Cennette bir kişiye beş yüz (500) senelik mesafe kadar derece verileceğine dair hadis rivayetini yazar mısınız?

Tarih: 30.10.2014 - 02:09 | Güncelleme:

Cevap

Değerli kardeşimiz,

"Çocuklarınızı çok öpün. Çünkü her öpücük için size cennette bir derece verilir ki, iki derece arasında beş yüz senelik mesafe vardır. Melekler öpücüklerinizi sayarlar ve sizin defterinize sevap yazarlar." (Müsnedu İmam-ı Zeyd İbni Ali, s. 505)

 Ebû Saîd el-Hudrî (radıyallahu anh), "(Sağcılar)... ve kadri yükseltilmiş  döşeklerdedirler." (Vâkıa, 56/34) meâlindeki âyet hakkında, Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın şunu söylediğini nakleder: "Bunların yüksekliği sema ile arz arasındaki mesâfe kadardır. İkisi arasındaki uzaklık ise beş yüz yıllık yürüme mesafesidir." (Tirmizî, Sıfatu'l-Cenne 8, 2543)

Hadisin manası açık olmakla beraber hadise, Tirmizî tarafından kaydedilen bir açıklamayı belirtmek isteriz. Der ki: "Ehl-i ilimden bir kısmı bu hadisi tefsir sadedinde demiştir ki: 'Bunun manası şudur: Döşekler, basamaklardır, basamaklar arasındaki mesâfe ise yer ile sema arasındaki mesâfe kadardır.'"

Böylece hadisten, bâzı şârihler şu mânaya ulaşmışlardır: "Yüksek döşeklerin döşendiği basamaklardan bir tanesinin yüksekliği, yerle sema arasındaki mesafe kadardır." Türbüştî bu manayı daha sahih bulmuş ve şu hadisle de takviye etmiştir: "Cennette yüz basamak vardır. Her iki basamak arasında sema ile arz arasındaki uzaklık kadar mesafe vardır."

Bu çeşit ifadelerin cennet hayatının herkese eşit bir  mertebe kazandırmayacağını, burada yapılan amele, kazanılan hayra, sevaba göre sonsuzca farklı derecelerde olacağını ifade eder ve daha yüksek bir derecede kazanmak için daha çok hayırlı amelde bulunmaya mü'mini teşvik eder.

Kezâ cehennemin de kâfir ve fâsığın küfür ve fıskdaki derecelerine göre, sonsuzca farklı derekeleri, mertebeleri mevcuttur.

Hadiste söz konusu edilen cennet dereceleri arasındaki mesafelerin çeşitli rivayetlere göre "yüz senelik mesafe", "Beş yüz senelik mesafe" şeklinde değiştiğine işaret edilmiştir. (el-Aynî, Umdetü'l-Kârî fî Şerhi Sahihi'l-Buhârî, İstanbul 1309, VI, 539; bk. Prof. Dr. İbrahim Canan, Kütüb-ü Sitte Tercüme ve Şerhi, c.4 Vakıa suresi, hadis no: 809)

- Bediüzzaman Hazretlerinin bu konudaki yorumu şöyledir:

"Mühim bir taraftan ehemmiyetli bir sual: Rivayette gelmiş ki; cennette bir adama beş yüz senelik bir cennet verilir. Bu hakikat akl-ı dünyevînin havsalasında nasıl yerleşir?"

"Elcevab: Nasılki bu dünyada herkesin dünya kadar hususî ve muvakkat bir dünyası var. Ve o dünyanın direği onun hayatıdır. Ve zahirî ve bâtınî duygularıyla o dünyasından istifade eder. Güneş bir lâmbam, yıldızlar mumlarımdır der. Başka mahlukat ve zîruhlar bulunmaları, o adamın mâlikiyetine mani olmadıkları gibi, bilakis onun hususî dünyasını şenlendiriyorlar, zînetlendiriyorlar."

"Aynen öyle de fakat binler derece yüksek, herbir mü'min için binler kasır ve hurileri ihtiva eden has bahçesinden başka, umumî cennetten beş yüz sene genişliğinde birer hususî cenneti vardır. Derecesi nisbetinde inkişaf eden hissiyatıyla, duygularıyla cennete ve ebediyete lâyık bir surette istifade eder. Başkaların iştiraki onun mâlikiyetine ve istifadesine noksan vermedikleri gibi, kuvvet verirler. Ve hususî ve geniş cennetini zînetlendiriyorlar."

"Evet, bu dünyada bir adam, bir saatlik bir bahçeden ve bir günlük bir seyrangâhtan ve bir aylık bir memleketten ve bir senelik bir mesiregâhta seyahatından; ağzıyla, kulağıyla, gözüyle, zevkiyle, zaikasıyla, sair duygularıyla istifade ettiği gibi; aynen öyle de, fakat bir saatlik bir bahçeden ancak istifade eden bu fâni memleketteki kuvve-i şâmme ve kuvve-i zaika, o bâki memlekette bir senelik bahçeden aynı istifadeyi eder. Ve burada bir senelik mesiregâhtan ancak istifade edebilen bir kuvve-i bâsıra ve kuvve-i sâmia orada beş yüz senelik mesiregâhındaki seyahattan; o haşmetli, baştan başa zînetli memlekete lâyık bir tarzda istifade eder." (bk. Lem'alar, s. 156)

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Kategori:
Okunma sayısı : 5.000+
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun