Yanardağların faaliyetlerini din ilimleri içerisinde nasıl değerlendirebiliriz?

Tarih: 23.03.2011 - 00:00 | Güncelleme:

Soru Detayı

- Yanardağ faaliyetlerini ilmi bir yönü ne olabilir?
- Mevla'mız bununla biz aciz kullarına bir mesaj mı bir göz dağı mı vermek istiyor acaba?

Cevap

Değerli kardeşimiz,

Volkanik hadiseler, iki şekilde değerlendirilmeye alınabilir. Birisi, jeoloji gibi fen bilimlerinin, fizik kanunları çerçevesindeki değerlendirmeleri, diğeri din felsefesi penceresinden, metafizik yönü bakımından değerlendirme.

Bu hadiseleri, evrenin oluşumu süresinde, soğumaya yüz tutan, yerküresinin içindeki madenlerin, sıkışıp, patlaması olarak değerlendirmek, bilimsel bir tespit olduğu gibi… Cehennemin varlığından haber veren bir sinyal, azgınlara bir uyarı mesajı olarak değerlendirmekte bir tespittir.

Fakat hangi açıdan ele alırsak alalım, hiçbir şey Allah’ın izni ve iradesi olmadan meydana gelmez. İnsan bazen fizik kanunlarına takılarak yanlış karar verebiliyor ve nedenleri başka yerde arayabiliyor. Halbuki fizik kanunlarını yaratan da Allah’tır. Kanunlar, kanun koyucuyu gösterdiği gibi, tabiattaki kanunlar da, kanun koyucu Allah’tan haber verir.

Hiçbir kanun kendi başına iş yapamadığı gibi tabiattaki kanunları icra eden ve hükmettiren de Allah’tır. Öyleyse yerin karnında fay hattını, gaz kütlesini Yaratan kim ise onu patlatan da Odur. Silahın patlamasına bakıp, kimin, niçin ateşlediğini düşünmemek, bilimsel olur mu?..

Nitekim şu ayetler bunu açıkça göstermektedir:

"Yer o müthiş depremiyle sarsıldığı zaman... Ve yer bağrındaki ağırlıkları çıkardığı zaman... İnsan şaşkın şaşkın: 'Ne oluyor buna!..' dediği zaman... İşte o gün yer, üstünde olan biten her şeyi anlatır. Çünkü Rabbin ona bunları vahyeder." (Zilzal, 99/1-5)

Bu ayetlerde de bildirildiği gibi, yeryüzü Allah’ın emri ile hareket eder ve onun emri ile sallanır. Öyleyse onun izni olmadan hiçbir şey olmaz. Yer sarsıntıları da, yanardağ fışkırmaları da Onun emri ve Onun izniyledir.

Yer neden sarsılıyor, neden patlıyor, yanardağlar, gök, neden tüm yüklerini boşaltıyorlar? Neyi anlatmak istiyorlar bize? Neden öfkeliler bu kadar? Yeryüzünü alt üst ettiğimiz için mi? Adalet yerine, zulmü bina ettiğimiz için mi? Rab yerine, kula kulluk ettiğimiz, bizden önceki kavimlerin dahi, yapmadıkları aşırılıkları yaptığımız, sapkınlıkta sınır tanımadığımız için mi? Yeryüzünü bilinçli ya da bilinçsiz, küfrün sergilendiği yer haline getirdiğimiz için mi? Her gün binlerce bebek ve binlerce ihtiyar sokaklara terk edildiği için mi? Kadınlar erkekleştiği, erkekler kadınlaştığı için mi? Fuhşun ve zinanın açıktan yapıldığı ve normal görüldüğü için mi?

Yer utanıyor bu taşkın insanları üzerinde taşımaktan, gök ise ağlıyor. Hayır diyorlar, Allah'ın arzında onun isteği dışına çıkmayın diyorlar, sessiz kalmak istemiyorlar bu gidişata.

Rabbimiz onların istemelerini görüyor, merhametinden dolayı, tekrar tekrar uyarıyor insanlığı, ölümü hatırlatıyor, helakı hatırlatıyor, kıyameti hatırlatıyor, ‘gözlerin yuvalarından fırlayacağı’ günleri hatırlatıyor. Tekrar bir şans vermek için yapıyor, kendimize gelelim, gafletten silkinelim, Allah'ın hudutlarını nasıl çiğnemişsek onları yeniden ikame edelim diye. Onu unutmuş, ona vereceği hesabı unutmuş, onun cezasını, onun intikamını unutmuş olanlara bir hak daha verip uyarıyor, şiddetle hatırlatıyor.

Kimi bu uyarılardan, en küçüğüyle bile kendine çeki düzen verip, yaşamını Allah’ın razı olacağı, göğün yerin hoşnut olacağı bir hale getirmeye çalışırken; kimi hiçbir şey olmamış gibi, küfrüne, zulmüne, taşkınlığına devam ediyor, hatta bazen bunların dozajını artırıyor; kimi az bir zaman bu uyarının etkisinde kalmakla birlikte bir süre sonra hayatını eskisi gibi devam ettirebiliyor.

Allah'ın ikazları, kiminin kalbini yumuşatıp, doğru yola getirirken kiminin azgınlıklarını artırıyor. Gözlerinin önünde yaşanan tüm bu uyarıları, saniyeler içerisinde, Allah'ın bir "Ol" demesiyle gerçekleşen, binlerce insanın ölümüyle sona eren olaylar karşısında, maddi önlemler alabileceklerini düşünüp, bunun telaşına giriyorlar ama nedeni çözemiyorlar, çözümü yanlış yerde arıyorlar. Silahı ateşleyene yalvarıp “Ne olur affet, hatalarımızı affet…” diyemiyorlar, olayları harekete geçiren merkeze sığınmayı hatırlarına getirmiyorlar.

"Bilinmeyen nice hazineler ve görünmeyen gayb âleminin anahtarları onun yanındadır. Onları Kendisinden başkası bilemez. Karada ve denizde ne varsa hepsini o bilir. Onun haberi olmadan bir tek yaprak bile düşmez. Yer altı tabakalarının karanlıkları içindeki tek bir tane, hasılı yaş ve kuru hiç bir şey yoktur ki açık, net bir kitapta bulunmasın."(Enam, 6/59)

Yani daha açılmamış, vücuda gelmemiş, bizim ilmimiz ulaşmamış o kadar gayb hazineleri vardır ki bütün bunların kapıları veya anahtarları ancak Allah'ın katında, Allah'ın elindedir. Onları, ondan başka kimse bilmez. O, bütün bu gaybları bildiği gibi, hâlihazırdaki bütün varlıkları da, bütün teferruat ve kısımlarına varıncaya kadar bilir.

Mesela, karada ve denizde ne varsa hepsini de bilir. Ve hiçbir yaprak düşmez ki her halükarda onu bilmesin; ne yerin karanlıklarına düşen bir tane, ne yaş, ne de kuru hiçbir şey yoktur ki her halükarda hepsi Allah'ın katında bir açık kitapta olmasın. Görünmeyen ve görünen, düşünülen ve hissedilen, bütünler ve kısımlar, büyük küçük, düşme ve karar bulma, hareket ve durgunluk, hayat ve ölüm, hasılı olmuş olacak, gizli açık her şey bütün genişliği, bütün inceliğiyle gayet açık ve düzgün bir kitaptadır. Yani Allah'ın ilminde veya Levh-i Mahfûz'dadır. Hem müfredatı hem nizamların silsilesi ile Allah katında belli ve kaydedilmiştir.

Bir yaprak bile onun izni ile düşerse, deprem ve yanardağlar gibi büyük olaylar nasıl kendi kendine olabilir. Binlerce hikmet gereği bu olayları yaratan ve zaman zaman faaliyete geçiren Allah’tır.

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun