Hz. Muhammed -haşa- hak peygamber değil; onun gösterdiği hiçbir mucize yok; okuma yazma bilmediği yalan, gibi iddialara ne dersiniz?

Tarih: 01.05.2011 - 12:45 | Güncelleme:

Cevap

Değerli kardeşimiz,

Evrensel bir ilmi kuraldır ki; bir şeyin yokluğunu, doğru olmadığını ispat etmek, varlığını, doğruluğunu ispat etmekten katbekat zordur. Örneğin; Hz. Peygamber (asm)'in hak peygamber olduğunu ispat etmek için onun tek bir mucizesini ispat etmek yeterlidir. Buna mukabil, onun peygamber olmadığını ispat etmek için, bütün hayatını didik didik edip araştırmak, bütün tarih ve siyer kaynaklarını taramak ve istikraî/tümevarım(inductionel) istidlal metodunu zedeleyecek hiçbir emarenin dünyada mevcut olmadığını görmek ve göstermekle mümkün olabilir.

Mesela, bir insan “Dünyada kırk ayaklı bir canlı yok.” dese, bu iddiasını ancak bütün dünyayı kolaçan yapmakla; karada, denizde, havada gezip, hatta nesli tükenmiş olan canlıların dünyasına da gidip, geçmişte böyle bir canlının olup olmadığını da araştırması gerekir. Böyle bir araştırma imkânsız olduğuna göre, böyle bir iddia da havada kalmaya mahkumdur. Oysa, kırk ayaklı bir canlı türünün varlığını ispat etmek için, sadece bu özelliği taşıyan tek bir canlıyı göstermek yeterlidir.

O halde  -her şeyden önce- “Hz. Muhammed -haşa- hak peygamber değil; onun gösterdiği hiçbir mucize yok; mMüslümanların var olduğunu söyledikleri bütün mucizeler yalan...” gibi hezeyanlar savuranların, bu hezeyanlarını ispat etmeleri gerekir. Bu hezeyanların doğru olduğunu ispat etmeleri için, -yukarıda ifade edilen- evrensel mantık ve ilmin gereği olan istikraî(inductionel) istidlal metodunu kullanmaları, yani milyonlarca İslam literatüründeki sağlam bilgileri taramaları gerekir. Bununla kanaat getirmedikleri takdirde, bizzat on beş asır önceki zamana gidip, gözleriyle Hz. Muhammed’in hayatına bakmaları gerekir. Eğer böyle bir çalışma yapmayı becerip başaramadan “...yok, yalan..” deseler, kendilerinin yalancı, söyledikleri de küfürden kaynaklanan bir hezeyan ve insan onurunu kırıcı bir palavradan ibaret kalır.

İşte bizim davamızı ispat eden delillerden bir kaç örnek:

a. Hz. Peygamber ümmiydi, okuma-yazması yoktu. Delilimiz şu ayettir:

“Resulüm! Sen vahyimizden/Kur’an gelmeden önce kitap okuyan veya yazı yazan bir insan değildin; eğer böyle olsaydı, batıl iddia peşinde olanlar şüphe edebilirlerdi.”(Ankebut, 29/48).

Görüldüğü gibi, bu ayette Hz. Peygamber (asm)'in okuma-yazma bilmediği açıkça ilan edilmiştir. Eğer, bu ayetin ilan ettiğinin tersine bir durum söz konusu olsaydı, aklı başında hiçbir insan ona inanmayacaktı. Bütün arkadaşlarının canlarını ona feda etmeye hazır olmaları ve bazılarının bizzat feda etmeleri, onların bu ayete aykırı hiçbir sızıntıyı görmediklerinin işaretidir.

b.Tebbet suresinde Ebu Leheb’in Kâfir olarak ölüp cehenneme gideceği açık bir surette ifade edilmiş ve Ebu Leheb imansız ölmek suretiyle Kur’an’ın bu gaybî ihbarını fiilen tasdik etmiştir. 

c. Kur’an’da Rum suresinde "Bizanslıların İranlıları bir kaç yıl içerisinde mağlup edeceğine" dair bir gaybî habere yer verilmiştir. Üstelik kısa bir süre önce İran/Sasanîler tarafından yenilgiye uğrayan Bizanslıların, Sasanilerle kısa bir süre sonra yeniden savaşa başlayacağını ve onları yeneceğini haber vermesi ve bu haberin aynen çıkması tartışılmaz bir mucizedir. 

d. Fetih suresinde, "Mekke’nin fethedileceğini" iki yıl önce haber vermiştir. Ve tarih bu haberi fiilen tasdik etmiştir.

e. Ayrıca Kur’an’da, Müslümanların kısa bir süre sonra Mekke müşriklerinin eziyetinden kurtulacakları, her tarafta İslam dininin yayılması sonucu Hicaz bölgesinde tam bir emniyet ve güvenin hâkim olacağı, kısa bir süre sonra müşrik topluluğun (Bedir savaşında) hezimete uğrayacağının bildirilmesi, İslam devletinin -Hz. Peygamber (asm)'in vefatından sonra da- hilafetle devam edeceğinin haber verilmesi gibi, tarih tarafından hepsinin olduğu gibi ortaya çıktıkları tasdik edilen gaybî haberler vardır. Bu gözle görülmüş tarihî realiteleri -dindar olsun, olmasın- her aklıselim sahibinin kabul etmesi gereken hak dinin açık kriterleridir.

f. Hz. Muhammed’in gösterdiği hissî (gözle görülmüş) mucizeleri binden fazladır. Bunların hepsinin uydurulmuş olduğunu söylemek ne akıl ve izana, ne insaf ve vicdana sığar. Kaldı ki, hadis ilminin otoriteleri tarafından kabul edilen ilmî ve objektif kriterlere uygun olarak bize kadar ulaştırılan onlarca mucize olayı vardır. Hiçbir tarih kaynağı, bu kaynaklar kadar sağlam değildir. Bunlara inanmayanın hiçbir tarih bilgisine inanmaması aklın gereğidir. 

Bu mucizelerin önemli bir kısmı, başta Buharî ve Müslim olarak Kütübü Sitte gibi en sağlam kaynaklarda yer almaktadır. Bu mucizelerin birkaç numunesine işaret eden Bediüzzaman Hazretlerinin ilgili ifadelerinin bir özetini  buraya almakta fayda görmekteyiz: 

“Evet,

- Hz. Peygamberin avucunda küçük taşların zikir ve tesbih etmesi,

- “Resulüm! senin bedir savaşında attığın küçük çakıl taşlarını hedefine ulaştıran Allah’tır.” manasına gelen ayetin açık ilanıyla aynı avucunda, küçücük taş ve toprak, düşmana top ve gülle hükmünde onları hezimete sevketmesi,

- “Ay yarıldı,..” mealindeki ayetin açık ifadesiyle aynı avucunun parmağıyla Ay’ı iki parça etmesi;

- Ve aynı el, çeşme gibi on parmağından suyun akması ve bir orduya içirmesi;

- Ve aynı el, hastalara ve yaralılara şifa olması, elbette o mübarek el, ne kadar hârika bir mu'cize-i kudret-i İlahiye/Allah’ın kudret mucizesi olduğunu gösterir.

Güya;

- Ahbablar içinde o elin avucu küçük bir zikirhane-i Sübhanîdir ki, küçücük taşlar dahi içine girse, zikir ve tesbih ederler.

- Ve a'daya/düşmanlara karşı küçücük bir cephane-i Rabbanîdir ki; içine taş ve toprak girse, gülle ve bomba olur.

- Ve yaralılar ve hastalara karşı küçücük bir eczahane-i Rahmanîdir ki, hangi derde temas etse derman olur.

- Ve celal ile kalktığı vakit, Kamer'i/Ay’ı parçalayıp Kab-ı Kavseyn şeklini verir;

- Ve cemal ile döndüğü vakit, âb-ı kevser akıtan on musluklu bir çeşme-i rahmet hükmüne girer.

Acaba böyle bir zâtın bir tek eli, böyle acib mu'cizata mazhar ve medar olsa; o zâtın;

- Hâlık-ı Kâinat/kâinatı yaratıcısı yanında ne kadar makbul olduğu

- ve davasında ne kadar sadık bulunduğu

- ve o el ile biat edenler, ne kadar bahtiyar olacakları, bedahet derecesinde anlaşılmaz mı?..”(bk. Mektubat, On Dokuzuncu Mektup, On Üçüncü İşaret)

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?

Yorumlar

cevahir_g

Güneş balçıkla sıvanmaz.

İşit Niyazi’nin sözün bir nesne örtmez Hak yüzün.
Hak’dan ıyan bir nesne yok gözsüzlere pünhan imiş.

Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.
tuncay25

degerli Kardesim,
yukarida abimizin ifade ettigi gibi sakki kamer yani ayin ikiye bolunmesi hakkinda bir seyler yazmak isterim. evet sakk-i kamer gercektir olmustur. eger internet "split of the moon" arastirildigini gorulecektir nasa nin daha once ayin ikiye bolundugune kanaat getirmistir nedeni ise ayi cepe cevreleyen bir cizgi olmasi cizgiden kastim cevresinin tamami boyunca kayalikli ve cukurlu.. o bilim adamlari oyle dusunuyor Peygamber Efendimiz ASM in ayi ikiye boldugunde haberleri varmidir bilemem ama bunun dunyada televizyonlarda yahut butun bilim cevrelerinde duyulmamasi manidardir..
simdi soralim; sizce bu kesif sakk-i kamerden baska ne olablir? bu bir isbat degilimidir?
selam-i aleykum

Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun