Zariyat 47. ayette geçen "genişletmekteyiz" ifadesinde neden "hâ" zamiri gelmemiş?

Tarih: 04.06.2013 - 01:06 | Güncelleme:

Soru Detayı

- Zariyat suresi 47. ayetin evrenin genişlemesini anlatması icin مُوسِعُونَ a ek olarak هَا gelmeli değil miydi?

- Yani ayetten direkt "evreni genişleticiyiz" manası çıkardı. هَا olmadığı için "genişleticiyiz" manası çıkıyor, ama neyi genişletici olduğu o kelimeden anlaşılıyor mu?

Cevap

Değerli kardeşimiz,

İlgili ayetin meali:

“Göğü kudretimizle biz kurduk ve şüphesiz biz genişletmekteyiz.” (Zariyat, 51/47)

Sizin de ifade ettiğiniz gibi, “mûsiûn” kelimesinin sonunda bir zamir getirilmemiş ve burada neyin genişletileceği açıkça belirtilmemiştir.

Bu durum Kur’an’ın mucizevi yönlerinden biridir. Böylece Kur’an’ın bütün muhatapları her zaman her yerde ve her durumda kendine uygun bir mana anlayabilecektir.

Örneğin, “İşte onlardır Rablerinden bir hidayet üzere olanlar ve işte onlardır felaha erenler.” anlamındaki ayette de felaha erenler anlamındaki “müflihûn” kelimesinin sonunda da zamir yoktur. Burada neye felah bulduklarının belirtilmemesi, tamim / her hayırlı şey içindir. Çünkü Kur’an’ın muhatabları tabaka tabaka ve bunların istekleri farklı farklıdır.

- Bazısı cehennem ateşinden kurtulmak ister.
- Bazısının bütün maksadı cenneti elde etmektir.
- Bazısı sadece Allah'ın rızasını arar.
- Bazısı ancak Allah'ın cemalinin rüyetini sever… ve hakeza…

Böylece Allah, inananların neye felah bulacaklarını belirtmeyerek ihsan sofrasını genel tuttu, ta ki herkes istediğini oradan alabilsin. (bk. Nursi, İşaratü’l-İcaz, Bakara Suresi 5. ayetin tefsiri)

İşte aynen bunun gibi, soruda geçen ayetteki “mûsiûn” kelimesinde zamirin olmaması da tamim içindir. Eğer “hâ” zamiri gelseydi, o zaman mana sınırlanmış olurdu.

Buna göre, imanın ve İslam'ın temel esaslarına aykırı olmamak şartıyla, her asır her insan her bilim adamı her grup bu ayetten kendine uygun bir mana anlayabilir.

Ayette geçen “mûsiûn” için yapılan başlıca yorumlar şunlardır:

a) Biz vüs'at, yani genişlik ve kudret sahibiyiz; semâdaki bu ihtişamı sağlamakla kudretimizden bir şey eksildiği sanılmamalıdır, dilesek daha da genişletiriz.

b) Hiçbir şeye muhtaç olmadığımız gibi nimetleri bol bol ihsan eden de biziz; sıkıntıları giderir, darda kalanlara genişlik veririz. (Şevkânî, Elmalılı, ilgili ayetin tefsiri)

c) Evreni genişletmekteyiz. Bu yorum daha çok, uzay cisimlerinin birbirinden uzaklaştığı ve aralarındaki mesafenin gitgide arttığı yönündeki bilimsel tespitten hareketle ortaya konan "genişleme teorisi" ışığında yapılmıştır. Gök kelimesinin Kur'an'daki kullanımları dikkate alınarak genişletilen şey, bu ve benzeri bağlamlarda "evren", "dünyanın dışındaki bütün kâinat" anlamlarında yorumlanabilmektedir. (bk. Celal Kırca, Kur'ân-ı Kerîm'de Fen Bilimleri, İstanbul, 1984, s. 62-63)

Müfessir Râzî göğün binaya ve yerin döşeğe benzetilmesini, göğün ana yapısında değişme olmamasına, yerin ise genişleme daralma, denizlerinin karaya dönüşmesi gibi değişkenliklere açık olmasına bağlar. (Razi, ilgili ayetin tefsiri)

Kendinden önceki bütün bu anlayışlara temas eden Ebû's-Suûd Efendi, hepsinin de doğruluk payı olabileceğini ifade eder. (Ebu's-Suûd, Tefsir, ilgili ayetin tefsiri.)

Konuyla ilgili başka yorumlar ve açıklamalar da vardır. (bk. Celâl Yeniçeri, Uzay Âyetleri Tefsiri, s. 110-115)

Demek ki, Kur’an’ın susması da onun mucizevi yönlerinden biridir. Az söyler, ta ki mana uzun olsun, herkes kendi hissesine düşeni alsın.

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun