Craig Venter Enstitüsü’nden bilim adamlarının laboratuvar ortamında ürettikleri ilk yapay bakteri DNA´sı ve bunun Mycoplasma türünden bir bakteri hücresine naklinin yoktan var etmeyle bir ilgisi var mı?

Tarih: 31.01.2011 - 00:00 | Güncelleme:

Cevap

Değerli kardeşimiz,

Önce meydana gelen olayın tanımını yapalım. Craig Venter ve ekibi, dizilimini değiştirdiği bir DNA’yı bir bakteriye enjekte etmiş, bakteri de bu dizilimi hücre şeklinde sentezlemiştir.

Aslında bu teknik eskiden beri uygulanmaktadır. Ancak, onlar bu tekniği biraz daha ileriye götürmüşlerdir.

Virüsler, bakterilerden de küçük varlıklardır. Bunların bazıları bakteri hücreleri içinde yaşayabilirler. Bakterilerde yaşayan virüslere özel bir ad verilir ve faj olarak adlandırılır. Bir bakteri hücresine tutunan fajın, genetik yapısını teşkil eden tek dizilimli DNA’sı bakteri hücresine geçer. Faj DNA’larının bakterinin içine girmesinden sonra bakteri biyosentez mekanizması, fajın çoğalmasının hizmetine girer. Bundan sonra bakterinin kendi kromozomu ve dolayısıyla DNA’sı imha edilir. Bakterinin bütün biyosentez mekanizmasının fajın emrine girmesi çok önemli bir olaydır.

Gen teknolojisinde bu sistemden istifade edilir. Yani bakteri mekanizmasını, dışarıdan gönderdiğiniz bir DNA dizisiyle yönlendirebilmeniz fevkalade önemlidir.

Bu olaydan uzun zamandan beri faydalanılmaktadır. İnsülün gibi bazı maddelerin genetik yapıları bakteriye enjekte edilerek, bu ürünün sentezi sağlanmakta idi. Şimdi  Venter ekibi, her hangi bir virüsün DNA’sının bazı bölgelerindeki dizilimleri kesip, yeni eklemeler yaparak,  yeni dizilimli bir DNA elde ettiler. Bu yeni dizilimli DNA, bir bakteriye enjekte edilince, bakterinin genetik yapısı imha edilerek bu yeni DNA sentezleniyor. Hâsıl olan bu DNA’lar etrafında faj örtüsü teşekkül edince bakteri hücresi parçalanarak içerisinden fajlar, yani virüsler ortaya çıkıyor. Böylece yeni genetik dizilimli virüsler elde edilmiş oluyor.

Bu yeni bir canlı yaratma mıdır?

Yeni bir canlı yaratma değil, yeni bir canlıyı kopyalamadır. Craig Venter’in yaptığı bu çalışmayı bir bakıma aşılamaya benzetebiliriz. Siz bir şeftali ağacı üzerine eriği aşılayabilirsiniz. Böylece şeftali ağacından erik elde etmiş olursunuz. Bunun bir başka benzer şekli, kabak fidesi üzerine karpuz aşılayıp, tabanı kabak olan bitkiden karpuz elde etmedir.

Venter ve ekibinin yaptığı da bitkilerdeki aşılamanın biraz daha hassas şekli olup, molekül seviyesinde bir aşılama olarak değerlendirilebilir.

Bizim bütün yaptıklarımız, farklı bir canlının veya meyvenin meydana gelmesine ortam hazırlamış olmamızdır. Bunlar yaratma değildir. Mevcut elementlerden veya malzemelerden bir eser yapmadır. Yaratma Allah’a hastır. Bir canlıyı yaratmak için, onun bütün hücrelerinde görülen büyüme, gelişme ve farklılaşma kanunlarına söz dinletip, atom ve molekülleri ona göre şekillendirmemiz gerekir. Daha önemlisi, elementlerde bulunmayan canlılık veya hayat özelliğini de yapmamız icap eder.

Kâinatta her şey Allah’ın ilim ve iradesi altındadır. Biz bilimsel çalışmalarla O’nun evrene koyduğu kanun ve prensiplerini açıklamaya ve anlamaya gayret ediyoruz. Bu âlemde yaptığımız çalışmalarla molekül ve atom seviyesinde ne kadar ince ayrıntıya girsek, elde edeceğimiz bilgiler, O’nun ilim ve kudretini anlamaya ve bilmeye bir basamak olmalıdır.

Çünkü Allah’ın eseri ve sanatı olan bu kâinat kitabı, O’nu tanıttırmaktadır.

Yoksa, Allah’ın ilim ve kudretinin yanında küçücük ilmiyle elde ettiği birtakım sonuçlara dayanarak, Allah’ı devreden çıkararak ilahlık dava eder gibi; “Ben yarattım” şeklindeki bir yaklaşım, Allah’ı hakkıyla bilip tanıyamayan cahillerin işidir.

Allah, bilim adamlarını böyle cahiller olmaktan korusun, âmin.

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun