Cennette kişiliğimiz hiç gelişmeyecek mi?

Tarih: 24.07.2013 - 04:00 | Güncelleme:

Soru Detayı

- İnsan yapı gereği merak eden, araştıran, düşünen bir hâli vardır. Sürekli arayış içinde bir hoşnutluk içindeyiz. Peki cennette bunlar sona mı erecek?
- Hiç düşünmeyen, artık Mevlasına kavuşmuş bir robot haline mi geleceğiz?
- Yeni bilgiler öğrenen insanoğlunun içine bir güzellik bir hoşnutluk gelir. Düşünmeye başlar. Dünyada hep bir gizlilik yok mudur? Küçücük arı dile gelip "Allah vardır." demez, ama yaratılış itibariyle bir yaratıcısının olduğunu anlarız.
- Peki cennette bu arayışlar sona mı erecek?  
Yeni bilgiler öğrenmeyecek miyiz, kişiliğimiz, düşünce yapımız hiç değişmeyecek mi, yaşam orada nasıl olacak?

Cevap

Değerli kardeşimiz,

- Cennette üzüntüye, bıkkınlığa sebebiyet verecek hiçbir şey yoktur.

- Burada çekirdek hükmünde olan malumatımız, orada filiz verecek ve fidanlaşacaktır. Her gün, her an her durumda, maddi alanlarda -teceddüd ve tazelemekten kaynaklanan lezzetin artması için- defalarca tekrar eden yiyeceklerin hiç biri bir öncekine benzemediği gibi, ilim, marifet ve hikmet gibi manevi alanlarda da özellikle sonsuzluğu ifade eden marifetullahda da her an bir yenilik, taze bir irfan söz konusudur.

Özellikle tesbih, tahmid, tekbir ve tehlillerden hasıl olan yeni yeni müşahedeler, insan gönlünü ebede kadar ilim ve marifet sofrasından gelen akli ve kalbi lezzetlerine, lezzet katacaktır.

Demek ki, cennet aileminde, amddi ve manevi nimetler sürekli artarak devam edecektir.

- Bununla beraber, cennet ebede layık, ebedi yaşamaya ve lezzet almaya uygun, bu günkü aklımızla taratmayacağımız kadar güzel ve şirin bir yurttur.

Bediüzzaman Hazretlerinin ifadesiyle:

“Cennette herkes, derecesi nisbetinde inkişaf eden hissiyatıyla, duygularıyla Cennet'e ve ebediyete lâyık bir surette istifade eder.” (Lem'alar, s. 156)

“Ehl-i cennet, elbette arzu ederler ki, dünya maceralarını tahattur etsinler ve birbirine nakletsinler; belki o maceraların levhalarını ve misallerini görmeyi çok merak ederler. Elbette sinema perdelerinde görmek gibi; o levhaları, o vakaları müşahede etseler çok mütelezziz olurlar. Madem öyledir, herhalde dâr-ı lezzet ve menzil-i saadet olan dâr-ı cennet'te, عَلَى سُرُرٍ مُتَقَابِلِينَ (karşılıklı koltuklara yaslanarak sohbet ederler, ayetinin) işaretiyle; sermedî manzaralarda, dünyevî maceraların muhaveresi ve dünyevî hâdisatın manzaraları Cennet'te bulunacaktır.” (bk. Mektubat, Yirmi Dördüncü Mektup, İkinci Makam, s. 294)

Yani; cennette lezzet alınacak öyle şeyler var ki, ne bir göz görmüş, ne bir kulak işitmiş ve ne de bir kimsenin aklından, hayalinden geçmiştir. (bk. Buhari, Bed'ü'l-Halk 8; Müslim, Cennet 2)

“Hülâsa: İnsan, ebed için yaratılmıştır. Onun hakikî lezzetleri, ancak marifetullah, muhabbetullah, ilim gibi umûr-u ebediyededir.” (İşaratü'l-İ'caz, s.146)

Demek ki, cennette ebediyete kadar akan ve lezzet akıtan unsurlar marifetullah, muhabbetullah ve ilimdir. Bunlar her zaman, her an artarak devam eder.

Meallerini vereceğimiz şu ayetlerde insanlar için işaret ettiğimiz gerçeklerin garantisi verilmiştir:

“Kim halis olarak kendisini Allah’a teslim edip güzel davranışlarda bulunursa, Rabbinin nezdinde onun mükâfatı olacaktır. Onlar ne korkacak ve ne de üzüntü duyacaklar.(Bakara, 2/112)

“İman edip makbul ve güzel işler yapanlar ise -ki hiç kimseye Biz gücünün yetmeyeceği yük yüklemeyiz- cennetlik olup, orada ebedî kalacaklardır.

Öyle bir halde ki içlerinde kin (nefret, yığınlık, bıkkınlık) kabilinden ne varsa hepsini söküp çıkarırız, önlerinden ırmaklar akar. 'Hamdolsun bizi bu cennete eriştiren Allah’a! Eğer Allah bizi muvaffak kılmasaydı, biz kendiliğimizden yol bulamazdık. Rabbimizin elçilerinin gerçeği bildirdikleri bir kere daha kesinlikle anlaşılmıştır.' derler. Kendilerine de: 'İşte güzel işlerinize karşılık, karşınızda duran şu muhteşem cennete vâris kılındınız, buyurun!' diye nida edilir.” (A'raf, 7/42-43)

“Allah müttakilere şöyle buyurur: ‘Ey Benim kullarım! Bugün size herhangi bir endişe yoktur. Sizi üzen bir durum da olmayacaktır.’ Ne mutlu onlara ki onlar, ayetlerimize inanmış ve Allah’a itaat etmişlerdir. Haydi siz de eşleriniz de neşe dolu olarak buyurun cennete! Altın tepsi ve kâselerle kendilerine ikram eden hizmetçiler, etraflarında fır döner. Hülasa orada canınız ne isterse, gözleriniz hangi manzaralardan hoşlanırsa hepsi var! Hem siz burada devamlı kalacaksınız.” (Zuhruf, 43/68-71)

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun