Mute savaşında kaç Hristiyan asker vardı?

Tarih: 01.05.2023 - 20:01 | Güncelleme:

Soru Detayı

- Mute savaşı ile ilgili Hristiyan askerlerin sayısı Müslüman kaynaklarda 100-200 bin arasında geçmektedir. Fakat Hristiyan ve modern tarihçiler ise buna 10 bin demektedir. Şehit sayısına bakıldığında da 15 şehit olduğu için 10 bin daha mantıklı geliyor. Ayrıca iki kaynak arasında neden bu kadar fark bulunmakta?
- Bu konuyla ilgili tam bilgi verebilir misiniz, hangisini dikkate almalıyız?
- Savaşa başlama ve savaşın seyri nasıl oldu, orduların sayısı ne kadardı?
- Peygamberimiz Medine’de olduğu halde, Mute’deki savaş halini nasıl açıklamış?

Cevap

Değerli kardeşimiz,

İslam kaynaklarına göre, Mute savaşında Bizans ordusu yüz veya iki yüz bin civarındaydı. Düşman kaynaklarına göre Bizans ordusu 10.000 kişi veya bundan daha azdı. Bizans kaynaklarında bu savaşın İslam ordusuna karşı yapıldığı ifade edilmesine rağmen savaş anlatılmaz. Bu kaynaklara göre savaşın galibi Bizans ordusudur.[1]

Biz Müslümanlar için esas olan, bizim kaynaklarmızda geçen bilgilerdir.

Bu kısa bilgiden sonra detaya gelince:

Mute Savaşı

Hicretin sekizinci yılında Busra valisi Harise gönderilen elçi Haris b. Umeyr, Gassanlı Vali Şurahbil b. Amr tarafından boynu vurularak şehit edildi. Böylece mektup yerine ulaşmadı.[2] Haber Müslümanları üzdü. Durum üzerine Resulullah (asm) ordunun sefer için hazırlanmasını emretti. Derken komutan Zeyd b. Harise 3.000 kişilik orduyla Medine’den ayrıldı ve Suriye’ye doğru yöneldi.

Diğer yandan Gassanlı Vali Şurahbil durumu haber almış ve asker toplamaya başlamıştı. İslâm ordusu Vâdi’l-Kurâ’da konakladı. O yılın Cumadelevvelinde (27 Ağustos 629) yola çıkan İslâm ordusu, yolda Şurahbil’in kardeşi Sedus’la karşılaştı. Elli kişilik keşif birliği bozuldu ve komutanları Sedus öldürüldü.

Yeni alınan habere göre Doğu Roma kralı Herakl, yüz bin kişilik bir orduyla Belka topraklarından Maâb’a gelip konaklamıştı. Beliy kabilesinden Malik b. Zafile de yedi sekiz Hristiyan Arap kabilesinin komutanı olarak, bu orduda yer almıştı. Kuzeye doğru ilerleyen Mücahitler, Maan’da konaklayıp durumu istişare ettiler[3] ve daha kuzeye ilerlemeye karar verdiler.

Soru:

Savaşa başlama ve savaşın seyri nasıl oldu, orduların sayısı ne kadardı?

Cevap:

Bu savaş Hristiyanlarla yapılan ilk savaştır. Cemaziyel evvel 8, Eylül 629 tarihinde Bizans ordusu ile İslam ordusu, Mute’de, Meşarif Köyü yakınlarındaki meydanda karşılaştı. Mute, Arabistan’ın Şam sınırında, Belka yaylalarından biriydi ve Kudüs’e 50 km uzaklıktaydı. Başta da ifade ettiğimiz gibi, düşman ordusu İslam kaynaklarına göre; yüz veya iki yüz bin civarındaydı. Düşman kaynaklarına göre Bizans ordusu 10.000 kişi veya bundan daha azdı. Bizans kaynaklarında bu savaşın İslam ordusuna karşı yapıldığı ifade edilmesine rağmen savaş anlatılmaz. Bu kaynaklara göre savaşın galibi Bizans ordusudur.[4]

İlk saldırıyı başkomutan Zeyd b. Harise başlattı ve çok geçmeden şehit oldu. Sonra komutayı üstlenen Hz. Cafer b. Ebu Talib de şehit oldu. Ardından sancağı Abdullah b. Revaha aldı ve o da şehit edildi. Abdullah şehit olunca, İslam askeri bozuldu ve geri çekilerek bir yerde toplandı. Sonra, o yılın Safer ayında (31 Mayıs 629) Müslüman olan Halid b. Velid söz birliğiyle başkomutanlığa getirildi. Halid b. Velid sancağı alıp, düşmana hücum etti. Bu hücumda çok düşman askeri öldürüldü. Hz. Halid saldırı sırasında Hristiyan Arap komutan Malik b. Zafile’yi bir mızrak darbesiyle yaraladı ve boynuna vurduğu bir kılıç darbesiyle öldürdü. Bu savaşta Halid b. Velid’in elinde dokuz kılıç parçalandı. Düşman yeniden hücum edince ordu yine dağıldı ve şehit düşenler oldu.

Bu savaşta Müslümanlardan 15 kişi şehit olmuştur. Daha sonraları Savaş meydanına Müslümanlar tarafından bir mescit yapılmıştır. Şu an bu mescidin kalıntıları vardır. Savaşta şehit olanlar savaş meydanına gömüldüler. Yapılan mescidin 500 metre kadar uzağında şehit olan üç komutanın türbeleri bulunmaktadır. Günümüzde savaş sahasına yeni bir mescit yapılmıştır.[5]

Diğer yandan Resulullah (asm) savaş sahasında olanları bir mucize olarak Medine’de aynı anda Mescid-i Nebi’de müminlere haber veriyordu.

Akşam olunca iki ordu savaşı bıraktı. O zamanlar savaşlar gündüz yapılıyordu. Geceleyin Halid b. Velid arkadaki askerleri öne, sağdakileri sol kanada, sol kanat kuvvetlerini sağa koyarak, sabah düşmanın karşısına çıktı. Düşman, gereken mesajı almış, Müslümanların taze kuvvetlerle desteklendiğini sanmıştı. Şaşıran düşmana hücum edildi. Birkaç saatlik savaştan sonra Halid b. Velid düşmana üstün konumda iken, orduyu ustaca savaş alanından çekti. İki ordunun durumu nazara alınırsa bu büyük bir başarıydı.

Ordu Medine yolunu tuttu. Hemen Ya’la b. Ümeyye haberci olarak Medine’ye gönderildi. Resulullah (asm) Mute savaşçılarının kahramanlığını överek onları “Kerrârûn = döne döne vuruşanlar.” olarak niteledi.[6] Şairler Mute Savaşı şehitleri için mersiyeler yazdılar.[7] Rasulullah bu savaştaki başarılarından dolayı Halid b. Velid’e “Seyfullah = Allah’ın Kılıcı” unvanını vermişti.

Mute ve Medine’ye uzaklığı

Savaş Haberi ve Tayy-ı Mekan

Hz. Peygamber (asm), komutanları şehit olunduğu gün üzgün görünüyordu. Sordular:

“Ya Resulallah! Sendeki hüznü gördüğümüzden beri, çektiğimiz ıstırabın derecesini ancak Allah bilir.”

Gerçekten üzülmüşlerdi. Resulullah niçin üzgündü? İki Cihan Serveri açıkladı:

“Bende gördüğünüz, ashabımın şehit düşmelerindendi.”[8]

Üzüntü sebebi anlaşılmıştı. Ona savaş haberi verilmişti, o Mute’ye gidenlerden şehit olanları görmüştü. Derken, minbere çıkıp oturdu. Halkın toplanmasını emretti. Kuzeye, Şam ve Mute tarafına bakıp şöyle haber verdi:

“Onlar (şimdi) gittiler, düşmanla karşılaştılar. Zeyd b. Harise sancağı eline aldı. Şeytan ona geldi, kendisine hayatı, yaşamayı sevdirdi, ölmeyi kötü gösterdi, dünyayı beğendirdi. Bunun üzerine o, ‘şimdi, mümin olanların kalbinde imanın kuvvetleneceği vakittir.’ dedi, ilerledi ve nihayet şehit oldu.”

Rasulullah (a.s.m.) oradan gördüklerini naklettikten sonra, cenaze namazı kıldırdı ve müminlere emretti:

“Onun için Allah’tan mağfiret dileyiniz!”

Mescittekiler onun için Allah’tan af dilediler. Zeyd’in “şehit olduğu” Allah Resulü tarafından ihbar edilmişti. Arkasından Resul-i Ekrem şunları söyledi:

“O cennete girdi. Şimdi orada koşturup duruyor.”

Mute meydanı… Şehitlerin hayat mertebesine dirilen Zeyd. Resulullah’ın ihbarı o ile mutlu sona ulaşmış saidlerden olmuştu. Resulullah bunları söylerken, ağlıyor ve Mute’ye doğru bakıyordu. Şam’la arasındaki engeller kaldırılmıştı.[9] Medine ve Mute arası 1.000 km’den fazlaydı. Bir mucize olarak Allah savaş yerini ona gösteriyor, o haber verirken savaş alanına bakıyor[10] ve gördüklerini anlatıyordu. Evet, Allah kimi insanlar için “tayy-ı zaman, tayy-ı mekân ve bast-ı zaman”ı tahakkuk ettirebilir.

Tay; bükmek, sarmak, dürmek, geçmek ve kaldırmak demektir.

Tayy-ı zaman; zamanı ortadan kaldırmak, dürmek ve kısaltmaktır. Bazen uzun zaman, Allah’ın kudreti ile dürülüp kısaltılır ve kısa zaman olarak yaşanabilir. Nitekim Ashâb-ı Kehf, 309 senelik uzun zamanı yarım gün veya bir gün gibi yaşamış oldular ve böyle değerlendirdiler.

Tayy-ı mekân ise, mekânların dürülmesi, sarılması, kısaltılması ve geçilmesidir. Bir şahıs, bir anda muhtelif yerlerde görünür, mekânın kısaltılması ve dürülmesi ile az zamanda uzak yerlere gider. Burada yaşayıp görüp duyduğu gibi, orada da yaşar, görür ve duyar. Tayyetmek, uzun zaman ve mesafeyi bir anda geçmek demektir.[11]

İsra mucizesinde Resulullah’a Beyt-i Makdis’in gösterilmesi ve Mute harp meydanını müşahede edip minberden haberler vermesi “tayy-ı mekânı göstermektedir. Her şeye gücü yeten Allah; isterse uzak mesafe ve mekânları insan için dürer ve ortadan kaldırabilir. Habib-i Ekremine ve onun yolunda olanlara, uzun zamanları ve mesafeleri bir anda geçirtebilir.

Nitekim televizyon ve radyolarda bir bakıma tayy-ı zaman ve tayy-ı mekânı her gün yaşamaktayız. Yüzlerce ve binlerce kilometre uzaktakilerin söylediklerini duyuyor, onları ekranlarda olayları görüyoruz. Böylece uzun zaman ve büyük bir mesafeyi katettikten sonra öğrenebileceğimiz olaylar, bir tür zaman ve mesafe tayyı ile bize ulaştırılabilir.[12] 

Elbette bu da Allah’ın yaratması ve kanunları ile uzun zaman ve mekânlar bir anda geçilerek gerçekleşiyor. Hayal, ruh, akıl ve elektrik süratleri için de uzun zaman ve mesafeler birbakıma dürülerek kısaltılıyor.

Bast-ı Zaman

Kadir suresinde bast-ı zamana işaret edilir: Kadir Gecesi seksen seneyi geçen bin aydan daha hayırlıdır; bir gece, hayırda bin ay kadar uzundur ve bin aydan ibaret gibidir. Yine ehl-i velayet; birkaç dakikalık miracın bast-ı zaman (zamanın uzaması ve yayılması) sırrı ile çok yıllar hükmüne geçtiğini ifade ederler. Birkaç dakikalık veya bir saatlik miraç, zamanın genişlemesi, yayılması ve açılması ile binler senelik genişlik ve uzunluğu içine alır. Çünkü miraçla Resulullah beka âlemine girmiştir.

Dipnotlar:

 

[1] bk. Ostrogorsky, Bizans Devleti Tarihi, terc., Fikret Işılyatan, Ankara 19811,  s. 96; httbs://tr. M.wikipeedia.org.wiki.mute muharebesi; (26.06.2006); Fred Donner, the Early İslamic Conguests, s. 105.

[2] Vakidi, II, 755; İbn-i Sa‘d, II, 128; Hamidullah, İslam Peygamberi, I, 358, Hamidullah, Vesâik, s. 126, nr. 37.

[3] Vakidi, II, 760; İbn-i Hişam, III, 430-433; Köksal, VIII, 57; Algül, “Mûte Savaşı”, DİA, XXXI, 385-387; Buhari, meğazi 44, cihad 42

[4] bk. Ostrogorsky, Bizans Devleti Tarihi, terc., Fikret Işılytan, Ankara 19811,  s. 96; httbs://tr. M.wikipeedia.org.wiki.mute muharebesi; (26.06.2006); Fred Donner, the Early İslamic Conguests, s. 105.

[5] Ahmed b. Hanbel, Müsned, I-VI, Kahire 1313, V, 299; İbn-i Kesir, Ömer b. Kesir, Es- Siretü’n- Nebeviyye, I-IV, Kahire 1964- 1965; (Mute konusuna bkz). Ayrıca savaş için bkz. Sarıcık, Murat, Hz. Peygamber’in Çağrısı- Medine Dönemi, Nesil Yayınları, İstanbul 2009, s. 431- 437. 

[6] Vakidi, 11 767; Halebî, II, 790; İbn-i Sa‘d, VIII, 282; Muhammed Rıza, s. 373; Sarıçam, s. 237-239; Lings, s. 472-474.

[7] İbn-i Hişam, III, 440-442, 446; Nevevi, s. 302.

[8] İbn-i Sa‘d, II, 130.

[9] Ahmed b. Hanbel, Müsned, V, 299; Vakidi, II, 761-762; Diyarbekri, II, 72-73; Muhammed Hudari, s. 203, Köksal, VIII, 70; Lings, s. 474.

[10] Vakidi, II, 761.

[11] Yeğin, s. 690; Köksal, VIII, 69.

[12] Bu hadise ile ilgili olarak; bast-ı zamanı (zamanın uzamasını, az zamanda çok işleri yapmayı) da hatırlamak gerekir. İsra ve mirac konusu anlatılırken de bast-ı zamandan söz edilir. bk. Sarıcık, Murat,  Hz. Peygamber’in Çağrısı- Mekke Dönemi,  Nesil Yayınları, İstanbul 2006, s. 239 257.

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun