Efendimize getirilen salavatın önemi ve "Bana salavat getirmeyenin burnu sürtülsün..." sözünü (hadisini) nasıl anlamalıyız?

Tarih: 02.04.2007 - 01:35 | Güncelleme:

Soru Detayı

"Yanında benim adım anılıp da bana salavat getirmeyenin burnu yerde sürtülsün." (Hakim ve Tirmizi).
- Bu hadisi nasıl anlamalıyız?
- Bazı kimseler Efendimizin (s.a.v) niçin böyle ağır bir ifadede bulunduğunu soruyorlar.

Cevap

Değerli kardeşimiz,

Bilindiği üzere Efendimiz (sas) Hazretlerinin adı anıldığında duyan her Müslüman’ın salavat getirmesi ihmal edilmez bir görevi, unutulmaz bir vefa borcudur.

O kadar ki, O’nun irşadıyla var oluş hikmetini anlayan her Müslüman’ın üzerine bu salavatın ömründe bir keresi farz, sonrakileri vacip, tekrarlarda ise sünnet olduğu bildirilmiş, salavatın terki ise şefaatten mahrumiyete sebeptir, denmiştir.

İyilik gördüğü kimselere iyilik etme minnettarlığı duyan, hatta bir kahvenin kırk yıl hatırını sayan insanlar, ebedi hayatını kurtarmaya vesile olan Resulüllah aleyhissalatü veselama da elbette minnettarlık duyacak, adını duyunca büyük bir hürmet ve sevgiyle salavat getirecek, böylece gösterdiği bu bağlılıkla da şefaatine nail olacaktır.

Nitekim Ahzab Suresi ayet 56’da Rabbimiz de salavat getirmeyi emretmektedir:

"Şüphesiz Allah ve melekleri Peygambere salat ederler. Ey iman edenler! Siz de O’na tam bir teslimiyetle salat ve selam edin!.."

Bu ayetin emri gereği olarak ömürde bir defa salavat getirmek farz, sonraları her ilk duyuşta vacip, aynı yerde tekrarlanmalarda ise sünnet olduğu ifade edilmiştir. Anlaşılan odur ki, getirilen salat–ü selamdan hem Rabbimiz, hem de melekleri razı olmakta, ayrıca melekler salavat getirenlere de dua etmekteler.

Hadis kitaplarında görüyoruz ki, Efendimizin (sas) cennetteki makamının yükselmesine sebep olan salavatı okuyan insana melekler, “Allah da senin makamını yükseltsin!” diye dua etmekte, öteki melekler de bu duaya amin demekteler. Salavat getiremeyene ise, “Allah da senin makamını yükseltmesin!” diye tepki göstermekte, öteki melekler de bu tepkiye amin diyerek iştirak etmekteler. Demek ki, Efendimizin (sas) adını duyunca salavat getirenler meleklerin hayır duasını alır, getirmeyenler ise bedduasına maruz kalırlar. Ayrıca, Peygamberimiz (sas) de adını duyduğu halde salavat getirmeyen vefasız ümmetine kırılmakta, bunu da “Burnu sürtülsün!” sitemiyle dile getirmektedir.

Başta da ifade edildiği gibi, salavatın ömründe bir keresi farz, sonrakileri vacip, aynı yerde tekrarlarda ise sünnet olduğu bildirilmiştir. Buna göre ömründe bir defa da olsa salavat getirmeyen kimse bir farzı terk etmiş olacağından hem haram işlemiş hem de farz sevabından mahrum kalmış olur.

Salavatın farz, vacip ve sünnet olma durumlarının tamamı dikkate alındığında, Müslümanın bu büyük kaybına ve zararına "burnu sürtülsün" ifadesiyle dikkat çekilmiştir. Aynı zamanda salavattan istifade etmeye de büyük bir teşvik yapılmıştır.

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Kategori:
Okunma sayısı : 10.000+
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun