Bütün dinler Sümer kökenli olabilir mi?

Tarih: 29.09.2015 - 00:53 | Güncelleme:

Soru Detayı

- İmanımı taklidden tahkike çevirmek için uzun süredir İslam dini ve ateizm hakkında araştırma yapıyorum. İlk olarak Kuran-ı kerimi mealden okumaya başladım içerisinde işin açıkçası ateistleri belirttiği kadar çelişki göremedim. Hemen hemen herşey birbiriyle tutarlı fakat bu kitap bence bir insanın elinden çıkamayacak şeyler barındırmıyor. Gayet olağan şeyler ve genellikle eski olaylar anlatılıyor. Bu da ateistlerin Kuran’ın eski hikayelerden derleme olduğunu söyledikleri tezini doğruluyor. Yani Allah daha mucize bir şeyler gönderemez miydi?
- İçini açıp baktığında bildiğin kitap, yani özellikle de eskilerin hikayeleriyle dolu. Daha mucizevi olamaz mıydı gerçekten?
-  Mucize deyince hemen herkes Kuran mucizelerinden bahsediyor. Halbuki bazıları bu mucizelerin gerçek olmadığını söylüyor. En basitinden sanırım Enbiya suresi olması lazım yerlerle gökleri bitişik olduğu ve sonra ayrıldığını söylüyor. Mucize iddiacıları da bunun bigbanga işaret olduğunu söylüyor. Halbuki Sümer efsanelerinde de buna değilmiş.
- Semavi dinlerin kitaplarında yazan çoğu şey ne tesadüf ki eski Sümer Yunan ve Mısır efsanelerine çok benzer şeyler.
- Bir de tüm dinlerin aynı coğrafyada çıkışı da bir tesadüf mü?
- Neden bir Semavi dinden Uzak Doğuda ortaya çıkmamış mesela?..

Cevap

Değerli kardeşimiz,

- Hak dinlerin ilk zamanı Hz. Âdem devridir. İlk insan olan Hz. Âdem aynı zamanda ilk peygamberdir.

Sümerler milatta önce 4.000-2.000 arasında yaşamış kadim bir medeniyetin insanlarıdır.

“Uyaran bir peygamber gelmiş olmayan hiçbir millet yoktur.” (Fatır, 35/24)

mealindeki ayette ifade edildiği üzere, Hz. Âdem’den Hz. Muhammed (asm)’e kadar gelmiş geçmiş bütün insanlara mutlaka bir peygamber gönderilmiştir. Zaten, İslam inancına göre, bir peygamberin mesajını duymayan insanların sorumlulukları da yoktur.

“Biz bir peygamber göndermedikçe kimseye azap etmeyiz.” (İsra, 17/15)

mealindeki ayette bu gerçeğin altı çizilmiştir.

- İşte bu açıklamalardan anlaşıldığı üzere, yaklaşık 2.000 yıllık bir zaman diliminde tarih sahnesinde yer alan Sümerlere de bir çok peygamber gönderilmiştir. Sümer medeniyetinin güzel ve doğru yanları, bu peygamberlerin öğrettikleri ilahi vahiy ışığında şekillenmiştir.

Bu sebeple, daha sonraki semavi dinlerin bildirdiği bazı hakikatlerin Sümerler döneminde de söz konusu olması, bu dinlerin oradan kopyalandığını değil, bütün dinler gibi Sümerlerin medeniyetinin de aslı semavi dinlerin öğretilerine dayandığını göstermektedir.,

Nitekim, Hz. İbrahim, Sümerlerin son devrelerini yaşadığı m. ö 2.000 yılında yaşamıştır.

Demek ki, uzun bir süre yaşayan Sümer medeniyetinin kaynağı olan dinlerden sonra, Hz. İbrahim ile başlayan yeni bir dönemde artık İbrahimi dinler devri başlamıştır. Bu her iki medeniyetin kaynağı da Allah’ın gönderdiği dinlerdir.

- Şu anda ayakta olan ve binler seneden beri devam eden İbrahimi dinlerin hepsi Orta Doğu coğrafyasında yer aldığı için, insanların bu konudaki bilgilerinin kaynağı, yaşayan bu dinler olduğu için, bildiklerimiz de ister istemez yalnız bu coğrafyadaki dinlerle sınırlı kalmıştır.

Yoksa, yukarıdaki ilgili ayette geçtiği üzere, insanların bulunduğu her bölgeye mutlaka peygamberler gönderilmiştir. İslam literatüründe sayısı 124 bin olarak bilinen bu peygamberlerden sadece bir kısmı Orta Doğuda geldikleri bilinmektedir.

Nitekim, İmam Rabbani Hindistan bölgesinde birçok peygamberin geldiğini keşif yoluyla gördüğünü bildirmiştir. “Hindistan’da görülen Allah’ın sıfatları ve onları tenzih ve takdis eden bazı bilgilerin ve daha başka önemli bilgilerin gerçek kaynağı o peygamberlerdir.” manasına gelen İmam Rabbani’nin açıklamaları vardır. (bk. Arapça, el-Mektûbât, 259. Mektup, 1/313-315)

Demek ki, semavi dinler yalnız Orta doğuya mahsus değildir.

Bununla beraber, Hz. Âdem’in ve Hz. Havva’nın cennetten dünyaya gönderildikleri zaman, ilk buluştukları bölge Orta doğu olması da, insanlığın ilk beşiği olan bu bölgede bir çok peygamberlerin gelmiş olması, işin tabiatının gereğidir.

- Enbiya suresindeki “Big Bng” teorisine işaret eden ayetin verdiği bilginin Sümerlerde de olduğuna dair soruya gelince; şunu söyleyebiliriz:

a) Önce bu bilginin Sümerlerde de olduğuna dair (Sümer kaynaklı) sağlam bir belgenin gösterilmesi gerekir. Bu belge gösterilmediği sürece, bu iddia (başka bazı konularda da görüldüğü gibi) bir kısım dinsizlerin yaptığı palavradan öteye geçemez.

b) Şayet böyle bir belge gösterilirse, bu takdirde yukarıda belirttiğimiz gibi, o devirdeki Allah’ın peygamberlerinden alınmış bir bilgi olduğunda şüphe yoktur. Çünkü, insanların o devirde böyle bir ontolojik meseleye vakıf olması düşünülemez.

c) İslam’daki bu bilginin Sümerlerden kopyalandığını iddia etmek kadar akıldan uzak bir iddia olamaz. Çünkü, Kur’an’da açıkça ilan edildiği üzere, Hz. Muhammed (asm) gibi okuma-yazması olmayan bir insanın yetiştiği çok cahil bir çevrede, cehaletin kol gezdiği bir dönemde, bir Sümer yazısını okuyup ondan kopyalar almasını düşünmek için gerçekten akıldan istifa etmek gerekir.

d) “Çoğu uzmana göre insanlık tarihinin en önemli buluşu olan yazının, ilk olarak M.Ö. 3500 yıllarında Sümer rahipleri tarafından kullanıldığı bilinmektedir. Sümer rahipleri yazıyı, tapınak ve depolarda bulunan malları kaydetmek amacı ile kullanmışlardır” ifadesinden de Sümerlerde dinin ve din adamları rahiplerin bulunduğunu göstermektedir.

Demek ki Sümerlere vahiy yoluyla bazı bilgileri öğreten Allah, aynı bilgileri daha sonraki dinlerle de vahiy etmiştir.

Demek ki, bilgi kopyalama yok, kaynak birliği vardır.

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun