Teslimiyet ve tedbir arasındaki ince çizginin ayrımını nasıl yapabiliriz?

Tarih: 07.07.2019 - 20:01 | Güncelleme:

Soru Detayı

- Teslimiyet ve tedbir ince ayrımını nasıl öğrenebilirim diye bu soru.
- Hadiste “Her kim fırtınalı bir zamanda deniz yolculuğuna çıkar, fırtınaya yakalanıp ölürse, bunun da sorumluluğu kendisine aittir.” diye okumuştum.
- Çocuk sahibi olan bir yakınımın adam ve kadında genetik rahatsızlıktan dolayı çocukları olup belli bir yaşa gelince öldü. Böylece beş çocuğunu kaybetti iki çocuğu yaşıyor.
- Her şeye rağmen yeniden bir çocuk sahibi yoluna gitmeleri Allah’a güvenip teslimiyet ve doğru olan mı yoksa böyle yapmak tedbirsizlik mi ve yanlış mı?

Cevap

Değerli kardeşimiz,

İlahi takdir gereği dünyadaki işler sebep, hikmet ve İlahi kanunlara göre cereyan etmektedir; ahirette ise kudret vardır.

Mesela, bir meyvenin yaradılışı, hava, su, toprak ve belli bir süreye bağlanmış, ateşin yakması veya yüksekten düşenin zarar görmesi yine ilahi kanunlarla olmaktadır. Allah dilerse, peygamberlerin mucizeleri veya evliyaların kerametlerinde olduğu gibi bu kanunları uygulamaz.

Ama ahiret ise kudret yeridir, Allah’ın ol demesiyle, bir sebebe, bir kanuna bağlı olmadan ve zaman / müddet gerekmeden hemen yaratılır.

Dünyada her şey esbap dairesinde ve ilahi kanunlarla cereyan etmektedir. Bu kanunlar mümin-kafir herkes için geçerlidir. Biz bunlara uymak zorundayız. Külli iradeye bağlı olan bu kanunlara uymak zorundayız. Yoksa zarar görürüz.

Tevekkül ve teslimiyet, bu kanun ve sebepler esas alınarak yapılmalıdır. Evet, biz her şeyin Allah tarafından olduğuna, onun izin ve iradesi olmadan bir yaprak dahi yere düşmediğine inanıyoruz. Bununla birlikte "sünnetüllah" diye bildiğimiz tabiat kanunlarına da uymamız gerekmektedir. Önce sünnetüllaha uyacağız, sonra tevekkül ve teslimiyet sahibi olacağız.

Allah “kendi elinizle kendinizi tehlikeye atmayın” (Bakara, 2/195) diyor. Buna rağmen fırtınalı bir günde Allah’a tevekkül edip denize açılmak tehlikeye atılmak demektir. Böyle bir tevekkül, yerinde olmayan bir tevekküldür.

İşte bundan dolayı Hz. Peygamber Efendimiz (asm) şöyle buyurmuştur:

"Her kim korkuluksuz bir damda yatıp uyur da geceleyin damdan düşüp ölürse, sorumluluğu kendisine aittir. Her kim de fırtınalı bir zamanda deniz yolculuğuna çıkar, fırtınaya yakalanıp ölürse, bunun da sorumluluğu kendisine aittir.” (Müsned 5/79, 271)

Demek ki, tevekkül ve teslimiyetin esası, Sünnetüllah’a uyarak tedbir aldıktan sonra tevekkül edip teslim olmaktır.

Tariften de anlaşıldığı gibi tevekkül; Müslümanın, yapacağı işlerde tüm zahiri sebeplere sarılması, alınması gereken tedbirleri alması, çalışıp çabalaması, ama gönlünü bunlara bağlamayıp sadece Allah'a dayanmasıdır.

Tevekkül, hiç bir zaman, çalışmayı ve sebebe sarılmayı terkedip, Allah'ın dediği olur, diyerek kenara çekilmek değildir. (Hamdi Yazır, Hak Dini, VII, 5063, 5064)

Nitekim Hz. Peygamber (asm), devesini salıvererek Allah'a tevekkül ettiğini söyleyen bir bedeviye "Onu bağla da öyle tevekkül et." buyurmuştur. (Tirmizî, Sıfatü'l-Kıyame, 60)

Hz. Ömer, Medine'de boşta gezen bir gruba: "Siz necisiniz?" diye sordu. Onlar da: "Biz mütevekkilleriz.", dediler. Bunun üzerine büyük halife: "Hayır, siz mütevekkil değil, müteekkilsiniz (yiyicilersiniz, asalaklarsınız). Siz yalancısınız, tohumunu toprağa atıp sonra tevekkül edene mütevekkil denir." dedi.

Tevekkül, sebeplere teşebbüs ettikten ve gerekli bütün tedbirleri aldıktan sonra, Cenab-ı Hakk’ın verdiği neticeye razı olmaktır. Böyle bir insan huzurlu yaşar, maişet noktasında endişeye kapılarak ruhuna elem çektirmez, Peygamberimizin şu hadis-i şerifi ona büyük bir ümit kaynağı olur:

“Eğer siz Allah’a hakkıyla tevekkül ederseniz, kuşları rızıklandırdığı gibi sizi de rızıklandırır.” (Tirmizi, Zühd, 33;  Müsned, 1/332)

İlave bilgi çin tıklayınız:

TEVEKKÜL.

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yazar:
Sorularla İslamiyet
Kategori:
Okunma sayısı : 1.000+
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun