Güneş'in suda battığını söyleyen hadisler nasıl anlaşılmalı?

Tarih: 18.08.2023 - 20:02 | Güncelleme:

Soru Detayı

- Güneşin suda battığını söyleyen hadisler ayetin gerçek manada kullanıldığını doğrulamaz mı?
- Öncelikle Kehf suresinin 85-90. ayetlerini açıklarken, güneşin balçıklı bir suda batması ifadesini onu gören kişinin yorumu olarak açıklamışsınız. Bu açıklamalarınızı okudum bu yüzden beni oraya yönlendirmemenizi rica ederim.
- Fakat başka bir sahih hadiste güneşin nerde battığını soran Peygamberimiz de benzer yerde battığını kendisi söylemiş. Ayette balçıklı su hadiste ise sıcak su diyor ve gören kişinin yorumu değil de herkes için bir gerçekmiş gibi söyleniyor hadiste. Yani diyorlar ki: Bu o anda güneşin öyle battığını gören kişinin yorumu değil, Peygamberin de söylediği gibi herkes için bir gerçektir. Çünkü eğer ayet kişinin gördüğünü anlatmış olsaydı, Peygamber de hadiste o an güneşin nerde battığını nasıl görüyorsa öyle söylerdi ama suyun içine battığını söylüyor bu da bunun herkes için geçerli olduğunu gösteriyor.
- Kaldı ki eski tefsirciler de bu ayeti ve hadisi gerçek manasında yani güneşin gerçekten suyun içinde kaybolduğu şeklinde anlamışlar. Bunlar da bilimle çelişiyor.
- Bu iddiaların doğruluk payı nedir?
- Güneş batarken eşeğe binen Resulullah'ın (sav) arkasında oturuyordum. Sordu: Bunun nerede battığını biliyor musun? Ben de: Allah ve Resulü daha iyi bilir, dedim. O da dedi ki: O, sıcak bir pınarda batar. (Ebu Davut 4002/Sahih)

Cevap

Değerli kardeşimiz,

Soru soran zat, sitemizdeki cevabımızı gördüğünü, buna rağmen bu soruyu sorduğunu bildirmiştir. Bu konuda sitemizde benzer sorulara verilen benzer cevaplar olduğundan hangi cevabımızın okunduğunu bilmediğimiz için o cevaplardan birindeki bilgilerin bir kısmını tekrar takdim etmekte fayda mülahaza etmekteyiz. Şayet bu da tatmin etmezse, başka bir kaynağa müracaat edilebilir. Önemli olan hakkın, hakikatin ortaya çıkmasıdır. Biz Site olarak “Hakkın hatırı âlidir, hiçbir hatıra feda edilmez.” şeklindeki Bediane düsturu rehber edinmiş bulunuyoruz. Bu sebeple yanlışımızı -Allah için- düzelten, doğruyu bize gösteren kimseye karşı teşekkür etmekten başka bir borcumuz olmaz.

Şimdi bizim için önemli görülen bilgileri şöyle takdim edebiliriz:

a) Ayette “vecedeha tağrubu” "(Zülkarneyn) onu / Güneşi batıyor olduğunu buldu / gördü” ifadesinde kullanılan “Vecede=görme” fiili, Zülkarneyn’e isnat edilmek suretiyle bu görüntünün onun bakış açısına göre olduğuna işaret etmeye yöneliktir.

b) Ayette Zülkarneyn’in “Güneşi bulanık, sıcak bir suda/kara bir balçıkta batıyor gördü” mealindeki ifadeden sonra ayette yer alan ve vecede indeha kavmen = orada bir millet / kavim / topluluk buldu” mealindeki ifadesi, bu görülen suyun küçük bir pınar, bir su gözeneği olmadığına işaret etmektedir. Çünkü koca bir topluluğun/bir kavmin küçük bir su gözeneği etrafında yerleşmeleri ve orada hayat sürmeleri -nüfusun kalabalığı ve coğrafyanın küçüklüğü bakımından- mümkün değildir.

c) Nitekim bazı tefsir kaynaklarında da “Güneşi bulanık, sıcak bir suda / kara bir balçıkta batıyor gördü” mealindeki ayetin ifadesi iki şekilde anlaşılmıştır. Birincisi: “Güneş'in yanında / yakınında bulunan bir bulanık su gözeneği gördü." İkincisi: “Zülkarneyn’in gözünde öyle göründü.” (bk. Beğavi, ilgili yer)

Çünkü denizde seyahat eden kimsenin gözünde Güneş oraya batıyor görünür. (bk. en-Nişaburi, İcazu’l-beyan, ilgili yer)

d) Kuran’ın bazı yorumları ayetin içinde açıkça yer almasa da genel olarak İslam’ın ruhuna, Kuran’ın başka ayetlerindeki ifadelerin gösterdiği gerçeklere uygun yapılmak zorundadır. “Ne Güneş aya kavuşabilir ne gece gündüzün önüne geçebilir. O gök cisimlerinden her biri, birer yörüngede akar, durur..." (Yasin, 36/40) mealindeki ayette Güneşin diğer gök cisimleri gibi kendine ayrılmış hususi yörüngesinde döndüğü ifade edilmiştir.

Bu gerçeğe bakılınca, Güneş'in gökteki yörüngesinden çıkıp yerdeki bir çamurlu gözeneğin içine girip kaybolması ne ilmen ne de aklen mümkündür.

Demek ki ilgili ayette, Zülkarneyn’in bakış açısına göre yapılmış bir tasvir söz konusudur.

e) Nitekim meşhur allame el-Kaffal ve diğer bazı alimlerin şu yorumu da çok manidardır:

Zülkarneyn’in  batıya ve doğruya yaptığı iki seyahatinde de Güneş'le temas edecek bir konumda olduğunu düşünmek hatadır. Zira, Güneş göktedir. Gök ise yer ile bitişik değildir. O halde yer gezerken Güneş'le temas etmek imkânsızdır. Ayrıca Güneş yerin kendisinden kat kat büyük olduğu hâlde, yerin bir bölümündeki bir suya batıp gurub etmesi düşünülemez. Ayetten doğru anlaşılması gereken yorum şudur:

“Zülkarneyn'in batıya giderken Güneşi bir suda/denizde/okyanusta battığını -gözünün gördüğü- bakış açısına göre görmüş/tahayyul etmiştir. Doğudaki seyahatinde de aynı göz kararıyla Güneş ile aralarında bir perdenin bulunmadığı bir konumdaki bir topluluğu görmüştür’” (bk. Kurtubi, ilgili yer; ayrıca bk. İbn Kesir; Seyyid Kutub; Meraği, ilgili yer).

Demek ki Güneş'in battığı su Büyük Atlas Okyanusudur. (Seyyid Kutub, Meraği, ilgili yer)

Buna göre, Güneş batarken uzaktan denizin içine batar gibi kaybolmuştur. Evet, Güneş -insanların bakış açısına göre- bazen bir dağın arkasında batar, bazen bir denizin son noktasında, bazen bir çölün kumluğu arasında batar. (bk. Seyyid Kutub, ilgili yer)

f) Kuran’ın kırk yönden mucize olduğu bilinmektedir. Doğru çıkmış pek çok gaybi haberler yanında, evrensel ahlaki dersleri, bilimsel keşiflerin tasdik ettiği gerçekleri ve benzeri yönleriyle Allah’ın kelamı olduğu bilinen Kuran’ın kapalı bir ifadesini gördüğümüzde mümkün olan bir manaya hamletmek insaf ehlinin görevidir.

g) Kuran belagatı istiare, teşbih ve mecaz gibi edebi sanatlar üzerine kuruludur. Onun için bu ayetin bu tarafına da bakmak gerekir.

Bu bakış açısını Bediüzzaman Hazretlerinden dinleyelim:

"(tağrubu fi aynin...) yani Güneş'in, hararetli ve çamurlu bir çeşme gibi görünen Bahr-i Muhit-i Garbî'nin sahilinde veya volkanlı, alevli, dumanlı dağın gözünde grub ettiğini Zülkarneyn görmüş. Yani: Zahir nazarda Bahr-i Muhit-i Garbî'nin sevahilinde, yazın şiddet-i hararetiyle etrafındaki bataklık hararetlenmiş, tebahhur ettiği bir zamanda o buhar arkasında büyük bir çeşme havzası suretinde uzaktan Zülkarneyn'e görünen Bahr-i Muhit'in bir kısmında Güneş'in zahirî gurubunu görmüş. Veya volkanlı, taş ve toprak ve maden sularını karıştırarak fışkıran bir dağın başında yeni açılmış ateşli gözünde, semavatın gözü olan Güneş'in gizlendiğini görmüş."

"Evet, Kur'an-ı Hakîm'in mu'cizane belâgat-ı ifadesi bu cümle ile çok mesaili ders veriyor: Evvelâ: Zülkarneyn'in mağrib tarafına seyahatı, şiddet-i hararet zamanında ve bataklık tarafına ve Güneş'in gurub âvânına ve volkanlı bir dağın fışkırması vaktine tesadüf ettiğini beyan etmekle, Afrika'nın tamam istilâsı gibi çok ibretli mes'elelere işaret eder."

"Malûmdur ki: Görünen hareket-i Şems, zahirîdir ve Küre-i Arz'ın mahfî hareketine delildir; onu haber veriyor. Hakikat-ı gurub murad değildir."

"Hem çeşme, teşbihtir. Uzaktan büyük bir deniz, küçük bir havuz gibi görünür."

"Hararetten çıkan sis ve buharlar ve bataklıklar arkasında görünen bir denizi, çamur içinde bir çeşmeye teşbihi ve Arabça hem çeşme, hem Güneş, hem göz manasında olan عَيْنٍ kelimesi, esrar-ı belâgatça gayet manidar ve münasibdir.”

“Elhasıl: Bahr-i Muhit-i Garbî'ye çamurlu bir çeşme tabiri, Zülkarneyn'e nisbeten uzaklık noktasında o büyük denizi bir çeşme gibi görmüş. Kur'anın nazarı ise herşeye yakın olduğu cihetle, Zülkarneyn'in galat-ı his nevindeki nazarına göre bakamaz, belki Kur'an semavata bakarak geldiğinden Küre-i Arz'ı kâh bir meydan, kâh bir saray, bazan bir beşik, bazan bir sahife gibi gördüğünden; sisli, buharlı koca Bahr-i Muhit-i Atlas-ı Garbî'yi bir çeşme tabir etmesi, azamet-i ulviyetini gösteriyor." (Lem’alar, s. 107-108)

- Soruda geçen ilgili hadis-i şerife gelince:

Bu hadis sahih kabul edilmiştir. (bk. Ebu Davud, h. no: 4002 / Elbani Talik)

Aynı hadisi Hakim de rivayet etmiş, hadisin sahih olduğunu bildirmiş ve Zehebi de bunu onaylamıştır. (bk. el-Müstedrek / Telhis, 2961)

- Bu hadis rivayetinde Aynin hemietin” (Siyah çamurlu çeşme) yerine “aynin hamiyetin” (sıcak su çeşmesi) şeklinde ifade edilmiştir. Bunun içindir ki, yapılan yorumlar genellikle “Çamurlu, sıcak” şeklinde iki okunuşa göre yapılmıştır.

- Hadisin şerhinde “Güneş'in çamurlu veya hararetli suda batması” ifadesi, “Güneş'in yanındaki su çeşmesi veya görenin bakış açısına göre...” değerlendirilmiştir. (bk. Avnu’l-Mabud, 11/24)

- “Güneş'in gerçekten çamurlu, sıcak bir çeşmede battığı” manası, İsrailiyattan olduğu kesin gibi görünüyor. Birçok tefsir ve hadis kaynaklarında Kabu’l-ahbar’ın “Tevrattaki bilgiye göre, Güneş siyah çamurlu ve sıcak bir suda batıyor” şeklindeki ifadesi bunun açık delilidir. (Misal olarak bk. Avnu’l-Mabud, 11/11; Tuhfetu’l-ahvezi, 8/205)

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yazar:
Sorularla İslamiyet
Kategori:
Okunma sayısı : 100+
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun