Yüce Allah, neden meydan okuyor?

Tarih: 28.03.2014 - 03:15 | Güncelleme:

Soru Detayı

- Bazı ayetlerde gördüğümüz üzere, yüce Allah bazı insanlara meydan okuyor. Bunun sebebini bilmemiz mümkün mü?

Cevap

Değerli kardeşimiz,

Bir kaide vardır: Aynı söz konuşanın durumuna göre, sahibinin cehaletini veya bilgisini gösterir. Bediüzzaman hazretleri bunu şöyle ifade etmiştir:

“Evet, kelâm-ı vâhid iki mütekellimden çıkarsa; birinin cehline ve ötekisinin ilmine bazı umûr-u mermuze-i gayr-ı mesmua ile delalet eder.” (Muhakemat, s. 156)

Demek ki, her söz herkes için aynı anlamda anlaşılmamalıdır. Örneğin, bir padişah “sevgili vatandaşlarım!” dese, onun vatandaşlarına karşı ciddiyetini, sevgisini gösterir. Ama aynı sözü bir çoban söylese, insanları güldürmekten başka bir şeye yaramaz.

Bir ordu komutanın, orduya arş emri ile vasıfsız bir erin orduya arş demesi asla bir değildir. Biri orduyu harekete geçirirken, diğeri bir kişiyi bile yerinden oynatamaz.

Allah’ın sözleri ile insanların sözleri, elbette kabil-i kıyas olamaz. Çünkü bir sözün yüksekliği, değerliliği, gücü ve güzelliği cihetinden dört unsuru var. Biri mütekellim/konuşan, biri muhatab, biri maksat, biri makamdır.

Öyle ise, bir sözü değerlendirirken, onu "Kim söylemiş? Kime söylemiş? Ne için söylemiş? Ne makamda söylemiş?" olduğuna bakmak gerekir.

Bu unsurları göz önünde bulundurduğumuzda, aciz insanların meydan okuması ile Allah’ın meydan okuması arasında dağlar kadar fark vardır.

Örneğin, Tufan olayını özetleyen şu “Ey arz! Vazifen bitti, suyunu yut. Ey gök! Artık hacet kalmadı, yağmuru kes.”; yahut evrenin iradesine nasıl boyun eğdiğini ifade eden "'Ey arz! Ey gök! İster istemez geliniz, hikmet ve kudretime râm olunuz. Ademden / yokluktan çıkıp, vücuda / varlığa; sanatıma birer tablo olmaya geliniz.' dedi. Onlar da: 'Biz kemal-i itaatle geliyoruz. Bize gösterdiğin her vazifeyi senin kuvvetinle göreceğiz.' dediler." mealindeki Kur’an’ın ifadelerinin elbette eşi benzeri olamaz. Zira bu emirlerin sahibi Allah’tır. Bütün her şey onun “Kün = Ol!..” emrine amadedir. Çünkü bu sözler, sonsuz kuvvet ve iradeyi içeren hakikî ve nüfuzu her yerde geçen ilahi sözlerdir. (bk. Sözler, s. 430-431)

Bütün bu açıklamalardan anlaşılıyor ki, Allah’ın meydan okuması, insanların meydan okuması gibi değildir. İnsan küçük, aciz bir varlık olduğu için onun meydan okumasının altında, bazen korku, bazen gurur, bazen cehalet, bazen blöf, bazen gösteriş, bazen gözdağı vermek gibi değişik unsurlar yatabilir.

Halbuki, Allah’ın meydan okumasında bunlardan hiçbiri düşünülemez. Bilakis, Allah’ın meydan okuması, gerçekte var olan sonsuz kudretini, ezeli ilmini, kuşatıcı hikmetini, eşsiz azametini, nihayetsiz merhametini, benzersiz makam-ı rububiyetini, nazirsiz uluhiyetini nazara vermektir.

Allah’ın meydan okuması, Zat-ı akdesinin kutsiyetini, isim ve sıfatlarının celal ve cemal tecellilerinin güzelliğini mahluklarına olduğu gibi tanıtmak, açtığı imtihan konusunda çok ciddi olduğunu, izzetinin şerefine, azametinin yüceliğine ilişen ve sonsuz rahmetini müteessir eden edepsizleri cezalandırmak ve kendisine itaat edenleri mükâfatlandırmak için haşri getirmeye muktedir olduğunu bildirmekten ibarettir.

Yoksa Allah’ın meydan okuması, -vehmimize ilişen şekliyle- kendini göstermek gibi -haşa- acizliğin bir alameti olan bir meydan okuma değildir. Mesela: Allah’ın bir ismi Mütekebbir’dir. Tekebbür insan için “olduğundan fazla görünmek” gibi bir büyüklenmektir. Allah için olunca, normal makamını aktaran bir unvan olur. Diğer bir ifadeyle, Tekebbür, Allah’ın KEBÎR olduğunu gösterirken, insan için KİBİR göstergesidir. Meydan okumayı da bu zaviyeden değerlendirmek gerekir.

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun