Okuma yazma bilmeyen bir peygamber, Kur'an'ı yorumlayabilir mi?

Tarih: 06.09.2016 - 00:19 | Güncelleme:

Soru Detayı

- Bir arkadaş soruyor:
[Mantık matematiğin bir koludur ve matematik ise kesinliği ifade eder. Elçinin vahyi açıklama (yorumlama) görevi de vardır diyorsun. Peki elçi bu yorumu nasıl yapacak? Ayetlerde: "Sen din nedir, iman nedir bilmezdin, yanlış yoldaydın" denilen ve Ümmî olan biri nasıl ayetleri yorumlayabilir? Mantıken açıklar mısınız?
Bak Rabbimiz ne soruyor:
- Kendilerine okunmakta olan Kitabı sana indirmemiz onlara yetmiyor mu? (Ankebut 51) Kimin sözü Allah'ın sözünden daha doğru olabilir? (Nisa 87)
Cevap veriyorum: Bana yetiyor; tabii ki hiç kimsenin sözü.]
- Bu çok mantıklı arkadaşa nasıl cevap verilebilir?

Cevap

Değerli kardeşimiz,

Esasen, Hz. Peygamber (asm)'ın okuma yazma bilmemesi bir mucize olduğu gibi, böyle ümmi bir zattan, emsalsiz bir iman ve İslamiyet dusturlarının gelmesi ve hem dünya hem de ahiret saadetini veren reçetelerin sunulması da ayrı bir mucizedir. 

Buna göre, Hz. Muhammed (asm)'in ümmi olması, bir itiraz nedeni değil, onu kabul vesilesi olmalıdır.

Bu sorudaki cehaleti izale etmek için ilmin ışığında birkaç maddede açıklamalar yapmakta fayda vardır:

a) Çağdaş mantığın ve çağdaş felsefenin kurucusu Alman mantıkçısı Gottlob Frege, “Matematik mantığın uygulama alanıdır.” görüşünden hareketle matematiğin, mantığın aksiyomatik sistemi üzerine kurulabileceğini düşünmüştür. Bu düşünceden hareket ederek aritmetiğin temelleri konusundaki felsefi çalışmaları için bir mantık sistemi geliştirmişti. Daha sonra değişik teoriler de ortaya atılmıştır. Hatta “bulanık mantık” teorisi bile  -iki değerli mantık ve olasılık teorisine- alternatif olarak geliştirilmiştir. (VİKİPEDİ)

- Uzmanların bu gibi çalışmalarından da anlaşıldığı gibi, “Matematik mantığın uygulama alanıdır.” ifadesinden, “matematik kuralları mantık kuralları çerçevesinde cereyan ettiğini” anlamak gerekir.

Bu tespit, matematik ile mantık ilişkisinin varlığına yapılan bir vurgudur. Yoksa, bu gibi ifadelerden “herkesin akıl ve mantığının matematik gibi kesin bir veriye sahip olduğunu” düşünmek, sapla samanı karıştırmaktan daha kötü bir cehalettir.

b) Mantık sonuçlarının matematik gibi kesin ve doğru olmadığı gerçeği delile ihtiyaç duymayacak kadar açıktır:
- İman edenlerle inkâr edenlerin;
- Katillerle hayat kurtaranların;
- Hırsızlarla başkasına yardımcı olanların;

- Terörist canilerle insanlık sevgisiyle tutuşup yayanların varlığı,
akıl ve mantığın matematiksel veriler gibi aynı sonuca varmadığının açık göstergesidir.

c) "Sen din nedir, iman nedir bilmezdin, yanlış yoldaydın" ifadesine muhatap ve Ümmî olan Hz. Muhammed (asm)’in “Nasıl ayetleri yorumlayabilir?” şüphesi ise, örümcek ağından daha çürük bir mantık hatasıdır. Ve bu hata bile bütün mantıksal verilerin aritmetik veriler gibi kesin olmadığının delilidir.

- Bu mantık yanlıştır; çünkü:

Ayette yer alan “iman nedir bilmezdin, yanlış yoldaydın” mealindeki ifadelerdeki “bilmezdin, yoldaydın” yüklemleri geçmiş zaman kipine aittir. Yani, ayette, Hz. Muhammed (asm)’in peygamber olmadan önce İslam dininin gösterdiği hakikatleri bilmediği; bunları ancak Allah’ın lütfuyla peygamber olup Kur’an vahyine mazhar olduktan sonra öğrendiği ifade edilmiştir.

Ümmi olduğu halde, bütün ilimleri barındıran Kur’an gibi bir kitabı elinde tutan Hz. Peygamber (asm)'in bu kitabı “Nasıl yorumlayabilir?” diye sormak hem ilmi bir hata hem bir mantık çelişkisidir.

Kaldı ki, Hz. Peygamber (asm)'in birçok ayeti -ihtiyaca binaen- yorumladığını gösteren yüzlerce ilmi kaynak vardır. Yazılan yüzlerce tefsir kaynaklarından hiç biri yok ki, az-çok bu yorumlara yer vermiş olmasın...

- Soruda ayetin küçük bir parçasının alınması, tam da “sakın namaz yaklaşmayın” cümlesini cımbızlayan Bektaşiyi akla getirmektedir. Oysa ilgili ayetin tamamına bakan kimse, sorudaki sorgulanmanın yersizliğini kolayca anlar:

“Böylece sana da emrimizden bir ruh vahyettik. Yoksa daha önce sen kitap nedir, iman nedir, bilmezdin. Biz Kur'an'ı bir nur yaptık ki, onunla kullarımızdan dilediklerimize yol gösteriyoruz. Sen de hiç şüphesiz (vahiy aldıktan sonra artık), dosdoğru bir yola rehberlik ediyorsun.” (Şura, 42/52)

- Hz. Muhammed (asm)’in hayatı, canlı bir Kur’an timsalidir. Kur'an’da açıkça belirtilmeyen İslam dinin her alandaki binlerce prensibi, Hz. Peygamber (asm)'in sözlü veya fiili bir yorumudur.

Nitekim İmam Şafii gibi en büyük İslam alimleri, sahih hadis kaynaklarında yer alan Sünnetin / farz-vacip, nafile ve adap hakkındaki bütün Nebevi prensiplerin Kur'an’ın bir nevi tefsiri olduğunu belirtmişlerdir. (bk. er-Risale, 78-83) 

Zira, “Kur’an’da açıkça belirtilmeyen bir hususta Hz. Peygamber (asm)'in ortaya koyduğu hükümlerin hepsi de Allah’ın emriyledir.” (er-Risale, 88-91)

d) Hz. Peygamber (asm)’in Kur'an’ın tefsir ve yorumu da çoğu zaman vahiy ve ilhama dayanır. Yani ona Kur'an’ı vahyeden Allah, tebyin / açıklama görevinde de ona yardım eder.

Bu hususu, işin erbab olan  Bediüzzaman Hazretlerinden dinleyelim:

"Vahyin ikinci kısmı (ki birinci kısmı vahy-i sarih denilen Kur’an, ikinci kısmı ise SÜNNETtir) Vahy-i zımnî"dir.

Şu kısmın mücmel ve hülâsası, vahye ve ilhama istinad eder; fakat tafsilâtı ve tasviratı, Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm'a aittir.

O vahiyden gelen mücmel hâdiseyi tafsil ve tasvirde, Zât-ı Ahmediye Aleyhissalâtü Vesselâm bazan yine ilhama, ya vahye istinad edip beyan eder veyahut kendi ferasetiyle beyan eder.

Ve kendi içtihadıyla yaptığı tafsilât ve tasviratı, ya vazife-i risalet noktasında ulvî kuvve-i kudsiye ile beyan eder veyahut örf ve âdet ve efkâr-ı âmme seviyesine göre, beşeriyeti noktasında beyan eder.” (Mektubat, s, 93)

e) Kur’an yeterlidir. Çünkü Kur’an Hz. Peygamber (asm)'in sünnetine uymayı da emretmektedir. Demek ki, sünneti bize ulaştıran hadisler de Kur’an’ın himayesindedir; onu tefsir eder.

- Kuran’da “Kur’an’ın yeterli olduğunu” gösteren bir ayeti bilemiyoruz. Bu konuda görünürde sorudaki “soruya” uygun bir ayet varsa, o da söz konusu Ankebut suresinin 51. ayetidir.

Halbuki, “Hem kendilerine okunan bu kitabı indirmemiz onlara kâfi gelmiyor mu?” (Ankebut, 29/51) mealindeki bu ayette yapılan vurgu, Kur’an’ın hadislere/sünnete ihtiyaç duymadığı anlamına gelmez. Bilakis, onun evrensel ve kıyamete kadar devam eden mucizelik yönüne işarettir. Zaten bu ayetin iniş sebebi inkârcıların ulu orta mucizeler istemeleridir.

- İslam dinini bilen hiç bir kimse “Kur’an bana yeter.” diyemez. Çünkü, Kuran’da olmayan ve ancak sünnet/hadislerden öğrenilen yüzlerce İslam meselesinin varlığı bu iddia sahibini tekzip edecektir.

Meallerini vereceğimiz ayetlere dikkatle bakanlar Hz. Peygamber (asm)'in sünnetinin II. teşri kaynağı olduğu gerçeğini görürler.

“Peygamber size her ne getirirse onu alın, sizi neden menederse ondan da sakının.” (Haşr, 59/7)

“Kim Resûlullah’a itaat ederse Allah'a itaat etmiş olur.” (Nisâ, 4/80)

“De ki, Allah’a ve Resulüne itaat edin. Eğer yüz çevirirlerse, elbette Allah küfre girenleri sevmez.” (Âl-i İmran, 3/ 32)

“De ki, Eğer Allah’ı seviyorsanız bana ittiba edin; tâ ki Allah da sizi sevsin. …” (Âl-i İmran, 3/ 31)

“Ey iman edenler! Allah'a ve Resûlü'ne itaat edin. (Kur’ân’ı ve Resûlullah’ın öğütlerini) işitip durduğunuz halde ondan (Peygamberden) yüz çevirmeyin!” (Enfâl, 8/20)

“Kim Allah'a ve Peygambere itaat ederse işte onlar, Allah'ın kendilerine nimet verdiği peygamberlerle, sıddıklarla, şehidlerle ve salihlerle birliktedir. İşte bunlar ne güzel arkadaştır!” (Nisâ, 4/69)

“Allah ve Resûlü, herhangi bir meselede hüküm bildirdikten sonra, artık inanmış bir erkek ve kadının, o işi kendi isteklerine göre seçme hakkı yoktur. Kim Allah'a ve Resûlüne karşı gelirse, apaçık bir sapıklığa düşmüş olur.” (Ahzab, 33/36)

“Hayır, hayır! Senin Rabbin hakkı için, onlar aralarında ihtilâf ettikleri meselelerde seni hakem kabul edip, sonra da verdiğin hükümden ötürü içlerinde hiçbir sıkıntı duymaksızın sana tam bir teslimiyetle bağlanmadıkça iman etmiş olmazlar.” (Nisâ, 4/65)

İlave bilgi için tıklayınız:

Kur'an'ın ilk emri olan “Oku!..” sözü, nasıl anlaşılmalıdır?
Allah'ın meleği "ikra' / oku" dediğinde, Peygamberimiz ümmi birisi ...
Sünnetin bağlayıcılığı, örnek alınması ve kaynağının vahiy olup ...
Peygamberimiz Hz. Muhammed (asv), sadece kendisine bildirileni ...

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yazar:
Sorularla İslamiyet
Kategori:
Okunma sayısı : 1.000+
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun