Bu kısa bilgiden sonra konunun detayına gelince:

- Hz. Ömer, Hz. Ali’nin kızını onun izniyle almıştır. Gerdeğe girmesi de ancak -İslam’da önemli bir yere sahip olan velime- yani bir çeşit düğün yapıp millete yemek verdikten sonra, karı-koca ilan edilip gerdeğe girilir.

Buna göre, Hz. Ali’nin haberi olmadan, Hz. Ömer’in Ümmü Gülsüm ile evlenmesi ve onunla gerdeğe girmesinin gerçekleşmesi mümkün değildir.

Bu durumda, Hz. Ömer için getirilen o insafsız eleştirinin aynısını, Hz. Ali için de yapmak gerekir. Çünkü, eğer -haşa- bu bir suç ise, ikisi de aynı suçta ortaktır.

- İslam’da evlilik yaşı kesin bir yaşa bağlanmamıştır. Bununla beraber, bünyelere ve coğrafyalara göre ergenlik konusu farklılık arz eder.

Bu noktada şunu da belirtelim ki, kızların evlenmesi için biyolojik olarak on beş yaşının zorunlu olmadığı kesindir. Yüz binlerce evliliğin bu yaşın altında gerçekleşmesi bunun açık kanıtıdır.

Demek ki, bir kızın on iki-on üç yaşlarında evlenmesinde -biyolojik bünye bakımından- herhangi bir sakıncası yoktur.

Tabii ki, yalnız yaş değil, rüşt denilen bir olgunluğun da esas olduğunu gözden kaçırmamak gerekir. Ancak aklı başında, idrak sahibi olmak da kızdan kıza, insandan insana değişebilir. Hz. Ümmü Gülsüm’ün bu müstesna kızlardan biri olduğunu düşünüyoruz.

- Bununla beraberi, bu evlilik konusu hakkında birbirine benzer farklı rivayetler de vardır. Zehebî'ye göre, Hz. Ömer, Ümmü Gülsüm'le H. 17. Yıl'da evlenmiştir. (Geniş bilgi için bk. Tarihü'l-Hamis, II, 284; Zehairu'l-Ukba, s. 148-170; el-Hulafau'r-Raşidin, s. 68)

- Tarih kaynaklarındaki bilgilere dayanarak şunu söyleyebiliriz:

Hz. Ümmü Gülsüm Hicri 6. Yılın başlarında doğmuştur. Hz. Ömer’le 17. yılının Zilkade ayında gerçekleşen evliliğe göre, bu evlilik esnasında Hz. Ümmü Gülsüm, yaklaşık on iki-on üç yaşlarındadır. Hicaz bölgesi gibi sıcak iklimlerde bu yaşın normal bir evlilik yaşı olabileceğini, o zaman yapılan birçok evlilikten de anlayabiliriz.

- Aslında Hz. Ömer’in Ümmü Gülsüm ile evlenmek istemesinin gerekçesi, nefsani değil, ruhanidir. Nitekim, o bu ruhani/manevi gerekçeyi şöyle seslendirmiştir:

“Ben Resûlullah (asm)'tan şöyle derken duydum: 'Bütün sebepler/bağlar, nesebler (soylar) ve sıhriyetler kesilmişlerdir. Ancak benim sebebim, nesebim ve sihrim hâriç.'”

Bir başka rivayette de şu ilave vardır: "Ben de benimle Resûlullah (asm) arasında bir 'sebep ve sıhr (kız alma) yoluyla akrabalık' oluşmasını istedim" demişti. (Zehairul Ukba, s. 168-169).

- Mehir meselesine gelince:

Bu rivayetin sıhhati konusunda bir bilgiye ulaşamadık.

İslam’da mehir yaşa göre değil, nikaha bağlı olarak tahakkuk eder.

Nikah esnasında adı konulmamış bir mehir de kızın yakın akrabalarının mehirleri esas alınarak belirlenir.

Demek ki, mehir yaşa göre değil, nikaha bağlı olarak tahakkuk eder. Meşru bir nikah akdi ile tahakkuk eden mehir ile “muta nikahı” gibi geçici heveslere bağlı olarak yapılan ve haram olan birleşmeler için verilen “ücret” birbirinden çok farklıdır.

Teşbihte hata olmasın; mehir üzümdür. Muta nikahı veya diğer gayrimeşru bir ilişki için verilen ücretler ise, üzümden yapılan şarap gibidir; biri helal, biri haramdır.

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun