Hırsız affedilse, eli yine kesilir mi?

Tarih: 28.07.2023 - 20:01 | Güncelleme:

Soru Detayı

- Şeriatta mesela biri hırsızlık yaptı mahkemeye çıktılar Malı çalınan kişi bunu affetse, özür dilesin yeter, dese malı çalanın eli kesilir mi ya da malı çalınanın böyle bir şey demeye hakkı var mı?

Cevap

Değerli kardeşimiz,

Evet, yargıya intikal etmeden önce veya sonra henüz hüküm kesinleşmeden, malı çalınan kişinin affetme hakkı vardır.

Hırsızı Affetmek

İslam hukuk ıstılahında hırsızlık; nisab (4,25 gr. altın) miktarında olan veya kıymeti nisab miktarına ulaşan başkasının mülkiyetinde bulunan ve koruma altına alınmış bir malın, akıl-baliğ birisi tarafından, kendisinin o malda bir mülkiyet şüphesi dahi bulunmadan, gizlilik üzere alınmasıdır.(1)

Had cezası, Allah’ın hakkıdır. Bundan dolayı mağdur veya devlet başkanı bu cezayı bağışlayamaz, hafifletemez ve sınırlandıramaz. Aksi bir tasarruf geçersizdir ve cezayı düşüremez. Bu suçların cezasını Allah tespit etmiştir. Hâkim, ancak infaz hükmünü verebilir.(2)

Kişisel hakları kapsar nitelikte olmaları sebebiyle, yetkili mercinin harekete geçmesi için, mağdur tarafından dava açılmasına bağlı olan had cezalarında -ki bunlar kazf yani iffetli bir kimseye zina iftirasında bulunmak ve hırsızlık yapmak suçlarının karşılığında uygulanan hadlerdir- işte bu ikisinde af söz konusu olabilir. Bu her iki suçun, yargıya intikal etmeden önce veya sonra henüz hüküm kesinleşmeden, mağdurun suçluyu affetmesiyle düşeceği konusunda, İslam hukukçuları arasında görüş birliği vardır.

Nitekim Peygamber (asm) Efendimiz bir hadisinde, “Birbirinize karşı haddi gerektiren bir suç işlediğinizde, onu affedin. Bana ulaşan her had (suçunun) cezasını, uygulamak gerekli olur.”(3) buyurur.

Resulullah (asm) böylece yargıya intikal etmeden önce had cezalarında affın mümkün olabileceğini, ancak mahkemede dava açıldıktan sonra aftan söz edilemeyeceğini belirtmiştir.

Yargıya intikalden önce, affın geçerli olabileceği konusunda şu olay da bize bir fikir vermektedir:

Hz. Peygamber (asm), Saffân b. Ümeyye’nin ridasını (omuza alınan örtüsünü) çalan hırsızın elinin kesilmesini emrettiğinde Saffan,

“Ben böyle olmasını istemedim; benim ridam ona sadaka olsun.” demiş ve bunun üzerine Resûlullah (asm): “Bunu bana gelmeden önce yapsaydın ya.”(4) buyurmuştur.

Demek ki, hırsızlık suçunu işleyen suçlu, yetkili mercilere götürülmeden, yani resmi formalite başlatılmadan, mağdurun hırsızı affetmesinde, hukukçular bir sakınca görmemişlerdir.

Bu hususta Hz. Peygamber (asm)‘den şöyle rivayet gelmiştir:

“Aranızda meydana gelen ve had gerektiren suçlarda birbirinize karşı affedici olun. (Aranızda halletmeden) durum bana gelirse, cezasını uygulamam gerekir.”(5)

Böyle bir durumda; mağdur tarafla suçlu taraf, adli takibat başlamadan önce, olayı kendi aralarında çözebilirler. Olay mahkemeye getirildiği zaman, yetkili mahkemeyi ceza vermekten uzak tutmak mümkün değildir. El kesme cezasından kurtulan hırsızın, çaldığı malı sahibine teslim etmesi gerekir. Şayet çaldığı mal ortada yoksa, bedelini öder. Had cezasının düşmesiyle birlikte, suçlu tazir cezasıyla cezalandırılır.(6)

Cezanın Varlığı Toplumu Korumak İçindir

İslam ceza hukuku dinin, malın, canın, neslin ve ırzın muhafazasına önem vermiş, bunlara tecavüzü suç sayarak öncelikle suçu önlemeye çalışmış, suça teşvik edici unsurları ortadan kaldırmış, buna rağmen suç işlenmişse ceza müeyyidesi uygulamıştır. Hırsızlık, mala karşı yapılmış bir saldırıdır.

Mademki suçlar İslam’ın korumak için geldiği maslahatlara karşı yapılmış bir saldırıdır, o hâlde mutlaka buna engel olucu, suçluya, suçunu ve zulmünü işlemeye devam etmekten alıkoyucu ceza tespit etmek kaçınılmazdır.

İster hafif isterse şiddetli cezalar şeklinde olsun, İslam’ın öngördüğü cezalar, toplumun bozulmaya uğramaması, toplumun bundan korunması için getirilmiş cezalardır.(7)

Cezanın Varlığı, Suçtan Uzak Tutmak İçindir

İslam’da hırsızlık suçunun cezası failin elinin kesilmesidir. İslam’ın hırsızlık yapana el kesme cezası şeklinde ağır bir ceza vermiş olması, İslam’ın mala, özellikle insan emeğine, alın terine ve mülkiyet hakkına verdiği önemin bir göstergesidir.(8)

Hırsızlık suçunda faile el kesme cezası verilmesinin nedenini İslam hukuk bilgini Udeh şu yaklaşımla izah etmektedir:

"Hırsız çalma eylemini düşündüğü zaman başkasının kazancıyla kendi kazancını artırma fikrine kapılmaktadır. Zira o, helal yolla elde edeceği kazancı yeterli bulmayıp haram yolla kazancını artırmayı düşünmektedir. Bunu yaparken daha çok harcayabilme, daha fazlasına sahip olabilme veya çalışma ve yorulma zahmetinden kurtulup rahatlamayı ve geleceğinden emin olmayı düşünmektedir. Hırsızı hırsızlığa sevk eden faktör; eğer açlık sebebiyle değilse, daha fazla kazanma, servetini arttırma arzusu veya alışkanlık olabilir.

Şu hâlde, İslam hukuku insan ruhunda yer eden bu kötü duyguyu el kesme cezası koyarak yenmeye çalışmış ve suçla savaşmıştır.

El, ne şekilde olursa olsun kazanç vasıtası olduğundan, el kesme cezası, kazancın azalmasına sebep olur. Kazancın azlığı ise servetin eksilmesine sebep olur. Bu da daha az harcayabilme ve geleceğe karşı endişenin artmasına neden olur.

İslam hukuku hırsızlığa karşı el kesme cezası koymakla, psikolojik faktörleri, yine suçtan alıkoyan aslî psikolojik faktörlerle defetmeyi hedeflemiştir. Eğer suça sevk eden psikolojik faktörler galip gelir ve insan bir kere suç işlerse, karşılaşacağı ceza ve çekeceği acılar, onu suça sevk eden psikolojik faktörleri alt eder ve ikinci kez suç işlemesi ortadan kalkar.”(9)

İlave bilgi için tıklayınız:

El kesme cezasının verilebilmesi için hangi şartlar gereklidir?

- HIZRSIZLIK.

Dipnotlar:

1) Serahsî, El-Mebsûd, IX, 133; Kasânî, Bedâiu’s-Sanâî, VII, 86; İbn Kudâme, el-Muğnî, IX, 93.
2) Yaşar Yiğit, İslam Ceza Hukuku Hükümlerinin Yürürlüğü, (Ankara: Sistem Ofset Yay., 2012), 21, 23.
3) Ebû Dâvûd, Hudud, 26.
4) Ebû Dâvûd, Hudûd, 27; İbn Mâce, Hudûd, 15.
5) Ebû Dâvûd, Hudûd, 25; Nesâî, Sârık, 13.
6) Şekerci, İslâm Ceza Hukuku’nda Tazir Suçları ve Cezaları, 21, 23.
7) Ebu Zehra, el-Cerîme ve’l-Ukûbe fi’l-Fıkhı’l-İslâmî, 1/21-22.
8) Süleyman Uludağ, İslam’da Emir ve Yasakların Hikmeti, Ankara, Türkiye Diyanet Vakfı Yay., 2005, s. 194.
9) Ûdeh, et-Teşrîu’l-Cinâiyyi’l-İslâmî, s. 380-381.

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yazar:
Sorularla İslamiyet
Kategori:
Okunma sayısı : 100+
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun