İslam'dan önce, Cahiliye döneminde Arapların Allah inancı nasıldı?

Tarih: 04.05.2009 - 00:00 | Güncelleme:

Cevap

Değerli kardeşimiz,

İslam’dan önceki Cahiliye döneminde puta tapmak, Allah’a şirk koşmak ve Allah hakkında uygun olmayan inanç ve düşünceler olduğu gibi, yüce bir varlık olarak tek bir Allah’a iman mefhumu da mevcuttu.(1)

Hanif dinine mensup olduğunu söyleyenlerin bazıları, Hicaz bölgesinde mevcut olan şirki, putperestliği tenkit ediyorlardı.(2) Allah hakkında, O’na uygun inanç içerisinde kalabiliyorlardı. Nitekim Haniflerin içinde bulunduğu durumu anlatması bakımından Ebu Zer (r.a.) olayı önemlidir. Yeni dinin varlığını duyan Ebu Zer (r.a.), kardeşini gönderip bilgi edinmesini ister. Kardeşi dönüşünde şöyle der:

“Hz. Muhammed, senin gibi tek Allah’a ibadet ediyor, iyilikle muamele etmeyi emrediyor.”(3).

Yine Zeyd b. Amr, Kabe’ye gidip secdeye kapanıyor ve şöyle dua ediyor:

“Allah’ım ben sana nasıl ibadet edileceğini bilmiyorum. Senin razı olacağın ibadeti bilsem öyle ibadet ederim. Fakat bunu bilmediğim için başımı yere koyup secde ediyorum.”(4)

Züheyr b. Ebi Sülma’nın şu beyti,  Allah’ın yalnız bir olduğuna inanması değil, aynı zamanda ileri bir mertebe olan onun her şeyi, hatta içimizde gizlediklerimizi bile  bildiğine, her şeyin kaydedilip bir gün hesaba çekileceğimize olan inancını ifade eder.

“İçimizdeki şeyleri gizlemeye çalışıyorum, ne kadar gizlense Allah onları bilir. (Yaptığımız şeylerin  cezası) ertelenir, bir kitaba konur ya da hesab günü için saklanır veya hesabı çabuk görülür intikam alınır.”(5)

İbrahim (a.s.) ve İsmail (a.s.)’ın dininden geriye kalan inanç esasları ışığında, Allah’a dosdoğru inanarak şirk koşmayanlar olduğu gibi, bir taraftan Allah’a inanıp diğer taraftan çeşitli varlıkları veya putları O’na ortak koşanlar da vardı.(6) Bu taptıkları şeyleri aracı kabul ediyorlar, yaptıkları şirke güya kendilerince meşruiyet kazandırıyorlardı. Gök cisimlerinden güneşe tapanlar(7) olduğu gibi, yıldızları Allah’ın en büyük mahlukları olarak gördüklerinden, saygılarından dolayı zamanla(8) onlara da ibadet edenler vardı. Melek, cin ve ruhanileri(9), tabiat varlıklarını(10) ortak koşanlar olduğu gibi tamamen inkâr edenlerde mevcuttu.(11)

İşte böyle bir ortamda gelen İslam, daha önceden var olan doğru inançları muhafaza ederek, Allah’ı kendisine layık bir şekilde vasfetmiş, ortaklardan, şirkten, benzetmekten, vasıtadan münezzeh olduğunu ifade etmiş, inkarcılığın her çeşidini kaldırarak, uluhiyetin bütün yönlerini kemal-i vuzuhla izah ve ispat etmiştir.

Dipnotlar:

1.  bk. M. Hamidullah, I, 31.
 2.  Uğur, M. Hicri Birinci Asırda, s. 13; Kureyşli muvahhidlerden bazılarının Mekke’yi terk edip yeni din arayışlarına girmelerini (İbn İshak Sire, s. 95), zaten bir kısmını yaşadıkları ama tamamını bilmedikleri Hanifliği veya geleceğini bildikleri İslam’ı arayış çabaları diye anlamak daha uygun olacaktır.
 3.  Müslim, Fedailü’s-Sahabe, 131.
 4.  M. Hamidullah, İslam Müesseselerine Giriş, Düşünce yay. İst. 1981, s. 39.
 5.  Muallakat-ı Seb’a, s. 24.
 6.  Yedi ilaha inandığını söyleyen Husayn’a  Hz. Peygamber (a.s.m.) Müslümanlığı öğretir o da müslüman olur: Tirmizi, Daavat, 70.
 7.  bk. İbn Kuteybe, Te’vil, s. 154; Alusi, Buluğu’l-Ereb,II, 215-216; Krş. Neml, 22-24; Zümer, 3.
 8. Değişik yıldızları kutsal gördükleri ile ilgili bkz. Buhari, Menakibu’l-Ensar, 27; Müslim, Cenaiz, 29; Müsned, II, 455. Krş. Doğuştan günümüze İslam tarihi, Komisyon, Çağ Yay. İst. 1992, I, 175. Güneş hakkındaki bu düşünceler Ay hakkında varolmuş, İslam bu yanlış anlayışları tamamen kaldırmıştır. Ancak günümüzde bazı zayıf ve hasta çocukların Ay’a gösterilerek, “Ya al ya ver” denilmesi, çocukların yeni çıkan dişlerini güneşe göstererek iyisiyle değiştir denilmesi, hala bazı yanlış anlayışların devam ettiğini gösterir. (bk. Kalafat, Y.D. Anadoluda eski Türk İnanışlarının İzleri, T.T.K.Y. Ank. S. 31; Çelik, Ali, Halk İnanışları, s. 72.)
 9. bk. Al-i İmran, 80; İbn Kesir, Tefsir, IV, 377; Yazır, Hak Dini, VIII, 5381; İzutsu, Kur’an’da Allah ve İnsan, s. 19; Alusi, Buluğu’l-Ereb, II, 197; Krş. Saffat, 158; En’am, 100.
 10. İbnü’l-Kelbi, Kitabü’l-Esnam, s. 11-16; Kur’an-ı Kerim bunları değişik isimlerle anar: A’raf, 128; En’âm, 74; Enbiya, 52; Şuâra, 71, Mâide, 90.
 11. bk. Casiye, 24; Âlusi, Buluğu’l-Ereb, II, 220; Allah’a inanıp Peygamberi inkar edenler için bk. Furkan, 7.

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun