Ateistin Yaratıcı - Yaratılış Argümanlarına Ne Dersiniz?

Tarih: 19.06.2023 - 10:47 | Güncelleme:

Soru Detayı

1) Benzetmenin geçerli olabilmesi için benzetilecek iki durumun da benzetme yönünden uyumlu olduğunu bilmemiz gerekiyor. Örneğin "bulut, pamuk gibi." derken bulutun görüntüsünü biliyoruz, pamuğun da. Bunlar zaten insanın yaptığını bildiğimiz bir durumdan bilmediğimiz bir duruma çıkarım yapmak, aynı durumun evren için de olduğunu söylemek hatalı bir yaklaşım olur.
2) Pilot kalemi yapan varsa bizi de yapan vardır demek çıkmaza sokar. Tasarım yapan kişinin (insanın) tasarımcısı vardır dersek Tanrı da bir tasarımcı yani onu da tasarlayan biri vardır demek. Ama Tanrı'nın yaratıcısı olmadığını söylüyorlar, o yüzden bu örneği kullanmak onların aleyhlerine oluyor.
3) Pilot kalem insan eliyle üretilmek zorunda, çünkü organik kimyasallardan değil, inorganik kimyasallardan oluşuyor. Biliyoruz ki bu iki unsurun kimyasal tepkime çeşitliliği çok farklı. Elbette, inorganik kimyasallar belirli şartlarda öncelikle kimyasal bir evrimden geçip organik kimyasallara dönüşebiliyorlar. Dünya üzerinde yaşam bu şekilde başladı! Ancak bu, her an her yerde olan bir olay değil; doğal ve çevresel şartlara bağlı olan bir olay. Dolayısıyla, inorganik kimyasallar öncelikle organik kimyasallara evrimleşmemişlerse (ki pilot kalem örneğinde bu mümkün değil), onların davrandığı gibi davranmıyorlar. Bu da pilot kalem (ya da herhangi bir diğer fiziksel insan icadının: fabrikalar, uçaklar, iğneler, kaşıklar, çamaşır makinaları ve arabalar...) biyolojik olarak evrimleşmesini mümkün kılmıyor. Ayrıca ne genetik materyali var ne de üreyebiliyor.
4) Bu benzetmenin evren için de doğru olup olmadığını kontrol edebiliriz benzer bir mantık ile. Büyük Patlama'ya kadar gittik. Büyük Patlama'nın Tanrı tarafından yapıldığını biliyor muyuz? Hayır. Sadece Tanrı mı çıkıyor, hayır. Büyük Patlama'nın kaynağının ezeli ve ebedi maddesel formun parçası olduğu söylenebilir. Bu iki sorunun cevabı da hayır olduğu için bu benzetme geçerli değildir.

Cevap

Değerli kardeşimiz,

Ateistin (Yaratıcı - Yaratılış) Argümanlarına Cevap

Ateistlerin bu iddialarında, herhangi bir cismin veya varlığın bir yaratıcısı veya sahibinin olmadığını iddia ediyorlar. Bunun için akıllarınca güya mantıklı deliller ileriye sürüyor.

Şimdi iddialarına bir göz atalım:

Diyorlar ki;

“İnorganik kimyasallar belirli şartlarda öncelikle kimyasal bir evrimden geçip organik kimyasallara dönüşebiliyorlar. Dünya üzerinde yaşam bu şekilde başladı!”

Bu cümle mantık hatası ile dolu.

- İnorganikler nasıl ortaya çıktı?

- İnorganikleri organiğe kim dönüştürdü?

- İnorganiklerin organiğe dönüşmesi iddiası ayrı bir argüman. Onların hayata dönüştüğü iddiası ayrı bir argüman. 

Bu dönüşüm ister evrimle, isterse devrimle olsun. Bunu yapan mutlaka olacaktır.

- Hayat nasıl başladı? Element dediğimiz atomlarda hayat yok ki, onların birleşmesiyle hayatın ortaya çıktığı iddiası mantıklı olsun.

- Hayat Allah’ın Hay isminin yansımasından ibarettir. O kabul edilmediği sürece hayatın maddi sebeplerle ispatı mümkün değildir.

- İşte Allah, besinlerle ve hava ile vücuda alınan cansız elementlerden her an hayat sahibi sperm ve yumurta yaratmaktadır.

Yapılmış bir iş veya fiil varsa mutlaka bir faili, yani onu yapanın olması mantıklı düşünmenin gereğidir.

Felsefecilerin bir kısmı bakmışlar ki, eseri var kabul edip onun ustasını kabul etmemek mantığa aykırıdır. Onun için yaratıcıyı da onun eserlerini de kendilerini de yok kabul ederek şöyle demişler:

“Kâinatta bir yaratıcı yoktur. Bu eşya ve varlıklar da yoktur. Ben de yokum.”

Bu görüşte olan felsefecilere SOFESTAİ denir. Bilim âleminde yaratılmış varlıkları kabul edip bir yaratıcıyı kabul etmeyen felsefecilere göre bu sofestailerin daha mantıklı düşündükleri kabul edilir.

Mantığa aykırı bu argümanları ileri süren ateistler, sofestailer gibi düşünüyor ve “Kâinatta hiçbir varlık yoktur, ben de yokum.” diyorlarsa, olmayan birileriyle ne konuşulur!

Şayet bunlar sofastailer gibi düşünmeyip cisimlerin varlığını kabul edip, bir yaratıcı kabul etmiyorlarsa, o zaman bunların düşüncesi mantıklı değil ki, bunlarla neyi tartışacaksınız.

Mantık hatası olan bir başka cümleleri:

Büyük Patlama'nın kaynağının ezeli ve ebedi maddesel formun parçası olduğu söylenebilir.

Kâinatın temelini teşkil eden ve büyük patlamayla ortaya çıktığı kabul edilen maddelere, yani atomlara ezeliyet ve ebediyet veriyorlar. Ateistler ezeli ve ebedi bir ilahı kabul etmiyorlar, ama atom ve moleküller sayısınca ezeli ve ebedi varlıkları kabul etmekle, atomlar sayısınca ilahları kabul etmiş oluyorlar.

Bütün problem, İslamiyet’in ilah anlayışını bilmeyen felsefecilerin doğru bir ilah anlayışını ortaya konamamasında kaynaklanıyor

Bu düşüncede olan ateistler İslamiyet’in ilah anlayışını bilmiyorlar. Avrupa felsefecilerinin ilk çağdan beri ileriye sürdükleri yaratıcı ile ilgili birtakım batıl itikat ve düşünceleri dile getiriyorlar. Hâlbuki İslamiyet’in ilah anlayışını bilseler böyle mantık hatalarına düşmeyecekler.

Batı âleminde Hristiyan dininin tahrif edilmiş olmasından dolayı onların din adamları bilim adamlarına doğru ilah anlayışı sunamamıştır. Bilindiği gibi onlarda teslis, yani üçlü ilah anlayışı vardır. Kutsal ruh Hz. Allah ile Hz. Meryem ve Hz. İsa. Bu din inancına göre kâinatı bu üçlü yönetmektedir.

Hristiyan bir bilim adamına siz “kâinatı Allah yaratmıştır” dediğiniz zaman alacağınız cevap şudur: “Hz. Meryem’in kucağındaki İsa mı?”. Elbette böyle bir ilah anlayışı felsefecileri tatmin etmeyecektir.

Her Şeyin Bir Tarifi Vardır. Varlıklar Tarifleriyle Bilinir

Bir varlığın veya bir şeyin bilinmesi onun tarifiyle mümkündür. Bütün bilimlerin temelini tarifler teşkil eder. Siz su bardağı ve cep telefonunu tarif ettiniz. Birisi size dese;

- Telefon ne kadar su alır? Sizin ona vereceğiniz cevap;

- Siz bardağın tarifi ile cep telefonun tarifini karıştırdınız, olacaktır.

Siz birisine diyorsunuz ki;

- Bir daire satın aldım. Yakında evi bu daireye taşıyacağız. Arkadaşınız size;

- O dairenin tavanı var mı ya da penceresi var mı, dese, herhâlde sizin ona vereceğiniz cevap şu olacaktır:

- Siz daire tanımını bilmiyorsunuz.

Allah’ın Tarifi

Her varlığın tanımı olduğu gibi Allah’ın da tanımı vardır.

Tarifler birtakım kurallara göre yapılır. Matematikte de doğruluğu sorgulanmadan kabul edilen bazı gerçekler vardır ve bunlara "aksiyom" adı verilir. Aksiyomların doğruluğu tartışılmaz ve olduğu gibi kabul edilir. Mesela, “sonsuz” ve “sıfır” matematikte birer kabuldür. Matematikte bütün tarif ve problemler bu kabuller üzerine bina edilir. Eğer bunlar sorgulanır ve olduğu gibi kabul edilmezlerse, o zaman matematikte işlem yapmak mümkün olmaz.

Varlık felsefesinin en büyük gerçeği Vacib-ül Vücud olan Allah’ın varlığıdır, onun tanınması ve bilinmesidir.

Allah kendisini Kuran’da bize şöyle tanıtmaktadır:

Cenabı hak ezelîdir, ebedîdir, evvel ve ahirdir. Hiçbir cihetle ne zatında ne sıfatında ne işlerinde benzeri, dengi, misli, misali, yoktur. Sıfatları zatındandır. Her şeyi o yaratmıştır kendisi yaratılmamıştır. Doğurmamış ve doğurulmamıştır. Mekândan münezzehtir. Yani bir yerle kayıtlı değildir. Allah isim ve sıfatlarıyla her yerdedir. Güneş'in bütün yeryüzünde ısısı, ışığı ve yedi rengiyle her bir varlığın yanında, insanın gözbebeğinde olduğu, insanın ondan milyonlarca uzakta bulunduğu gibi, Allah her şeye, her şeyden daha yakındır, her şey ondan sonsuz uzaktır.

Allah’a Ait Olan Zati ve Subiti Sıfatlar

Allah Teâlâ'nın sıfatlarının hepsi ezelî ve ebedî sıfatlardır. Onun sıfatlarının başlangıcı ve sonu yoktur. Allah'ın sıfatları, yaratıkların sıfatlarına benzemez.

Sadece Allah Teâlâ'nın zatına mahsus olan, yaratıklarından herhangi birine verilmesi mümkün olmayan sıfatlardır. Zati sıfatların zıtları Allah hakkında düşünülemez. Yani o sıfatlarda noksanlık, sonluluk ve eksiklik ifade eden özellikler bulunmaz.

Allah’ın zati sıfatları şunlardır:

1. Vacib-ül vücud (mutlaka var olması),
2. Ezelidir,
3. Ebedidir,
4. Vahdaniyet (birliği),
5. Allah yaratılmış şeylerin hiçbirine, hiçbir yönden benzemez,
6. Kıyam bi-nefsihî (Var olmak için bir başka varlığa ihtiyaç duymamasıdır).

1. Vücud (Var olması)

Allah vardır, varlığı başkasından değil zatının gereğidir. Vacib-ül vücûddur, yani varlığı lazımdır. Vücudun zıddı olan yokluk Allah hakkında düşünülemez.

2. Ezelîdir

Allah ebedîdir, ezelidir. Ebediyet sonu bulunmamak sıfatıdır. Sonu olana “fâni’’ sonu olmayana da “baki’’ denir.

Yüce Allah eka sıfatı ile vasıflanmıştır. Çünkü ebedîdir, bakidir, varlığının sonu yoktur. Onun yok olacağı hiçbir zaman düşünülemez. Bütün varlıklar, Allah’ın kudreti ile meydana gelmiştir. Yine Allah’ın kudreti ile yok olurlar, yine var olurlar ve binlerce değişikliklere uğrayabilirler. Fakat yüce Allah, bakidir, değişiklikten ve yok olmaktan uzaktır.  Çünkü o, başkasının kudret eseri değildir ki, onun kudret eseri ile yokluğa gitsin veya değişikliğe uğrasın. Aksine bütün varlıklar onun kudretinin birer eseridir. Her şey yok olmaya mahkûmdur, ancak azamet ve ikram sahibi Allah’ın varlığı kalıcı ve süreklidir. Öyle ise, değişime uğrayan İlâh olamaz. Değişmezlik gerçek yaratıcının en önemli bir özelliğidir.

3. Ebedidir

Allah'ın sonu yoktur. Ezelî olanın ebedî olması da zorunludur. Bekânın zıddı olan sonu olmak (fena) Allah hakkında düşünülemez. Ne kadar ileriye gidilirse gidilsin, Allah'ın olmayacağı bir an düşünülemez. Kuran-ı Kerîm'de Allah'ın ezelî ve ebedî oluşu hakkında şöyle buyurulur:

        "O, ilktir, sondur..." (Hadîd, 57/3);
"...Allah'ın zatından başka her şey yok olucudur..." 
(Kasas, 28/88)

4. Vahdaniyet (Allah Teala’nın zatında, sıfatlarında ve fiillerinde bir ve tek olması, eşi, benzeri ve ortağının bulunmaması) 

Vahdaniyetin zıddı olan birden fazla olması, eşi ve ortağı bulunması (şirk), Allah hakkında düşünülmesi imkânsız olan sıfatlardandır. İhlas ve Kafirun sureleri ile Kuran'ın pek çok ayeti Allah'ın tek ve eşsizliğini ortaya koyar, şirki reddeder.

Zaten Allah’ın sıfatlarının sonsuz olması ortak ve şirki mantıken reddeder. Ortağını düşündüğünüz zaman, Allah’ın sıfatlarını sınırlamış olursunuz. Hâlbuki sonsuz sınırlanamaz. Mesela ona ortak kabul ettiğiniz zaman o ortağın kudretinin olduğunu farz edeceksiniz. Bu durumda Allah’ın sonsuz kudretini sınırlamış, onun ortağına bura kudret sahası açmış olursunuz. Bu da sonsuz tarifine uygun değildir. Aynı şekilde o ortağı görür ve ilim sahibi kabul etmekle Allah’ın sonsuz olan o sıfatlarını sınırlamış olmakla sonsuz tarifinin dışına çıkmış olursunuz.   

5. Allah yaratılmış şeylerin hiçbirine, hiçbir yönden benzemez

Allah’ın sıfatlarından birisi de her cihetçe sonsuz mükemmellikte olmasıdır. Sonradan yaratılan hiçbir şeye benzerliği olmamasıdır. O hatırlara gelen her şeyden başkadır.

Şu kâinatta mümkinat, yani yaratılan ve yaratılabilen her şey değişir, başkalaşır, birbirine benzeyebilir, doğar, doğurulur, büyür, sonunda ölür ve yok olur. Bütün bunlar bir ihtiyaçtan gelir. Allah ise, ne bunlara ve ne de başka hiçbir şeye muhtaç değildir.

Kur'an'da bununla ilgili olarak şöyle buyurulur:

 "...Onun (benzeri olmak şöyle dursun) benzeri gibisi (dahi) yoktur..." (Şûrâ, 42/11)

6. Kıyam bi-nefsihî (Var olmak için bir başka varlığa ihtiyaç duymamasıdır)

Allah varlığı kendiyledir. Var olmak için bir yaratıcıya, bir yere, bir zamana, bir sebebe muhtaç değildir. Başkasına muhtaç olmak, Allah hakkında düşünülemez. Kuran-ı Kerîm'de bununla ilgili olarak şöyle buyurulur:

 "De ki: O Allah birdir. O, sameddir (başkasına ihtiyaç duymayandır)..." (İhlâs, 112/1-2);

"Ey insanlar, Allah'a muhtaç olan sizlersiniz. Zengin ve övülmeye layık olan ancak odur." (Fâtır, 35/15)

Allah’ın Sübuti Sıfatları

1. Hayat,
2. İlim,
3. İşitme,
4. Görme,
5. İrade,
6. Kudret,
7. Konuşma,
8. Tekvîn: (Yaratması, yok olanı yokluktan varlığa çıkarmasıdır),

Bu sıfatlar ezelî ve ebedî olup, yaratıkların sıfatları gibi sonradan meydana gelmiş değildir. Varlığının gereği sıfatlardır. Allah’ın bütün bu sıfatları mutlaka sonsuzdur ve sonsuz olarak bulunmak durumundadır.

1. Hayat (Diri ve canlı olmasıdır)

Yüce Allah hayat sahibidir. Her şeye can veren odur. Ezelî ve ebedî bir hayata sahiptir. Kur'an'da bu sıfatla ilgili olarak şöyle buyurulur:

"Ölümsüz ve daima diri olan Allah'a güvenip dayan..." (Furkan, 25/58.);

"(Artık bütün) yüzler, diri ve her şeye hâkim olan Allah için eğilip boyun bükmüştür..." (Tâhâ, 20/111)

2. İlim (Bilme)

Allah her şeyi bilendir. Olmuşu, olanı, olacağı, gelmişi, geçmişi, gizliyi, açığı bilir. Allah'ın bilgisi yaratıkların bilgisine benzemez, artmaz, eksilmez. O, her şeyi ezelî ilmiyle bilir. İlim sıfatının zıddı olan cehl (bilgisizlik), Allah hakkında düşünülmesi imkânsız olan bir sıfattır. İlim sıfatı ile ilgili ayetlerden birkaçında şöyle buyurulur:

 "O karada ve denizde ne varsa bilir. O'nun ilmi dışında bir yaprak dahi düşmez..." (En‘âm, 6/59)

"Göklerde ve yerde olanları Allah'ın bildiğini görmüyor musun?..." (En‘âm, 6/59)

3. İşitme

Allah işiticidir. Gizli, açık, fısıltı halinde, yavaş sesle veya yüksek sesle ne söylenirse Allah işitir, duyar. Vasıtasız, cihetsiz işitir. Bir şeyi duyması, o anda ikinci bir şeyi işitmesine engel değildir. İşitmemek ve sağırlık Allah hakkında düşünülemez.

4. Basar (Görme)

Yüce Allah her şeyi görücüdür. Hiçbir şey Allah'ın görmesinden gizli kalmaz. Saklı, açık, aydınlık, karanlık ne varsa Allah görür. Görmemek (görme özürlü olmak) Allah hakkında düşünülemez. Bununla ilgili bir ayette şöyle buyrulur:

"(Allah) gözlerin hain bakışını ve kalplerin gizlediğini bilir. Allah adaletle hükmeder. Onu bırakıp taptıkları ise hiçbir şeye hükmedemezler. Şüphesiz ki Allah, hakkıyla işiten ve görendir." (Mü'min, 40/19-20)

5. İrade (Dileme).

Allah dileyicidir. Allah'ın dilediği olur, dilemediği olmaz.

 Kur'an'da bununla ilgili olarak şöyle buyrulur:

"De ki: Mülkün gerçek sahibi olan Allah'ım, sen mülkü dilediğine verirsin ve mülkü dilediğinden alırsın. Dilediğini yüceltir, dilediğini de alçaltırsın..." (Âl-i İmrân, 3/26)

"Göklerin ve yerin mülkü Allah'ındır. O, dilediğini yaratır..." (Şûrâ, 42/49)

6. Kudret (Gücünün yetmesi).

Allah sonsuz bir güç ve kudret sahibidir. Kudret sıfatının zıddı olan acizlik ve güç yetirememek, Allah hakkında düşünülemez. O'nun kudretinin yetişemeyeceği hiçbir şey yoktur. Kâinatta her şey Allah'ın güç ve kudretiyle olmaktadır. Allah’ın kudretine göre az-çok, büyük-küçük fark etmez, hepsi birdir. Bir atomu yaratmakla kâinatı yaratmak arasında fark yoktur. Yıldızlar, galaksiler, bütün uzay, canlı-cansız tüm varlıklar Allah'ın kudretinin açık delilidir.

Kur'an'da Allah'ın kudreti ile ilgili olarak şöyle buyurulur:

"… Allah dilediğini yaratır. Şüphesiz Allah her şeye kâdirdir." (Nûr, 24/44-45)

7. Konuşma

Allah bu sıfatı ile peygamberlerine kitaplar indirmiş, bazı peygamberler ile de konuşmuştur. Ezelî olan kelâm sıfatının mahiyeti bizce bilinemez. Bu sıfatla ilgili olarak Kur'an'da şöyle buyurulur:

"Musa tayin ettiğimiz vakitte (Tur'a) gelip de Rabbi onunla konuşunca Rabbim, bana (kendini) göster, seni göreyim dedi..." (A‘râf, 7/143)

8. Tekvîn (Yaratması, yok olanı yokluktan varlığa çıkarması)

Yüce Allah yegâne yaratıcıdır. O, ezelî ilmiyle bilip dilediği her şeyi sonsuz güç ve kudretiyle yaratmıştır. Yaratmak, rızık vermek, diriltmek, öldürmek, nimet vermek, azap etmek ve şekil vermek tekvîn sıfatının sonuçlarıdır. Bir âyette şöyle buyrulmuştur:

"Allah her şeyin yaratıcısıdır. O, her şeye vekildir." (Zümer, 39/62)

Allah’ın Kâinattaki İcraat ve Tasarrufu Emirledir

 Allah’ın yukarıda sayılan sıfatlarını dikkate almayan insan genelde Allah’ı kendi nefsine kıyas ediyor. “Ben nasıl yapıyorsam Allah da kâinatta öyle icraat yapar” şeklinde bir yaklaşım içerisine giriyor. Hâlbuki Allah’ın kâinattaki icraat ve tasarrufu emirledir. Nasıl ki bir komutan “Yürü” emriyle bir askeri yürütüyorsa, aynı emirle bir orduyu da yürütür. Askerin azlık veya çokluğu bu emire göre birdir.

Aynı şekilde Allah da “Ol” emriyle varlıkları yokluk âleminden varlık âlemine çıkarır. Mesela bir atomu yaratmak istediği zaman bir “Ol” emri yeterli olduğu gibi, bir baharı da aynı emirle yaratır. Bir baharı yaratmakla cenneti yaratmak arasında Allah için fark yoktur. 

Allah’ın “Ol” emri ile ilgili yaşadığım lâtif bir hatıra

Güneydoğu Anadolu illerinden birisindeki üniversitede “Evrim ve Yaratılış” konferansını verdim. Soru-cevap safhasında gençlerden birisinin sorusu şöyleydi:

- “Allah Kur’an’da “Ol” der o da oluverir.” buyuruyor. ‘Bu ilmen ispatlanmaz, ancak inanılır’, yani bilimsel değildir’ diyorlar. Ne dersiniz, dedi. Dedim ki;

- Gençlerde şöyle bir telakki var. Bir şey ilmen ispatlanacak, ondan sonra inanacak. Mesela, Hidrojen + Oksijen = Su. Bu ispattır. Buna inanılmaz. Yani bilime inanılmaz. O bilinir. İman gaybi olan şeye inanmadır. O gaybi olanı ilmen ispatlarsak imanımız kuvvetlenir. İspat edemezsek yine inanırız, çünkü bizim ilmimiz sınırlı, Allah’ın ilmi sonsuzdur. Ama bunu ilmen de ispatlarız dedim.

Salonda desenli büyük bir halı vardı. Dedim ki,

- Siz bu halının programını bilgisayara yükleyip o programa göre bu halıyı dokuyorsunuz. Doğru mu?

- Evet.

- Buradaki topluluğun resmini çekip halıda dokunacak tarzda programa yerleştirebilir misiniz?

- Yerleştiririz.

- Dokuma makinaları hazır ve bilgisayara bağlı. Sistemi başlatmak için bilgisayara “Ol” emri gibi bir defa basıyorsunuz, dokuma makinaları çalışmaya başlıyor. Kabul edin ki, bir metre eninde yüz metre boyunda yüz metre kare halı dokuyacağız. Bizim makinalar günde bir metre dokuyor. Dolayısıyla bunu yüz günde dokuyacaktır. Halıyı dokumada kullandığınız ham madde nedir?

- İplikler.

- İplikler neyden meydana geliyor?

- Moleküllerden.

- Moleküller neyden meydana geliyor?

- Atomlardan.

- Yüz metre kare halıda ne kadar atom vardır?

- Atomu göz bile görmüyor. Trilyonlarca atom vardır.

- Şimdi biz bir “Ol” emriyle trilyonlarca atoma, hem de bazıları yüz gün sonra vazife alacaklara emir vermiş oluyor muyuz?

- Evet, veriyoruz.

- Allah da bahar halısına böyle bir emir veremez mi?

- İşte bu halının bilgisayardaki programı halının kader defteridir. Buna İmam-ı Mübin deniyor. Halı da elementlerden bu kader defterindeki programa göre dokunuyor. Halı da Kitab-ı Mübin.

Halının bilgisayardaki programı ne ise, incir ağacının incir çekirdeğindeki programı da aynıdır. Allah da incir çekirdeğindeki genetik programa göre elementlerle incir ağacını dokuyor. İnsan da anne karnındaki döllenmiş yumurtadaki genetik program şifresine göre elementlerle zaman sayfasında dokunuyor. Bunlar bir bakıma Word dosyası gibi düşünülebilir.

Sizin bilgisayardaki programınız haricinde, virüs adını verdiğiniz farklı bazı karakterler bu programı işlemez hale getirebilir mi?

- Evet, getirir.

- İşte kâinatta hiçbir atom başıboş değildir. Başıboş olsa mevcut programları işlemez hâle getirir.

Allah’tan ve Yaratılıştan Bahsetmek Bilimsel mi?

Trakya’da bir lisede yaratılış ve yaratıcı hakkında konferans verdim. Konferanstan sonra gelen sorulardan birisi şöyleydi:

- Siz yaratılıştan ve Allah’tan bahsettiniz.

- Evet.

- Ama bunlar bilimsel değil, deyince kürsüden indim. Dinleyicilerin önüne gittim. O genci de yanıma çağırdım ve elinden tuttum. ‘Arkadaşınız çok güzel bir soru sordu.’, dedim. Üstündeki elbiseyi işaret ederek,

- Bu elbisenin iplik kalitesinden ve dokunuşundan bahsetmek bilimsel midir?

- Evet, bilimseldir.

- Bunun ustasından, sanatından bahsetmek de bilimsel midir?

- Evet, bilimseldir.

- Sen herhalde bu elbiseyi para ile aldın.

- Evet, satın aldım.

- Eli nereden aldın?

- Allah verdi.

- Güzel. Şimdi elin derisinden, kan damarlarından, hücrelerinden ve sinirlerinden bahsetmek bilimsel midir?

- Evet, bilimseldir.

- O zaman bunun ustası olan Allah’tan bahsetmek de bilimsel olmuyor mu?

- Evet, bilimseldir, deyince dinleyici gençlerden ve öğretmenlerden alkış geldi.

Dedim ki, bak Allah insanları, bitkileri ve hayvanları tek hücreden yaratıyor. Sen de anne karnında zigot adı verilen döllenmiş bir hücreden ibarettin. Allah bunu geometrik olarak bölerek şekilsiz bir yumak haline getirdi. Şimdi bundan baş çıkacak ve bu başa göz lazım. Kaç göz olacak?

- İki.

- Hayır. Allah bilimsel değildir diye devre dışı bıraktığın zaman geriye tesadüf kalır. Tesadüfen göz sayısı sonsuza kadar herhangi bir sayı olamaz mı? Mesela beş ya da yirmi beş olamaz mı?

- Olabilir.

- Haydi göz sayısı iki olsun. Sağ gözü nereye koyacağız?

- Bulunduğu yere.

- Hayır. Orada olması sonsuzda bir ihtimaldir. Tesadüfen vücudun her yerinde olabilir. Elinin içinde, sırtında olabilir, ayağın altında olabilir. Olamaz mı?

- Olabilir.

- Haydi onu da şimdiki yerinde kabul edelim. Sol gözünün de şimdiki bulunduğu yerde olması yine sonsuzda bir ihtimaldir. Sağ gözü tekrar ele alalım. Büyüklüğü ne kadar olacak? Mesela iğne gözü, inek gözü, sinek gözü gibi olamaz mı?

- Olabilir.

- İşte Allah’ı devre dışı bırakırsanız her bir organımızın şimdi yerinde ve şeklinde olması sonsuzda bir ihtimaldir. Şimdi dinleyiciler de dâhil hepinize bir soru yönelteceğim. Siz hiç gözü önde ağzı arkada insan gördünüz mü?

- Görmedik.

- İnek gördünüz mü?

- Görmedik.

- Sinek gördünüz mü?

- Görmedik.

- Tavuk gördünüz mü?

- Görmedik.

- Balık gördünüz mü?

- Görmedik.

- Keçi gördünüz mü?

- Görmedik.

- Koyun gördünüz mü?

- Görmedik.

- Siz istediğiniz kadar yaratıkları Allah’a vermeyip tabiat ve tesadüfe verin. Kâinattaki bütün varlıklar; intizamlı ve gayeli, ölçülü ve düzgün yaratılışlarıyla, hem cinslerine benzeyişleriyle "Allah" diyorlar.

Sonuç Olarak

Bilimlerin konusu kâinattaki varlıklar veya onların davranışlarıdır. Bilimler bir bakıma bu kâinat kitabının tefsirini yapmaktadır. Kâinat kitabı Allah’ın kudret sıfatının eseri, Kuran-ı Kerim de kelam sıfatının eseridir. Dolayısıyla Kuran’ın bilimle ters düşmesi olabilir mi? Her iki kitap da Allah’ın eseri. Bilimle İslamiyet arasında çatışma ve terslik varsa, o birtakım hipotez ve teorilerden kaynaklanmaktadır.

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun