Had cezalarında kadınların şahitliği geçersiz midir?

Tarih: 01.05.2016 - 02:41 | Güncelleme:

Soru Detayı

“Hz. Peygamber ve sonrasında Râşit halifeler döneminde kadınların hadler ve kısas konusunda şahitlikte bulunmuş olmaları söz konusu olmamıştır.”
- Bu rivayet sahih mi?
- Mürsel diye biliyorum. İbni Hazm bu konuda ne diyor, o bu rivayeti zayıf mı saymış?

Cevap

Değerli kardeşimiz,

İmam Zuhri’nin bildirdiğine göre, “Hz. Peygamber ve kendisinden sonraki iki halifesi (Ebu Bekir, Ömer) devrinden beri devam edip gelen sünnete (İslami prensinbe) göre, (kısas, zina gibi) had cezaları konusunda kadınların şahitliği uygun görülmemiştir.” (bk. İbn Ebi Şeybe, Musannef, 5/533)

İbn Ebi Şeybe değişik rivayetlerde “kadının şahitliğinin hudud, talak, kan (kısas) konusunda caiz olmadığını” rivayet etmiştir. (İbn Şeybe, a.g.y; bk. Zeylaî, Nasbü’r-râye, 4/79)

Bu rivayetlerin sıhhat durumuyla ilgili bir açıklama bulamadık. Ancak alimlerin cumhurunun ittifakı bu rivayetin sahih olduğunu göstermektedir. Ayrıca;

 “Kadınlarınızdan fuhuş yapanlara karşı içinizden dört şahit getirin...” (Nisa, 4/15);

“Namuslu kadınlara zina isnadında bulunup, sonra bunu ispat için dört şahit getiremeyenlere seksener sopa vurun...” (Nûr, 24/4)

ayetlerinde istenen “dört şahit” anlamındaki ifade, İslam bilginlerinin çoğunluğu tarafından “dört erkek Müslüman şahit” olarak anlaşılmıştır. (bk. Kurtubî, Tefsir, ilgili ayetlerin tefsiri)

Esasen cezaları ağır olan ve had gerektiren suçlarda, kadınların şahitliğinin kabul edilmemesi, yanılmanın ve unutmanın yol açabileceği telâfi edilemeyen sonuçlardan kaçınmak içindir.

Burada şunu ifade etmek isteriz: Örneğin Hanefiler, kadınların had ve kısas gibi ceza davalarında şahit olamayacaklarına Zühri’den gelen bu rivayeti ve kadınların şahitliğinin şüpheden kurtulamayacağını delil getirirken, yine Zühri’den gelen; kadınların "hadler, nikah ve talak hususunda şahit olamazlar" şeklindeki rivayet ile amel etmeyerek, nikah ve talak gibi davalarda kadınların şahitliğini kabul etmişlerdir.

Buna gerekçe olarak, hak davalarının şüpheli delillerle bile ispat edilebileceğini göstermişlerdir.

Ayrıca, iki kadının şahitliği bir erkeğin şahitliğine denk olmak şartıyla, kadınların şahitliği için daha geniş kapsam çizenler de vardır.

Örneğin ilk dönem alimlerinden; 
Süfyan es-Sevri erkekle beraber tanıklık yapmak kaydıyla, kadınların kısas davalarında da şahitliğinin kabul edileceğini,
- Zahiriler, gerek erkeklerle beraber gerekse kendi başlarına olsunlar, iki kadının tek bir tanık olarak görülmesi şartıyla, bütün davalarda kadınların tanıklığının kabul edileceği görüşündedirler.

İbn Hazm ise, zina suçu ile ilgili ayetteki "dört şahit" ifadesini, cinsiyet farkı olmaksızın dört şahit şeklinde anlayarak, kadınların da zina suçunda tanıklığının dinleneceğini benimsemiştir. Ancak ona göre, zina suçuna tanıklık edecekler içinde kadının bulunması halinde, ayette belirtilen asgari dört şahit şartının yerine getirilebilmesi için, iki kadın bir şahit olarak sayılmalıdır. Bunun nedeni ise, ona göre borç işlemiyle ilgili şahitlik hususundaki ayette yer alan; “borçlandığınızda iki erkek veya bir erkek iki kadın şahit bulundurun...” (Bakara, 2/282) şeklindeki ifadedir.

Bu ayetten hareketle İbn Hazm, konusu ne olursa olsun, kadın tanık olacaksa, iki kadının tanıklığının ancak tam bir tanık olduğu görüşündedir. (İbn Hazm, Muhalla, Beyrut ts., 8/476)

İbn Hazm, İmam Zuhri’nin rivayetinin zayıf olduğunu söylemektedir. (bk. Muhalla, 8/488)

Çağdaş müfessirlerden İzzet Derveze de söz konusu ayetteki “sizden dört şahit” ifadesinden yalnızca erkeklerin anlaşılamayacağını belirtmekte ve bu ifadenin kadınları da kapsadığını söylemektedir. (bk. Derveze, Tefsîr, ilgili ayetler)

İlave bilgi için tıklayınız:

Kadının şahitliği hakkındamezheplere göre ayrıntılı bilgi verir misiniz?

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun