Çingeneler hakkında bilgi verir misiniz?

Tarih: 11.08.2010 - 00:00 | Güncelleme:

Cevap

Değerli kardeşimiz,

Diğer kavim ve milletlere nazaran “Çingene”lerin tarihte farklı bir yeri, her milletten değişik bir yaşayış şekilleri vardrır. “Yeryüzü vatanım” dercesine dünyanın her köşesine dağılmışlardır. Başta Avrupa ve Osmanlı olmak üzere pek çok milletlerin tarihlerinde yer almışlar, kendilerinden söz ettirmişlerdir. Kendilerine göre dilleri, yaşayışları, âdet ve inançları, bedenî ve ruhî hususiyetlere sahiptir. Toplu olarak en çok bulundukları yer Romanya olmakla birlikte, gezici oldukları için her ülkede bulunurlar.

İslâm Ansiklopedisi’nin verdiği bilgilere göre, esas olarak menşeleri hakkında ağırlıklı iki görüş bulunmaktadır. Asıl vatanlarının Hindistan olduğu şu şekilde belirtilir:

Çingenelerin lisanlarını Hintlilerinki ile mukayese etmek suretiyle onlar ile akrabalıkları açık bir şekilde ispat olunduktan sonra, vaktiyle İndüs sahillerinde yaşayan Çangar ve Zingar denilen halkın adını taşıdıkları ve kendilerinin onlardan geldiği hemen umumiyetle kabul edilmiştir. Çingenelerin menşelerinden uzunca bahseden Evliya Çelebi ise, Amelikan kavminin ortadan kalkmasından sonra Mısır’da uzun müddet hâkimiyet kurduklarını bildirmekte ve asıl vatanlarını Mısır’a bağlamaktadır.

Kendilerine has bazı hususiyetlerinden dolayı, çok kere yerleşik bir düzene yanaşmadıkları ve bazılarının birtakım yolsuz işlere bulaşarak, başta Avrupa ülkeleri olmak üzere pek çok yerlerde çeşitli eziyet ve işkencelere tâbi tutularak mazlum bir hâle düştükleri için kendi meşrû haklarını arayamaz olmuşlardır. Fakat, bugün bulundukları devletlerin vatandaşı olarak istediklerigibi hayatlarını devam ettirmektedirler.1

Yerleştikleri bölgenin âdet ve inançlarına kısa zamanda uyum gösterebilen bu milletin belli bir yerde mekân tutanları o bölge halkıyla içiçe olmuşlar, yerli halktan ayırdedilemez hâle gelmişlerdir. İçlerinde Hristiyan olanları olduğu gibi, bilhassa Türkiye’de yaşayanların pek çoğu Müslüman’dır. Gerçek hürriyet ve medeniyeti, müsâmaha ve anlayışı İslâm’da buldukları için, Müslüman olanları kısa zamanda bu hak dine ısınmışlardır. İslâm dininin hiçbir ırka üstünlük tanımaması, tek üstünlüğün “takva”, Allah’a hakkıyla kul olup, ondan korkmakla olabileceği esasını bildirmesi, onlara bir şahsiyet vermiştir.

Peygamberimiz (a.s.m.) bu hususta şöyle buyuruyordu:

“Ey insanlar! Dikkat edin, Rabbiniz birdir, babanız birdir. Dikkat edin! Arabın Arap olmayana, Arap olmayanın da bir Arap üzerine, kızılderilinin bir zenci üzerine, bir zencinin kızılderili üzerine üstünlüğü yoktur. Üstünlük ancak takvâdadır.”2

İşte başta, bugün Güney Afrika gibi bazı devletlerde ikinci sınıf vatandaş muamelesi gören zenciler olmak üzere, ezilen, hor görülen, itilip kakılan kavim ve milletler insanlığı ve hürriyeti İslâmiyette bulmuşlar, ona kavuştuktan sonra rahat etmişlerdir.

Bunun yanında İslâm’dan haberdar olmayan bir kısmı hırsızlık, dolandırıcılık, fuhuş ve benzeri gayri meşru yollara bulaştıkları için herkes tarafından ayrı gözle bakılmayı gerektiren birhal ortaya çıkmıştır. İslâm’dan mahrum kalışlarının cezasını böylece dünyada iken çekmeye başlamışlardır. Böylece toplumi bozucu, ahlâkî değerleri alçaltıcı davranış içinde bulundukları, pekçok insanın harama ve günaha girmelerine sebep olduklarından şüphesiz Allah’ın rahmetinden ve gufranından mahrum kalmaktalar, “lânete” hak kazanmaktalar.

Fakat onların bu yanlış tutumları, Çingene kadınları ile gayri meşru bir yakınlığı hoş göstermez. Çünkü insanın kendi nikâhlısı dışında hangi kadınla olursa olsun, cinsî yakınlığı zinâdır, haramdır, dünyevî ve uhrevî ceza gerektirir. Böyle bir günahı işleyen yıkanmakla cünüplükten kurtulsa da günahı ve haramlığı bâkidir.

Diğer taraftan hangi ırktan olursa olsun, bir insan Kelime-i Şehâdet getirip İslâm dairesine girdikten sonra Müslümandır. Bundan önce herhangi bir dine girmesine lüzum yoktur. Yâni, “Bir Çingene önce Yahudi, sonra Hıristiyan, ondan sonra Müslüman olurmuş” gibi bir şart ve kayıt yoktur. Böyle bir safsata İslâm’da yer almaz. Bu milletin tarihte yapmış oldukları bazı fiillerden dolayı bugün farklı bir muameleye tâbi tutulmaları yersiz ve mânâsızdır. Bu husustaki mesnetsiz dedikodulara itibar etmemek lâzımdır.

1. İslâm Ansiklopedisi, 3: 420-426.
2. Müsned, 5: 411.

Mehmed Paksu - İbadet Hayatımız-1

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun