İsra suresi 107 ve 109. ayetlerde "çeneleri üzerine secdeye kapanırlar" buyuruluyor. Çene üzerine secde edilmesi ne anlama gelmektedir?

Tarih: 15.08.2013 - 01:12 | Güncelleme:

Cevap

Değerli kardeşimiz,

İsra suresi 107-109. Ayetler:

107. De ki: «Siz ister ona inanın, ister inanmayın. Şu bir gerçektir ki ondan önce kendilerine ilim verilenlere o (Kur'an) okununca, onlar derhal çeneleri (yüzleri) üstüne secdeye kapa­nırlar».

109. Ağlayarak çeneleri (yüzleri) üstüne yere kapanırlar. O (Kur'an) onların korkusunu (saygısını) artırır.

«De ki: Siz ister ona inanın, ister...» Bu Ayetin Tefsiri:

Yani Kur'an'a iman etmeniz veya etmemeniz eşittir. Çünkü imanınız Kur'an'ı kemal bakımından artırmaz, imansızlığınız da ona bir eksiklik getirmez. Kur'an inmezden önce gelen kitapları okuyan, vahyin hakikatlerini bilen, peygamberliğin işaretlerinden anlayan, hakkı bâtıldan bâtılı haktan ayırdetmeye gücü yeten alimler, Kur'an okunduğu zaman çeneleri (yüzleri) üzerine sec­deye kapanırlar.

«Yehirrune» fiili süratle düşüş mânâsını ifade eden «hurur» kökünden gelir. «Ezkan» kelimesi ise «zakkin» kelimesinin çoğu­ludur ve "çene kemiklerinin bitiştiği nokta" demektir. Bu kelime «çene» mânâsını ifade ettiği gibi bazen «yüz» için de kullanılır.

İbn Abbas'tan gelen rivayete göre, sanki bu ayette «Onlar sü­ratle yüzleri üzerine düşüp secdeye kapanırlar.» denilmektedir. Bunu Allah'ın emrini tazim etmek veya o kitaplarda senin gön­dermenle ilgili olan ilâhî va'dlerin yerine getirilmesi için yapar­lar.

Ayetin zahirine bakılırsa, bu alimlerin düşüşleri ve secdeye kapanmaları gerçekten olmuştur. Fakat bazı müfessirler «Böyle bir şey fiiliyat sahasında olmamış, ancak ayetten maksat onlar dinlediklerine itaat ederler, ona tam manâsıyla baş eğerler, demektir» demişlerdir. Böylece kelâm istiare şeklinde varid olmuş­tur.

Allame Zemahşeri «Çeneler üzerine düşerler» cümlesini «yüz­leri üzerine düşerler» şeklinde tefsir etmiştir. Bu tefsiri yaptık­tan sonra «Çeneler üzerine tabirinin kullanılması, secde edenin yere ilk temas eden azasının çenesi olmasındandır.» demiştir. Fa­kat Zemahşeri'nin bu yorumunda nazar vardır. Çünkü secde ede­nin yerle ilk temas eden uzvu, alın ve burnudur.

Zemahşeri bu itiraza şu cevabı vermiştir:

«Kişi secde etmeye başladığı zaman onun yüzünün yere en yakın olan yeri çenesidir.» Bu ayet o alimlerin saygıda doruk noktasına çıktıklarını ortaya koymaktadır.

EI-Fevaid sahibi «Bunlar alın ve burunlarını o kadar güzelce yere yapıştırırlar ki, sanki çeneleri yere temas eder.» demiştir ve bu da güzel bir görüştür. 

«Ağlayarak çeneleri (yüzleri) üstüne...» Bu Ayetin Tefsiri:

Görüldüğü gibi Cenab-ı Hak «çeneler» yani yüzler üzerine secdeye kapanma durumunu tekrar etmiştir. Daha önceki ayette geçtiği halde, bu ayette de tekrar bu noktaya değinildi. Çünkü da­ha önceki secdeye kapanış sebebiyle buradaki «Secdeye kapandı­lar» ifadesinin sebebi bir değildir.

Birincisi, Allah'ın emrini ta­zim veya vaadini yerine getirdiğinden dolayı ona teşekkür nede­niyle olmuştur.

İkincisi ise, Kur'an'ın onlara yapmış olduğu etki­den olmuştur. Yani onlar Allah korkusu sebebiyle ağlayarak sec­deye kapanırlar. Secde halindeki ağlamak, korkmaktan ileri ge­liyor. Korku ise düşünceden ve düşüncenin zaman zaman yenilenmesinden meydana geldiği için Cenab-ı Hak yenilemeyi ifade eden fiilî cümleyi burada kullanmıştır.

Allah korkusundan ağlamanın medh-u senası hakkında birçok haberler gelmiştir. Meselâ Hakim-i Tirmizi'nin Nadr bin Said'den rivayet ettiğine göre Allah'ın Rasûlü:

«Eğer bir ümmetin içinde bir kul Allah korkusundan ağlarsa kesinlikle Cenab-ı Hak o kulun ağlaması sebebiyle, o ümmeti ce­hennemden kurtarır. Hiçbir amel yoktur ki onun bir tartısı ve sevabı olmasın. Ancak Allah korkusundan olan damla müstesnadır. O damla ateşten meydana gelen birçok denizi söndürür. Allah korkuşundan hiçbir göz yoktur ki su dolsun da Allah onu ateşe haram kılmasın. Eğer o damla yanağı üzerine akarsa o yanak üzerine hiçbir zaman zillet ve meskenet toprağı konmayacaktır» buyur­muştur.

Yine Hakim-i Tirmizi, İbn Abbas tarikiyle şöyle rivayet ediyor:

«Allah'ın Rasûlü'nden dinledik:
«İki göz vardır, ateş onlara dokunmaz: 

1. Allah korkusundan ağlayan göz, 
2. Geceleyin Allah yolunda nöbet bekleyen, uykusuz göz.»

Hakim-i Tirmizi, Nesei ve Müslim, Ebu Hureyre'den, o da Al­lah'ın Rasûlü'nden rivayet ediyor:

«Allah korkusundan ağlayan bir kişi sağılmış süt, geldiği me­meye girmeden ateşe girmeyecektir. Bir kul üzerinde Allah yolun­da üzerini kaplayan gubar (toz) ile cehennem dumanı biraraya gelmez.»

Nesei, «Bir kulun iki burun deliğine Allah yolundaki bir top­rak ile cehennem dumanı girmez.» diye rivayet etmiştir.

Müslim ise, «Hiçbir zaman» mânâsını ifade eden «ebeden» ke­limesini hadise eklemiştir.

Evet, alimler için en uygun durum Allah korkusundan ağla­maktır. Çünkü İbn Cerir, İbn'ul-Munzir ve başkaları Abdul A'la et-Teymi'den şöyle rivayet ediyorlar:

«Kime kendisini aklatmayan ilim verilmişse, ona yararlı olma­yan ilim verilmiştir, desek daha uygundur. Çünkü Cenab-ı Hak ilim ehlini 'yüzüstü secdeye kapanır, ağlarlar' şeklinde vasıflandırmıştır.».

Kur'an, ilim ehlinin Kur'an'ı dinlemek suretiyle korku ve say­gısını artırır. Çüknü onların ilimlerini ve Allah emri hususundaki yakinlerini artırır, katlarında bulunan delillere yenilerini katar.

(bk. Ali Arslan, Büyük Kur’an Tefsiri, Arslan Yayınları: 10/363-367)

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun