Şafi mezhebine göre ariyet (iğreti alma) ile ilgili hükümler nelerdir?

 

İçindekiler

Ariyet, "bir şeyin menfaatini karşılıksız olarak başkasına geçici bir suret­te devretmek" anlamına gelir. Bu bakımdan ariyet akdi, malı emanet olarak alan kişi için, aldığı maldan yararlanmayı içermektedir.Bir malı sahibinden ariyet olarak alan kişinin ancak kendisi o maldan ya­rarlanabilir, ama onu başkasına kiralayamaz, hibe edemez, vakfedemez, sa­tamaz. Sadece kendisinden yararlanılması mubah olan bir nesneyi ariyet ola­rak vermek sahih olur.Ariyet akdinin meşruluğu Kitap, Sünnet ve icmâ delilleriyle sabittir. Yüce Allah Kurânı Kerîm'de şöyle buyurmuştur: "Yazıklar olsun o namazı kılanlara ki, onlar namazlarını ciddiye almazlar. Onlar (namazlarıyla) gösteriş yaparlar. Ufacık bir yardıma bile engel olurlar." (Mâûn 107/4-7.)

 

Bu âyette geçen ve "ufacık bir yardım" olarak tercüme edilen "mâûn" ke­limesi, genelde evlerde kullanılan kova, çanak, bakraç, çömlek, balta, keser ve makas gibi aletlerdir.Ariyet akdinin meşruluğunun sünnetteki deliline gelince, Hz. Peygamber (s.a.v) bu konuda şöyle buyurmuştur: "Her kimin (işletmediği) bir arazisi var­sa onu hibe etsin veya ariyet olarak başkasına versin." (Müslim, Büyü', 17.)

 

Ariyet akdinin meşruluğu hususunda bütün İslâm âlimleri görüş birliği içinde olup, müslümanlar her asırda ariyet akdi yapmışlardır. Yüce dinimiz ko­laylığı ve insanların birbirleriyle yardımlaşmalarını öngörmüş, bu sebeple âriyet akdini meşru kılmıştır. Yüce Allah da müslümanların birbirleriyle iyilik ve takva üzere yardımlaşmalarını emretmiştir. (Mâide 5/2.)

 

A) Ariyet Akdinin Rükünleri

Ariyet akdinin dört rüknü vardır:

1.  Muîr/ Eşyasını iğreti olarak veren kişi.

2.  Müsteîr/ Başkasının eşyasını iğreti olarak alan kişi.

3.  Sîga / Akid yaparken kullanılan kelime.

4. Müsteâr/ Ariyet olarak verilen mal.

Bu rükünlerle ilgili şartlar kısaca şöyle özetlenebilir:

 

I.  Muîr / Eşyasını Ariyet Olarak Veren Kişi

a) Muîr, başkasına ariyet olarak verdiği malın menfaatine sahip olmalıdır.

b)  Muîr, teberru ehliyetine sahip olmalıdır. Çocuğun veya delinin, malını başkasına ariyet olarak vermesi sahih olmaz. Çünkü bunlar başkalarına te­berruda bulunma ehliyetine sahip değildirler.

c)  Muîr, malını kendi rızasıyla ariyet olarak vermiş olmalıdır. Malını baş­kasına iğreti olarak vermeye zorlanan kişinin ariyet akdi sahih olmaz.

 

II.  Müsteîr/ Başkasının Eşyasını İğreti Olarak İsteyen Kişi

a)  Müsteîr, ariyet akdi ile kendisine yapılan teberruu kabul ehliyetine sa­hip olmalı, yani akıllı ve ergin olmalıdır.

b) Müsteîr belli olmalıdır. Meselâ malını iğreti olarak veren kişi, karşısın­daki iki kişiye hitaben, "Şu malımı ikinizden birine iğreti olarak verdim" derse, bu ariyet akdi sahih olmaz. Çünkü burada müsteîrin kim olduğu belli değildir.

 

III.  Sîga (İfade Şekli)

İcap ile kabulden oluşan ve ariyet akdine delâlet eden sözdür. Mal sahi­binin, "Bu malı sana ariyet olarak verdim" demesi yada iğreti isteyenin, "Şu malı bana ariyet olarak ver" demesi, ariyet akdinin oluşması için şarttır. Muîr ile müsteîrin her ikisinin değil, sadece birinin demesi de akdin oluşması için yeterlidir.

 

IV. Müsteâr /Ariyet Olarak Verilen Mal

a)  Müsteâr, kendisinden yararlanılması mümkün olan bir mal olmalıdır.

b)  Müsteâr, kendisinden mubah surette yararlanılabilen bir mal olmalıdır.

c)  Müsteâr, kendisinden yararlanıldığı halde aslı kalıcı olan bir şey olma­lıdır.

 

B) Ariyet / İğreti Olarak Alınan Malın Masrafı

Ariyet olarak alınan malın masrafı sahibine aittir. Çünkü bir mala yapılan masraf, o malın mülkiyetini ilgilendirir ve dolayısıyla sahibi tarafından karşı­lanmalıdır. Kaldı ki ariyet, bir teberru akdidir.(Şirbînî, Mugnil-Muhtâc, 3/318-319.)

Meselâ bir kişiden iğreti olarak alınan otomobili kullanırken yapılması ge­reken masrafları sahibi karşılamalıdır. Ariyet bir bağış akdi olduğundan, iğre­ti olarak alınan malın sahibine bir bedel ödemek gerekmez.Ariyetin bedeli, sahibinin kazanacağı sevaptır. İğreti olarak alınan malın kullanma müddeti sona erdiğinde yada bir şekilde ariyet akdi feshedildiğinde, müsteîrin (iğreti alanın) onu götürüp sahibine teslim etmesi gerekir. Geri gö­türüp teslim etmek için bir masraf gerekiyorsa, bunu müsteîrin karşılaması icap eder. Konuyla ilgili bir hadis-i şerifte sevgili Peygamberimiz (s.a.v) şöyle buyurmuştur: "Bir şeyi emanet olarak alan kişi, onu sahibine teslim edinceye kadar ondan sorumludur.( Tirmizî, Büyü', 36.)

İğreti olarak alınan mal, sahibinin izin verdiği çerçeve kapsamında kulla­nılırken hasar görür yada telef olursa, müsteîrin bu sebeple mal sahibine taz­minat ödemesi gerekmez. Ama izin verilen çerçevenin dışına çıkılarak kulla­nılırken hasar görür yada telef olursa, müsteîrin bu sebeple mal sahibine taz­minat ödemesi gerekir. (Zühaylî, el-Fıkhül-İslâmî, 5/4048.)

 

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Kategori:
Okunma sayısı : 1.000+
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun