Ayette geçen dişi bal arısının mucize olmadığı iddiasına ne dersiniz?

Tarih: 09.09.2015 - 01:06 | Güncelleme:

Soru Detayı

- Bir sitede islamı karalıyorlar ve dişi bal arısı gibi bir mucizenin olmadığını iddia ediliyorlar. Buradaki, yanlışlıkları ve çarpıtmaları cevaplarsanız, bunu o siteye yazarak güzel bir hizmet yapmış oluruz inşallah.
İddia: İlgili ayetten arı kolonilerinde bütün işi yapan İşçi Arılar’ın dişi olduğuna dair hiçbir işaret yoktur. Zaten “evler edin” ve “yürü, uç” fiilleri bütün arıların davranışlarını kapsar. Söz konusu ‘dişillik’ de tamamiyle dilbilgisel bir özelliktir ve biyolojik cinsiyetle ilgisi yoktur.
- Üstelik Kuran’dan 1000 yıl önce “iş yapan arıların dişi olduğu” hipotezini savunanlar olmuşken -bu bilgi Kuran’da bulunuyor olsa dahi- (ki yok) bunda mucize aramak yersiz ve gereksizdir.

Cevap

Değerli kardeşimiz,

a) Arı canlı, hayat sahibi bir varlıktır,  müzekker ve müennes/erkek ve dişi kısımlarına yarılır. Bir devenin erkeği ve dişisi hakiki olduğu gibi, ARI’nın da erkeği ve dişisi hakikidir.

- Hicaz ehline göre, “NAHL” kelimesi, “Nahletün” şeklindeki müennes kelimenin çoğuludur. (Ebu’s-Suud, Şevkani, ilgili ayetin tefsiri)

Kur’an-ı kerim Hicaz Lehçesiyle olduğuna göre, denilebilir ki ayette bu kelime kesimlikle müennes/dişil olarak kullanılmıştır.

- NAHL kelimesi için, Kur’an’da müennes zamirlerinin kullanılması, vahye mazhar olan ARI’nın müennes/dişi, olduğuna açık bir işarettir.

Sonsuz ilim sahibi Allah’ın kelamında, ARI’nın dişiliğine vurgu yapılması, ister hakiki ister mecazi olsun, her hal-ü kârda bir mucizedir. Çünkü, bu kelime için müzekker zamir kullanılsaydı yine gramer bakımından bir sakıncası olmazdı. Allah’ın bu tercihini tesadüfe havale etmek iman şuuruyla bağdaşmaz.

- Hakiki müennes, mukabilinde kendi cinsinden müzekker bulunan, Bair (deve) Recül (erkek) gibi varlıklardır. Nitekim, Kadı Beydavi, NAHL kelimesinin lafzı müzekker, manası müennes olduğunu, zamirlerin de bu manaya göre müennes olarak kullanıldığını belirtmiştir. (Beydavi, ilgili yer)

- Eski’den farklı değerlendirilmiş olsa bile, bugün ARI’ların erkek ve dişi olmak üzere iki kısma ayrıldığı artık gündüz gibi ortada olan bir hakikattir. Bu konu bilimsel olarak ortaya konulmuştur.

Gerek erkek gerekse dişi arıların görevi ve ömrü ile ilgili önemli bilimsel araştırmalar ve tespitler bilinmektedir.

Bu tespitlere göre, bir kovanda hem erkek hem de dişi arılar vardır. Ayrıca Yasub denilen ana kraliçe vardır. Erkeklerin görevi, dişi olan kraliçelere telkih yapmaktır/döllendirmektir. (bk. el-Meraği, ilgili ayetin tefsiri)

- Bütün bu açıklamalardan açıkça anlaşılıyor ki, ARILAR hakiki dişi ve erkektir. Erkeklerin tek görevi, dişi kraliçeleri/ana arıları -deyiş yerindeyse- gebe bırakmaktır. Geri kalan bütün arılar dişidir, bunlar hem erkeklerin hem de kraliçe arıların hizmetindedir. Bu hizmetin başında çiçeklerden öz toplayıp bal yapmaktır. (el-Meraği, a.y)

Demek ki, ayette dişi arıların bal yaptığına vurgu yapan ilahî ifade bilimsel bir mucizedir.

b) İslam’dan önce insanların arılarla uğraşması, onların arıların dişi ve erkek olduklarını, görevlerinin neler olduğunu detaylı bir şekilde bilmelerini gerektirmez. Arıdan çok öncesinden beri insanların bizzat kendi varlıkları üzerinde düşündükleri ve evlenmek suretiyle çocuk doğurdukları bir gerçektir. Buna rağmen, bu son yıllara kadar insanların nasıl yaratıldığını, rahimdeki şeklinin nasıl olduğunu bilen biri tek Allah’ın kulu yoktu.

Demek ki, ateistlerin “eskiden beri insanların arılarla uğraşmalarını”, erkek ve dişilerini görevlerini bildiklerine delil getirmeleri ateistçe bir yaklaşımdan öteye geçemez.

c) Bazı yabancı isimler verilerek bunların da arılarla çok uğraştıklarını, söylemek suretiyle “onlar da arıların bu durumunu biliyorlardı” yalanına imada bulunmak istemişlerdir.

Fakat açıkça bu yalanı seslendirme cesaretini gösterememişlerdir. Çünkü bu adamlardan hiç biri Kur’an’da ifade edilen şekliyle detaylı bir biçimde onların görevlerinden ve cinslerinden söz edememişlerdir.

d) Aristo’nun bir filozof olarak arılarla çok fazla ilgilenmesi çok makul görünmemekle beraber, felsefecilerin herhangi bir konuda değişik tahminler yürüttükleri bilinmektedir. Bu onların asli görevidir.

Ancak, onların bu farklı hipotezlerinin  önemli bir kısmı -tahmine dayalı olduğu için- yanlış olduğu bugün artık çok iyi bilinmektedir.

Buna göre, Aristo’nun ARILAR hakkında “hava tahmin raporu” türünden yürüttüğü tahminlerini, A’dan Z’ye sonsuz ilim sahibi Allah’ın sözü olan Kur’an ile karşılaştırılması, büyük bir cehaletin ürünü olan bir hezeyandır.

e) “Ayette arıların görevleriyle ilgili bir şey olmadığı” iddiası, tamamen bilgisizlik ve hayasızlık unsurlarının bir bileşkesidir.

- İlgili ayetlerin meali şöyledir:

“Rabbin bal arısına (şöyle) vahiy/ilham etti: ‘Dağlarda, ağaçlarda ve onların/insanların kurdukları çardaklarda/kovanlarda kendine evler edin.  Sonra meyvelerin tümünden ye  ve Rabbinin sana kolaylaştırdığı yollarda yürü. Onların karınlarından türlü renklerde şerbetler çıkar, onda insanlar için bir şifa vardır. Şüphesiz düşünen bir topluluk için gerçekten bunda bir ayet vardır.” (Nahl, 16/68-69)

- Ayette yer alan “Rabbinin sana kolaylaştırdığı yollarda yürü” mealindeki ifadede, ARInın bal yapmasına yönelik Allah’ın kendisine ilham ettiği görevi yerine getirmesi emredilmektedir. (bk.Zemahşeri, Razi, ilgili yer )

Ayette bu ifadenin ardından BALın şifa olduğuna yer verilmesi  söz konusu açıklamanın doğruluğunu pekiştirmektedir.

İlave bilgi için tıklayınız:

Nahl sûresi 68. ayette dişi bal arısına işaret var mı; varsa balı sadece ...
Kur'an'ın Mucizeleri..
Kur'an'ın Gaybi Haberleri..
Kur'an'ın Bilimsel Mucizeleri...

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun