Fıtratı bozan her şey haram mıdır?

Tarih: 19.05.2015 - 01:38 | Güncelleme:

Soru Detayı

- Örneklerle açıklarsanız sevinirim...

Cevap

Değerli kardeşimiz,

Cevap 1:

Konuyu birkaç nokta halinde açıklamaya çalışacağız:

- İmtihana tabi tutulan insanların -âdil bir yarışmada kendi özgür iradeleriyle yarışmayı önde götürmeleri ve imtihanı kazanabilmeleri için- temayüllerine sınır konulmamıştır. Çekiciliği bakımından merkezde oturtulan iki farklı çekim alanı ve iki farklı mekanizma yerleştirilmiştir. Bu iki mekanizma, ruh ve nefistir.

Ruhanî zevklerin çekim alanı ile nefsanî zevklerin çekim alanı elbette bir değildir. Fakat, kişi bu alanlardan hangisine kendini kaptırırsa oradan lezzet alır. Bu sebeple, haramların insanın fıtratını toptan bozan bir şey olduğunu söyleyemeyiz. Çünkü, kötülüğü isteyen mekanizma da fıtratımızda vardır.

“Ona (insanın nefsine, öz benliğine) kötülük ve iyiliği idrak kabiliyetini ilham edene yemin olsun ki, nefsini (kötülüklerden) temizleyen gerçekten kurtuluşa ermiştir. Onu kirletip (kötülüklere) gömen de hüsrana uğramıştır.” (Şems, 91/8-10)

mealindeki ayetlerde insanın yapısında var olan hem iyi hem kötü özelliklerine işaret edilmiştir.

 “İnsan hayrı/iyiliği istediği gibi, (bazen) şerri/kötülüğü de ister. İnsan çok acelecidir!”(İsra,17/11)

mealindeki ayette insanın yapısal kötü bir özelliği olan aceleciliğine işaret edilmiştir.

- Bununla beraber, insanın vicdanındaki temel unsurlar, Allah’ın emir ve yasakları çerçevesinde işlemediği zaman, fıtratın bozulmasına neden olabilmektedir.

Örneğin, içki-uyuşturucu kullanmak, aklı ve sağlığı bozmaktadır. Zina, nesli bozmaktadır. Cinayetler canlıların hayatını bozmaktadır. Hırsızlık malların mülkiyetini bozmaktadır.

- “Vicdanın anasır-ı erbaası ve ruhun dört havassı olan irade, zihin, his, latife-i Rabbaniye, her birinin bir gayat-ül gayatı var: İradenin ibadetullahtır. Zihnin marifetullahtır. Hissin muhabbetullahtır. Latifenin müşahedetullahtır. Takva denilen ibadet-i kâmile, dördünü tazammun eder. Şeriat şunları hem tenmiye, hem tehzib, hem bu gayat-ül gayata sevkeder.” (bk. Hutbe-i Şamiye, s. 136)

Bu unsurları yerli yerince kullanmamak fıtrata aykırıdır; bu fıtratı bozmak anlamına gelir.

- Ruhanî zevkler, insanın vicdanını rahatlatan, gönlünü tatmin eden ve insanın kemaline, olgunluğuna katkı sağlayan ulvi bir mekanizma olduğu tecrübeyle sabittir. Buna mukabil, nefsanî -gayrimeşru- arzuların verdiği lezzet, insanın sadece hayvanî ve bitkisel yanlarını tatmin edebildiği, ruhanî bir yükseklik kazandırmadığı, ulvî bir zevk vermediği de tecrübeyle sabittir.

 “İyilik, nefsin/ruhun tatmin olduğu, kalbin onunla huzur bulduğu şeydir. Günah/kötülük ise, içini tırmalayan ve tereddüt/rahatsızlık veren şeydir.”(Mecmau’z-Zevaid, 10/294)

manasındaki hadis-i şerifte yer alan bu gerçekler -fıtratın ıslak imzasıyla- onaylanmıştır.

Cevap 2:

Kur’an-ı Kerim’de insanın, yeryüzünde halife olmak üzere en güzel bir biçimde, ölçülü ve dengeli bir şekilde yaratıldığı çeşitli nimetler, imkanlar ve güzelliklerle donatıldığı bildirilmiştir. (Bakara, 2/30; Nahl, 16/8, 12; Hac, 22/65; Lokman, 31/20; Mülk, 67/23; Beled, 90/4, 8-10; Tin, 95/4)

İnsanı en güzel şekilde yaratan Yüce Allah, onun makul ve mutedil ölçüler içerisinde süslenmesine, güzel görünmesine ve güzelliklerini korumasına da izin vermiştir. (A’raf, 7/32)

Dikkat çekmek, daha güzel görünmek amacıyla, yaratılıştan verilmiş olan özellik ve şekillerin değiştirilmesi İslam dininde, fıtratı bozma kabul edilerek yasaklanmıştır. (Nisa, 4/119; Rum, 30/30)

Nitekim Hz. Peygamber Efendimiz (asm), süslenmek maksadıyla vücuda dövme yapmayı, dişleri incelterek seyrekleştirmeyi, kaş aldırmayı, yaratılışı değiştirmek, fıtratı bozmak kapsamında değerlendirmiş ve bunu yapanları ve yaptıranları kınamıştır. (Buhari, Libas, 83-87; Müslim, Libas, 33)

Buna karşılık vücudun herhangi bir organında, diğer insanlar tarafından aşırı derecede yadırganan, insanın psikolojik olarak etkilenmesine sebep olan bir anormallik veya fazlalık bulunursa, bunun ameliyatla düzeltilmesini fıtratı bozmak değil, bir tedavi, normalleştirme işlemi olarak görmek daha doğrudur.

Tedavi amaçlı olarak yapılan estetik müdahalelere dinimizde izin verilmiştir. Nitekim Arfece adlı sahabi, bir savaşta burnu kopunca, gümüşten bir burun protezi yaptırmış, bunun koku yapması üzerine, altından bir burun protezi yaptırılmasına Hz. Peygamber (asm) izin vermiştir. (Ebu Davud, Hatem, 7; Tirmizi, Libas, 31)

Buna göre hastalık sebebiyle veya kaza sonucu burun, kulak, göz gibi organlarını kaybedenler veya vücudunda doğuştan ya da sonradan meydana gelen şekil bozuklukları bulunanların estetik ameliyat yaptırmaları bir tür tedavi olup, "fıtratı bozmak" kapsamında değerlendirilemez.

Sonuç olarak:

- Düzgün ve salim olan fıtratı bozmak kastıyla yapılmaması;
- Ameliyatın yapılmasında, bir yarar sağlama veya mevcut bir zararı giderme ihtimalinin yüksek olması;
- Tedavi amaçlı yapılmış olması;
- Ameliyatın bir hile veya aldatma amacıyla ya da karşı cinse benzeme kastıyla yapılmamış olması;

şartlarıyla yapılan tedaviler ve müdahaleler, fıtratı bozmak ve değiştirmek değildir.

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun