Tevrat'ta Hz. Nuh'un hayatı bütünlük içinde ayrıntısına kadar anlatılırken, Kur'an'da kısaca ve bölük pörçük anlatılması nasıl izah edilir?

Tarih: 07.02.2011 - 00:00 | Güncelleme:

Cevap

Değerli kardeşimiz,

Peygamber, Cenâb-ı Hakk'ın razı olduğu insan modelidir. Taklit edilmesiyle hakikate ve hidayete kavuşulan örnek şahsiyettir. Ve peygamber, ismet sıfatına sahiptir. Yani, ondan, Allah'ın razı olmayacağı hiçbir söz, fiil ve hareket sâdır olmaz. O, bu noktada ilâhî bir murakabe ve rabbanî bir sigorta altındadır. Hem sözleri, hem işleri, hem de hâlleri insanlar için birer hidayet meşalesidir. “Resul” sıfatıyla insanlara sadece hakkı, doğruyu, güzeli emreder ve bunlara “abd” sıfatıyla, en ileri seviyede, kendisi uyar.

Peygamberlerin, kişiliklerine zarar verici veya yüceliğini boşa giderecek yahut insanlık değerini alçaltacak her türlü şeyden sakınmaları, günahlardan uzak olmaları ve şehevi duygulara yani arzu ve isteklerine göre hareket etmekten vazgeçmeleri suretiyle insanlığın bekası için seçilmiş olmaları onların en önemli özelliklerindendir.

Bundan dolayı peygamberler yaratılış, yani huy veya ahlak bakımından insanların en mükemmeli, amel işleme bakımından insanların en zeki olanı, nefislerine hakim olma bakımından insanların en temiz olanı ve gidişatları ile metod bakımından insanların en güzel olanıdır. Çünkü onlar, insanlık için "güzel bir örnek" ve "güzel bir model" olan kimselerdir. İşte bundan dolayı Şanı Yüce Allah, insanlara; onlara uymalarını, onların ahlakıyla ahi aklanmalarını ve hayat şartlarının getirmiş olduğu her konuda onların metoduna göre hareket etmelerini emretmiştir. Yüce Allah bu konuda şöyle buyurmaktadır:

"O (Peygamberler), Allah'ın hidayet ettiği kimselerdir. O halde (Ey Muhammedi) Sen de onların dosdoğru yollarına uy." (Enam, 6/90)

"(Ey iman edenler!) And olsun ki sizin için, Resulullah 'en güzel örnektir'..." (Ahzab, 33/21)

"Doğrusu o (ismi daha önce geçen peygamberler,) katımızda seçkin ve iyi kimselerdendirler." (Sâd, 38/47)

Bu ve benzeri ayeti kerimelerde de görüldüğü üzere, peygamberler ile onunla birlikte iman eden kimselerde, güzel örnekler vardır. Zira bunlar Sâd suresi 47. ayette geçtiği üzere, seçkin ve iyi kimselerdirler. İşte tüm bu anlatılanlar, Müslüman bir kimsenin, onlara uymasını ve onları, güzel bir örnek ve model edilmesini zorunlu kılmaktadır.

Kur'ân-ı Kerîm'in, peygamberleri; insanlığa bir örnek, bir model, bir önder ve bir hidayet olmaları şeklindeki tanımlamasının ve vasıflanmasının yanı sıra Ehl-i kitabın yani Yahudilerin ve Hristiyanların, peygamberler hakkındaki inançlarını da görmekteyiz...

Ehl-i kitap, peygamberlerin yüceliği hakkında haddi aşmışlardır. Zira onlar, peygamberlerin günah işlediklerini iddia etmekle kalmamış, peygamberlerden bir kısmının suç işlemeye kalkıştıklarını, günah işlemede Allah'ın emrinden çıktıklarını ve günahların en büyüğünü işlemede diğer kimselere önderlik yaptıkları iftirasında da bulunabilmişlerdir.

Daha sonra yazılarak tahrif edilmiş olan Tevrat'ta, çok sayıda peygambere, onlara yakışmayan iftiralar, çirkinlikler ve rezillikler bulmaktayız. Hakkında iftiralar yapılan peygamberlerden birisi de, Hz. Nuh (a.s)'dır. Bu değiştirilmiş Tevrat'a göre; Nuh aleyhisselam güya “Şarap içip sarhoş olmuş, çadırın içinde çırılçıplak uzanmış.” (Tekvin: 9/21)

Yahudilerin, peygamberler hakkındaki bu ve diğer inançların hepsi; yalan, bühtan ve iftiradır. Tevrat'ta geçen bu örneklerin hepsinin ve benzerlerinin, batıl ve Yahudilerin, peygamberler hakkında birer iftira olarak kalmayıp, aynı zamanda Tevrat'a ilave edilerek Allah’a da bir iftira olduğunu ifade etmek gerekir. Kısaca şunu belirtmek gerekir ki; Yahudilerin, peygamberler hakkındaki bu düzmeceleri ve iftiraları, Allah tarafından Hz. Mûsâ (a.s)'a indirilen Tevrat'tan olmayıp sonradan Tevrat'ta tahrifat yaparak onun içerisine sokuşturmuşlardır. (Peygamberlerin ismet sıfatı için bk. er-Râzî, İsmetü'l-Enbiyâ, Kahire 1986, s. 41-42; Mefatih'ul Gayb, III/8)

Hz. Nûh (as) Kıssasının Kur’an’da ve Muharref Tevrat’taki Karşılaştırması

Kur’ân-ı Kerim’de Hz. Nûh (as)’ın kıssası, tafsîlâtlı olarak A’râf, Hûd, Mü’minûn, Şuarâ, Kamer ve Nuh sûrelerinde zikredilmektedir. Tevrat’ta ise, Kitab-ı Mukaddes’in Tekvin bölümünün 6., 7., 8. ve 9. bablarında anlatılmıştır. Bu iki kaynak, karşılaştırıldığında, bu iki anlatım arasındaki farkları şöyle belirtebiliriz:

a. Diğer bazı peygamber kıssalarında olduğu gibi, Tevrat burada da teferruâta dalmakta; geminin hacmini, hangi ağaçtan yapıldığını, tûfanda suyun ne kadar yükseldiğini vs. gibi hususları nakletmektedir. Kur’ân-ı Kerim ise, sadece ibret alınması gereken hususlar üzerinde durmaktadır.

b. Kur’ân-ı Kerim, Hz. Nûh (as)’ın gemiye binmeyen müşrik bir oğlundan bahsetmektedir ki, Tevrat’ta böyle bir oğlunun olduğuna dâir bir kayıt yoktur.

c. Kur’an, tûfanın yeryüzünün tamamını kapladığından bahsetmemektedir. Tevrat’ta ise, yeryüzünün tamamının sular altında kaldığı ifâde edilmektedir. (Haddi zâtında o gün için insanlar, yeryüzünün belli bir bölgesinde yaşıyorlardı ve helâk edilmeleri için yeryüzünün tamamının sular altında kalması gerekli değildir.)

d. Tevrat’a göre gemiye binen ve tûfandan kurtulanlar Hz. Nûh ile onun eşleri ve oğulları ile oğullarının eşleridir. Kur’an’da ise gemiye binip kurtulanların iman eden kişiler olduğu bildirilmekte ve bunların -sayıları az da olsa- Hz. Nûh (as)’ın âilesinden ibâret olmadığı anlatılmaktadır. (Ayrıca, Nûh (a.s.)’un eşinin ve bir oğlunun gemiye binip kurtulanlar arasında olmadığı Kur’an’da belirtilmektedir. Tevrat’ta ise bu bilgiler olmadığı gibi, anlatılanların zâhirene bakılınca, sanki Nûh (as)’ın bütün akrabalarının kurtulduğu anlaşılmaktadır.)

e. Tevrat’ta tûfandan sonra Yüce Allah’ın (bu tür bir cezâ vermekten) pişmanlık duyduğu ve bir daha yeryüzünde böyle bir tûfanı yaratmayacağı anlatılmaktadır. Kur’an’ın hiçbir yerinde Yüce Allah’ın yaptığından dolayı pişmanlık duyduğuna dâir bir ifâde yoktur. Yüce Allah, böyle bir şeyden münezzehtir.

f. Tevrat, tûfandan kurtulması sebebiyle Hz. Nûh (as)’ın takdim ettiği kurbanların etlerini kızartmasıyla, kızartılan etlerin kokularının Allah’a ulaşması üzerine Yüce Allah’ın bu güzel et kokularını kokladıktan sonra gazabının dindiğini ve hoşnut olduğunu anlatmaktadır. Kur’an, Yahûdilerin bu anlayışlarını reddederek şöyle buyurmaktadır:

“Onların ne etleri, ne de kanları Allah’a ulaşır; fakat O’na sadece sizin takvânız ulaşır.” (Hacc, 22/37)

Bu karşılaştırmadan da anlaşılacağı gibi, Kur’an kıssaları yalnız hedef açısından değil; üslûp ve muhtevâ açısından da Kitab-ı Mukaddes’in kıssalarından birtakım farklılıklar arzetmektedir. (Kaynaklar ve geniş bilgi için bk. TDV İslâm Ansiklopedisi, Şâmil İslâm Ansiklopedisi, Nûh aleyhisselam md.)

İlave bilgi için tıklayınız:

Hz. Nuh (as)'ın hayatı hakkında bilgi verir misiniz?

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun