Şafi mezhebine göre teyemmüm ile ilgili hükümler nelerdir?

İçindekiler

 

Teyemmüm kelimesi sözlükte "kastetmek, bir şeye yönelmek ve yelten­mek" anlamına gelir. Dinî ıstılahta teyemmüm kelimesi, "niyet ederek temizle­yici bir toprakla abdest veya gusül yerine yüzü ve elleri anlatılan özel şekilde meshetmek" anlamına gelir.Teyemmüm, su bulunmadığında veya bulunup da bazı sebeplerden do­layı kullanılamadığında yapılır. Dinî bir hüküm olarak teyemmümün meşruiye­ti Kur'an, sünnet ve icmâ ile sabittir. Kur'an'daki delili şudur:

 

"Hasta olursanız veya seferde bulunursanız ya da biriniz abdest bozmak­tan (def-i hacetten) gelir veyahut kadınlara dokunur da su bulamazsanız, o zaman temiz bir toprağa yönelin. Onunla yüzlerinizi ve ellerinizi meshedin (te­yemmüm edin). Allah size herhangi bir güçlük çıkarmak istemez. Fakat O si­zi tertemiz yapmak ister.", (Mâide 5/6)

 

Bu âyet-i kerîmede, su bulunamadığı veya bulunup da bazı sebeplerden ötürü kullanılamaması durumunda teyemmüm edilebileceği bildirilmektedir.Teyemmümün meşruiyetinin sünnetteki delili şu hadis-i şeriflerdir:Câbir'den (r.a) şöyle rivayet edilmiştir:Bir yolculuğa çıkmıştık. Adamlarımızdan birinin başına taş değdi ve ba­şını yaraladı. Sonra da ihtilâm oldu. Arkadaşlarına, "Teyemmüm etmeme ruh­sat verir misiniz?" diye sordu. Arkadaşları, "Sana ruhsat veremeyiz; çünkü sen suyu kullanabilecek durumdasın" dediler. O da gusletti ve bu yüzden öl­dü. Resûlullah'ın (s.a.v) yanına geldiğimizde bu olaydan haberdar oldu ve on­ları şöyle uyardı:

 

"Adamı öldürdüler. Allah canlarını alsın. Bilmedikleri konuyu sorsalardı ya! Cehaletin şifası ancak sormaktır. O adamın teyemmüm edip yarasının üzerine bir sargı sarması, sonra da o sargının üzerini meshetmesi ve bedeni­nin diğer kısımlarını yıkaması yeterli olurdu." (Ebû Davud, Taharet, 127; ibn Mâce, Taharet, 93.)

 

İmrân b. Husayn (r.a) şöyle rivayet etmiştir:Resûlullah (s.a.v), kenarda durup cemaatle namaz kılmamakta olan bir adam gördü. Ona, "Ey falan! Cemaatle namaz kılmana engel olan şey nedir?" diye sordu. Adam, "Cünüp oldum, (yıkanmak için) su da bulamadım" deyince Resûlullah (s.a.v) adama, 'Temiz toprağa yönelmelisin; o sana yeter" buyur­du.(Buhârî, Teyemmüm, 6-9; Nesâî, Taharet, 198-202.)

 

Müslümanlar, hicretin 6. yılında teşri' kılınan teyemmümün sebepleri ve nelerle teyemmüm edilebileceği hususunda her ne kadar farklı görüşler ileri sürmüşlerse de ilke olarak teyemmümün abdest ve gusül yerine geçerli ola­cağı hususunda görüş birliği (icmâ) etmişlerdir.

 

A) Teyemmümün Şartları

1. Abdest veya gusül yapmak için gerekli suyun bulunamaması veya bu­lunup da hastalık yahut hastalanma ihtimali gibi bir sebeple kullanılamaması.

2.  Namaz vaktinin girdiğinin bilinmesi. Namaz vakti girmeden alınan te­yemmüm, o vaktin namazı için geçerli olmaz.

3.  Bedende necaset varsa ve bu da görmezden gelinebilecek cinsten de­ğilse, teyemmüm etmeden önce bedeni ondan arındırmak gerekir. Bu temiz­lik yapılmazsa yapılan teyemmüm geçerli olmaz.

4.  Müslüman olmak. Ancak hayız veya nifas kanaması duran Ehl-i kitap bir kadın, kocasının kendisiyle cinsel ilişkide bulunabilmesi için dilerse teyem­müm edebilir.

5.  Hayız ve nifas halinin sona ermiş olması. Ancak hayız veya nifas ha­lindeki kadının ihramda bulunması durumunda teyemmüm etmesi, ihram için sünnet olan gusül yerine geçerli olacağından sahih olur.

6.  Mümeyyiz olmak, iyiyi kötüden seçme yaşında bulunmak.

7. Toprakla meshedilecek olan organlarda meshe engel bir şey bulunma­malıdır.

8.  Yokluğu esnasında suyu bulmak için araştırma yapmak.

9. Teyemmümden önce kıble tesbitinin yapılması. Kıble tesbitinden önce yapılan teyemmüm geçerli olmaz. , (Zühaylî, el-Fıkhü'l-İslâmî, 1/600.)

 

B) Teyemmümü Meşru Kılan Sebepler

1. Suyun bulunmaması. Su hiç bulunmaz veya bulunur da abdeste ya da gusle yetecek miktarda olmaz. Abdeste yahut gusle yetecek miktarda değil­se, mevcut suyla vücudun yıkanabilen yerleri yıkanır, geri kalan kısmı için ise teyemmüm edilir.

2.  Su bulunup da kullanmaktan âciz olunması ya da herhangi bir ihtiyaç­tan dolayı kullanılamaması. Suyu bulup da dinen geçerli bazı mazeretleri do­layısıyla onu kullanmaktan âciz olan kişi, suyu bulamayan kişi hükmünde olup abdestle yapılabilen bütün ibadetleri teyemmümle eda edebilir.

Örneğin bir kişi suyu kullanmaktan ötürü hasta olacağını veya hasta ise hastalığının artacağını, iyileşmesinin gecikeceğini uzman bir hekimden öğre­nirse, suyu kullanmayıp teyemmüm eder. Böyle bir hekimin beyanı bulunma­sa bile, teyemmüm edip namaz kılması caiz olur. Ancak iyileştikten sonra, bu teyemmümle kılmış olduğu namazı yeniden kılması gerekir.

 

Aynı şekilde kişi ile su arasında düşman veya yırtıcı bir hayvan engeli varsa ve bunlardan da canına, malına veya ırzına bir zarar gelmesinden kor-karsa yine suyu kullanmayıp teyemmüm eder.

Su bulunur da o esnada veya daha sonra ihtiyaç doğacak olursa, zann-ı galibe dayanarak kendisi susamaktan yahut başka bir insanın veya öldürül­mesi helâl olmayan bir hayvanın, aşırı bir şekilde susayacağından endişe du­yarsa, bu durumda teyemmüm eder ve o suyu da muhafaza eder.

Hamur yoğurmak, yemek pişirmek veya bedendeki bir necaseti temizle­mek için suya ihtiyaç doğarsa, yine teyemmüm edilir ve su da bu ihtiyaçlara sarfedilir.Suyu ısıtma imkânı bulunmaz, şayet soğuk suyla abdest alınıp veya gus­ledilip de ısınma imkânı bulunmayacaksa teyemmüm edilir. Ancak bu teyem­mümle kılınan namaz daha sonra abdest alınıp yeniden kılınır.

 

Hanefî mezhebine göre bu namazların daha sonra yeniden kılınması ge­rekmez.

 

Suyu bulamayanın, namaz vakti girmeden önce suyu araştırması gere­kir. Araştırır da bulamaz ve vakit de daralırsa teyemmüm edip namazını kılar. Bulunduğu bölgede su çoğunlukla bulunabiliyorsa bu durumda teyemmümle kılmış olduğu namazı daha sonra yeniden kılması gerekir. Yoksa gerekmez.

Kişi yakın mesafede su bulunduğuna kesin kanaat getirirse; canına, ma­lına ve menfaatlerine bir tehlike gelmeyeceğinden emin olursa suyu araması vacip olur. Kişi 6000 adımdan (yaklaşık 4,5 km.) daha fazla uzaklıkta su bu­lunduğuna kesin olarak kanaat getirse bile o suyu araması gerekmez.

Bir kişi su bulur, onu kullanmaya da muktedir olur ama abdest aldığı tak­dirde namaz vaktinin çıkmasından endişe etse bile teyemmüm etmesi caiz ol­maz.

 

Hanefî mezhebine göre ise öğle, akşam ve yatsı namazlarının son iki rek'atlık sünnetleri ile cenaze ve bayram namazları, vakit daralması halinde abdest yerine teyemmüm yapılarak kılınabilir.

 

C) Teyemmümün Farzları

Teyemmümün farzlarını şöyle sıralayabiliriz:

1. Niyet etmek. Teyemmüm edecek kişi, namaz ve benzeri ibadetleri eda edebilmek için teyemmüme, temiz toprağı elle nakledip yüzün ilk kısmını meshederken (Cezîrî, Mezâhib, 1/159.)niyet etmelidir.Hades halini gidermeye niyet etmekle yapılan teyemmüm sahih olmaz. Çünkü teyemmüm, hades halini gidermez. Ayrıca salt teyemmüme niyet et­mek de yeterli olmaz. Zira teyemmümün kendisi kullardan istenen bir ibadet değildir. Yalnızca zaruri bir temizlenme aracıdır. Teyemmüme niyet eden kişi için şu üç durum söz konusudur:

a) Teyemmüm etmekte olan kişi, farz bir namazı kılmaya veya farz bir ta­vafı yapmaya veya cuma hutbesini irad etmeye niyet edebilir.

b) Teyemmüm etmekte olan kişi, bu teyemmümü ile nafile bir namazı kıl­maya, nafile bir tavafı yapmaya veya cenaze namazını kılmaya niyet edebilir.

c)  Teyemmüm etmekte olan kişi, bu teyemmümü ile tilâvet veya şükür secdesini yapmaya veya Mushaf-ı şerife el sürmeye ya da Kur'ân-ı Kerîm okumaya niyet edebilir, (a) şıkkına göre niyet eden kişi, bu teyemmümü ile bi­rinci derecede farz bir namazı kılabilir. Önceden kastettiği farz bir namazı kıl­mayı p başka bir farz namazı kılabilir. Buna ek olarak dilediği kadar nafile na­maz da kılabilir. Ayrıca (b) ve (c) şıklarında sayılan, yapılması taharete daya­lı diğer ibadetleri de yapabilir.(b)  şıkkına göre niyet eden kişi, bu teyemmümü ile (b) ve (c) şıklarında sayılan ibadetleri eda edebilir. Ayrıca dilediği kadar nafile namaz kılabilir, Mushaf-ı şerife el sürebilir. Ancak farz namaz kılamaz. Farz olan tavafı yapa­maz. Cuma hutbesini de irad edemez.(c)  şıkkına göre niyet eden kişi, bu teyemmümü ile sadece (c) şıkkında sayılan ibadetleri eda edebilir. Bunlardan sadece birine niyet ederek teyem­müm etmiş olsa bile yine de dilediğini eda edebilir.Teyemmüm etmekte olan kişinin, kendisinde hangi hades halinin bulun­duğunu belirtmesi gerekmez. Meselâ cünüp kişi teyemmüm ederken, "Küçük hades halinin engel olduğu namazı mubah etmeye niyet ettim" derse ve bu sözü söylerken de gerçekten küçük hades halinde bulunduğunu zannederse, bu zannının yanlış olduğu anlaşılsa bile bu teyemmümü namaz kılması için yeterli olur. Ama bunu bilerek yaparsa, niyeti ciddiye almadığı gerekçesiyle, bu teyemmümle kılmış olduğu namaz sahih olmaz. Niyet, ellerin toprağı alıp azıcık yüze sürülmesi esnasında yapılmalıdır.

2.  Yüzün tamamını meshetmek. Ne kadar uzun olursa olsun, sakal da yüz kapsamına girer.

 

Hanefî mezhebine göre ise uzun sakalın yüzü aşan kısmını meshetmek gerekmez.

 

3.  Elleri dirseklerle beraber meshetmek. Meshe engel yüzük ve bilezik gi­bi şeylerin çıkarılıp altlarının meshedilmesi gerekir. Bunları çıkartmadan hare­ketlendirmek yeterli olmaz.

 

Hanefî mezhebine göre ise bu gibi takıları çıkartmadan hareketlendirmek yeterli olur.

 

4.  Temiz toprağı yüz ve ellere nakletmek. Diyelim ki toprağın tozu yüze ve ellere uçsa, kişi, savrulan bu tozların içinde teyemmüm niyetiyle yüzünü ve ellerini oynatsa, nakil farzının yerine getirilmemesi sebebiyle teyemmüm yap­mış sayılmaz.

 

5. Tozlu olan temizleyici toprak. Teyemmüm organlarına nakledilen top­rak, bu nitelikte olmalıdır. Ayrıca toprak nakledilirken de iki vuruşla yapılmalı­dır. Nitekim bir hadis-i şerifte şöyle buyrulmaktadır:

Teyemmüm iki vuruş­tur."( İbn Mâce.Tahâret, 92)

6. Toprağın teyemmüm organlarına naklinin kastedilmesi.

7. Tertip. Yani önce yüzün, sonra da ellerin meshedilmesi.

 

D) Teyemmümün Sünnetleri

Teyemmümün sünnetlerini şöyle sıralayabiliriz:

1.  Besmele çekmek.

2. Besmeleden sonra ve toprağı organlara nakletmeden önce misvak kul­lanmak.

3.  Kıbleye yönelmek.

4. Yüzü meshederken meshe yukarı taraftan başlamak.

5.  Sağ eli sol elden önce meshetmek.

6.  Elleri silkelemek. Şayet ellerde fazla toz varsa bunları üfürerek gider­mek.

7.  Elleri meshederken meshe parmaklardan başlamak.

8.  Müvâlât. Yani bir mazeret yoksa yüzden sonra hemen sağ eli, ondan sonra da hemen sol eli meshetmek.

9.  Toprağa her vuruştan önce parmakları ayrı tutmak. Elleri toprağa ilk vuruşta yüzüğü parmaktan çıkarmak sünnet; çıkarılmamışsa ikinci vuruşta çı­karmak vaciptir. İkinci vuruşta parmaklar ayrık tutulmuşlarsa, ellerin meshin-den sonra parmak aralarını hilâllemek sünnettir. Ama ayrık tutulmamışlarsa, aralarını hilâllemek vaciptir.

10.  Gurre ve tahcil, yani yüzü ve elleri meshederken farz olan miktardan biraz fazlasını meshetmek. Mesh tamamlanmadan ellerin ilgili organ üzerin­den kaldırılmaması.

11.  Abdestte yüz ve eller yıkanırken okunan duaların teyemmümde de yüz ve eller meshedilirken okunması.( Cezîrî, Mezâhib, 1/163.)

12. Teyemmüm tamamlandığında kelime-i şehadet getirmek.(Şirbînî, Mugnn-Muhtâc, 1/266.)

13.  Abdestten sonra kılınan namaz gibi iki rek'at namaz kılmak.

 

E)  Teyemmümün Mekruhları

Teyemmümün mekruhlarını, sünnetlerine uymamak şeklinde özetleyebi­liriz. Ayrıca şu hususlar da teyemmümün mekruhları arasında sayılabilir:

1. Çok miktarda toprak kullanmak. Fazla miktarda toprağı ele almak, her organı bir defadan fazla meshetmek.

2.  Bir fiilden, yani namazdan sonra teyemmümü yenilemek.

3. Teyemmümü tamamladıktan sonra elleri silkelemek.

 

F)  Teyemmümün Yapılışı

Teyemmüm şöyle yapılır: Teyemmüm edecek olan kişi kıbleye yönelerek oturup besmele çeker. Sonra abdest veya guslü gerektiren bir ibadetin mubah kılınması için niyet ederek ara vermeksizin parmaklarını ayrık tutmuş vaziyet­te ellerini temiz toprağa vurup yüzünü, alındaki saç bitim noktasından başla­yarak aşağıya doğru çene altına kadar ellerini sürerek mesheder. Ellerini tek­rar aynı yere veya başka bir temiz toprağa vurarak, başparmak dışındaki sol el parmaklarını, yine başparmak dışındaki sağ el parmaklarının üstüne sağ elin parmak uçlarını sol elin işaret parmağının dışına çıkmayacak şekilde yer­leştirir. Sonra da sağ elini bileklere kadar meshettikten sonra sol elin parmak uçlarını sağ kolun kenarına doğru yumarak kolları dirseklerle birlikte kadar mesheder. Daha sonra avucunun içiyle de kolunun iç tarafını mesheder. Bu­nu yaparken de başparmağını kaldırır. Bileğe vardıktan sonra da sol elinin başparmağını sağ elinin başparmağının üzerine sürerek mesheder. Bundan sonra da sol elini aynı şekil de mesheder. Bunun peşi sıra da mendup olarak avuçlarının birini diğeriyle mesheder.

 

G) Teyemmümü Bozan Şeyler

1.  Abdest bahsinde anlatılan abdest bozucu şeyler, teyemmümü de bo­zarlar. Cünüplükten (büyük hades) ötürü teyemmüm etmiş olan kişi, teyem­mümünün bozulması durumunda tekrar cünüplüğe dönmüş olmaz. Ancak guslü gerektiren başka bir durum meydana gelirse o zaman tekrar büyük ha­des haline, yani cünüplüğe döner.Abdest bozan bir durumun meydana gelmesiyle, sadece küçük hades haline (abdestsizliğe) dönmüş olur. Cünüplükten ötürü teyemmüm eden kişi­nin teyemmümü bozulursa, sadece küçük hadesle teyemmümü bozulduğun­dan, cünüplüğe geri dönmesi söz konusu olmaz. Dolayısıyla bu kişinin Kur'ân-ı Kerîm okumasında ve mescidde beklemesinde bir sakınca yoktur.

 

2. Teyemmümü mubah kılan özrün ortadan kalkması, söz gelimi su bu­lamayanın suyu bulması, suyu kullanmaktan âciz olan kişinin, kendisini âciz bırakan sebebin ortadan kalkması gibi. Buna göre su bulunmadığından veya hastalıktan dolayı yapılmış olan bir teyemmüm, su bulunduğu veya hastalık ortadan kalktığı zaman bozulur. Su ile abdest alınmadıkça yahut gusledilme­yince namaz kılınamaz. Nitekim susuz ve kurak bir mıntıkada yaşamakta ol­duğundan bahisle abdest ve gusül alma imkânını zaman zaman bulamadığı­nı ve bu sebeple de ne yapması gerektiğini soran Ebû Zer-i Gıfârî'ye sevgili Peygamberimiz (s.a.v) şu cevabı vermiştir:

 

"Ey Ebû Zeri On seneye kadar su bulamasan bile temiz toprak (abdest ve gusül için) temizleyicidir. (Ama) suyu bulduğunda onu cildine değdir (onun­la gusül veya abdest a/,)." (Ebû Davud, Taharet, 124.)

 

Şunu da belirtelim ki, teyemmümü mubah kılan özrün ortadan kalkması esnasında kişi eğer iftitah tekbirini almış ise, namazını kılmaya devam eder. Daha sonra bu namazını yeniden kılmasına da gerek kalmaz. Ancak namazı tamamlamasından sonra teyemmümü bozulur. Yalnız, iade etmesi gereken bir namazı kılmaktaysa bu durumda hem namazı hem de teyemmümü bozulur.

 

H) Hem Abdest Almaktan Hem de Teyemmüm Etmekten Âciz Olan Kimse

Namaz kılmak için abdest alacak suyu bulamayan kişi teyemmüm eder. Teyemmüm etmek için de temiz toprak bulamazsa, namazını abdestsiz ve teyemmümsüz olarak kılması gerekir. Su bulduğunda abdest alarak, su bula­mayıp toprak bulduğunda teyemmüm ederek o namazı yeniden kılması gere­kir. Şafiî'nin kavl-i cedid kitaplarında açıkça ifade edilen ve çoğunluğun tasvip ettiği görüş budur. Bunun yanı sıra;

a)  Bu durumdaki kişinin namaz kılmasının gerekli değil, müstehap oldu­ğunu, kılmaması halinde daha sonra kaza etmesinin gerekli olduğunu,

b)  Bu durumdaki kişinin namaz kılmasının haram olduğunu, kılamadığı namazı daha sonra kaza etmesinin gerekli olduğunu,

c)  Bu durumdaki kişinin hemen bu haliyle namaz kılmasının gerektiğini ve kıldığı bu namazı daha sonra su bulduğunda abdest alarak, su bulamayıp toprak bulduğunda teyemmüm ederek yeniden kılmasının gerekmediğini sa­vunan görüşler de vardır. (Nevevî, el-Mecmû; 2/322.)

Hanefî mezhebine göre bu durumdaki kişi namaz vakti girdiğinde şekil­den ibaret bir namaz kılar. Kıbleye yönelir, kıyamda durur, rükûa ve secdeye varır, kadede oturur, selâm verir. Ama Kur'ân-ı Kerîm, Sübhâneke ve Tahiy-yat okuyamaz; namaza niyet edemez. Daha sonra su bulursa abdestle, su bulamayıp toprak bulursa teyemmümle namazını kılar.

 

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Kategori:
Okunma sayısı : 10.000+
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun