Taun (veba) nasıl bir hastalıktır?

Tarih: 24.03.2024 - 09:06 | Güncelleme:

Soru Detayı

- Veba (Taun) hastalığı hakkında Peygamber Efendimiz bir şey söylemiş mi?
- Hz. Aişe (Ayşe) annemiz bu konuyu sormuş mu? 

Cevap

Değerli kardeşimiz,

Hz. Aişe validemiz soruları ile birçok konunun Peygamber Efendimiz (asm) tarafından açıklanarak bizlere kadar ulaşmasına vesile olmuştur. Taun (veba) hastalığı da bunlardan biridir.

Âişe (r.anha)’dan rivayet edildiğine göre, kendisi Resûlullah (asm)’e taun hastalığını sormuş, o da şöyle buyurmuştur:

وعَنْ عائشَةَ رضي اللَّهُ عنها أنَهَا سَأَلَتْ رسولَ اللَّه صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم عَن الطَّاعونِ ،

فَأَخبَرَهَا أَنَهُ كَانَ عَذَاباً يَبْعَثُهُ اللَّه تعالى عَلَى منْ يَشَاءُ ، فَجَعَلَهُ اللَّهُ تعالَى رحْمةً للْمُؤْمنِينَ ، فَلَيْسَ مِنْ عَبْدٍ يَقَعُ في الطَّاعُون فَيَمْكُثُ في بلَدِهِ صَابِراً مُحْتَسِباً يَعْلَمُ أَنَّهُ لاَ يُصِيبُهُ إِلاَّ مَا كَتَبَ اللَّهُ لَهُ إِلاَّ كَانَ لَهُ مِثْلُ أَجْرِ الشَّهِيدِ »

“Taun hastalığı, Allah Teâlâ’nın dilediği kimseleri kendisiyle cezalandırdığı bir çeşit azaptı. Allah onu müminler için rahmet kıldı. Bu sebeple tauna yakalanmış bir kul, başına gelene sabrederek ve ecrini Allah’tan bekleyerek bulunduğu yerde ikâmete devam eder ve başına ancak Allah ne takdir etmişse onun geleceğini bilirse, kendisine şehit sevabı verilir.” (Buhârî, Tıb 31)

Taun (veba), kitle hâlinde ölümlere sebep olan bulaşıcı bir hastalıktır. Herhangi bir yörede alışılagelmişin dışında ortaya çıkması ve büyük ölçüde ölüme vesile olması, onun azap olarak nitelendirilmesine sebep olmuştur. Hadiste Müslümanların bu hastalığa yakalanmayacaklarına değil, bu hastalığın onlar için rahmet vesilesi kılındığına, bu rahmetin de şartlarına uyanlar için şehid sevabı şeklinde tecelli edeceğine işaret edilmektedir. Şartlar ise, şöyle sıralanmıştır:

Taun’a yakalanmış kişi; sabredip ecrini Allah’tan bekleyecek, bulunduğu yerden çıkmayacak, başına sadece Allah’ın takdir ettiği şeyin geleceğini bilecek ve onu kabullenecek...

Hastalığa sabredip ecrini Allah’tan beklemek demek, tedavisi için çare aramamak değildir. Hem kendisinin hem de tıp ilminin imkânlarına göre çare arayacaktır. Ancak geçmişte veba karşısında tıbbın imkânları nasıl yok idiyse, şimdi de kişinin ya da hastalığın çıktığı yöre halkının imkânları olmayabilir. Böylesi bir durumda yapılacak iş, isyan etmeden ecrini Allah’tan beklemek, kendini Cenab-ı Hakk’a teslim etmektir. Esasen bu, her zaman her şartta her Müslümandan istenen ve beklenen bir tavırdır.

Hastalanan kişinin bulunduğu yerden çıkmaması, hastalığı başka yörelere taşımaması bakımından önemlidir. Hadisimiz karantina uygulamasını bizzat müminlerin yürütmesini istemiş olmaktadır. Kamuyu ilgilendiren bir konuda böylesine ciddi tedbir almış olmak, İslam’ın özelliğidir, hem de on beş asır öncesinden...

Konu ile ilgili diğer hadislerde de işaret edildiği gibi veba hastalığının görüldüğü bölgeye giriş ve çıkış yasaklanmıştır. Bu tam bir karantinadır.

Hastalığın bulunduğu yerde kalmaktan dolayı mutlaka hastalığa yakalanacağını sanmak gibi o bölgeye girse bile hastalanmayacağını iddia etmek de neticede Allah’ın takdirine inanmamak sayılır.

İşte bu inanç ve uygulama içinde bulunan ve taun sebebiyle vefat eden mümin, şehit muamelesi görecektir. Nitekim Peygamber Efendimiz (asm),

 “Taundan ölen şehittir.” (Müslim, İmâre 166);

“Taun, her Müslüman için şehitliktir.” (Buhâri, Cihâd 30, Tıb 30)

buyurmuştur. Çünkü şehit, Müslümanları tehlikeden korumak maksadıyla düşmanla çarpışırken can veren kişi olduğuna göre, böylesine bulaşıcı ve amansız bir hastalığa sabredip öteki Müslümanlara bulaşmaması için gayret eden, yani Müslümanları bu hastalıktan korumak için savaşan kişi de aynı şekilde şehit sayılır. Zira ikisi de Müslümanları korurken ölmüş olmaktadırlar. Hz. Aişe’nin “Taundan kaçmak, harbten kaçmak gibidir.” sözü de bu noktadaki benzerliğin bir başka belgesidir.

Öte yandan bazı AİDS hastalarının onu sağlıklı insanlara bulaştırmak için özel yollara başvurduklarına dair yayınların yapıldığı günümüzde hadisimizin ne kadar güncel, ahlakî ve insanî bir anlam taşıdığı iyice anlaşılmaktadır.

Hasılıkelam;

1. Hadiste, sabrın en çaresiz ortamlarda bile gerekli ve sonucunun gerçekten fevkalade büyük ve memnuniyet verici olduğuna dikkat çekilmektedir.

2. Sabır, imanını koruması için Müslümanın en büyük sığınağı ve silahıdır. (bk. Peygamberimizden Hayat Ölçüleri, Riyazü’s-Sâlihîn Tercüme ve Şerhi, Erkam Yayınları, Hadis No: 34)

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yazar:
Sorularla İslamiyet
Kategori:
Okunma sayısı : 81
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun