Harut ile Marut adlı meleklerin, içki içtiği, çocuk öldürdüğü ve zina ettiği doğru mudur?

Tarih: 21.05.2014 - 13:57 | Güncelleme:

Soru Detayı

- Ahmed İbni Hanbel (Müsned) ve İbni Hibban (es-Sahih)'in Ibni Ömer'den rivayet ettiğine göre, Peygamber'imiz (s.a.v) buyuruyor ki:

Adem (A.S.) yeryüzüne indirilince melekler, «Yâ Rabb'i! Oysa biz sana hamdederek daima seni tesbih ve takdis ederken sen yeryüzüne fesat çıkarıp kan döken birini mi yaratacaksın?» derler. Allah 'Ben, sizin bilmediğinizi bilirim' diye buyurunca melekler yine «Ey Rabbimiz, biz sana ademoğlundan daha çok bağlıyız.' derler. Bunun üzerine Allâh 'iki melek getirin, bakalım nasıl davranacaklar» diye buyurur. Melekler «Ey Rabbimiz, Harut ile Marutu seçiyoruz» derler. Allah, ikisine «Yeryüzüne ininiz» diye buyurur. Onlar da inerler. Çiçeklerden biri güzel kadın kılığına sokularak karsılarına çıkarılır, hemen yanına sokularak onunla yatmayı teklif ederler. Kadın onlara «Şirk ifade eden şu cümleyi dilinizden duymadıkça hayır» diye cevap verir. Onlar da «Hayır, bizler hiçbir zaman Allah'a şirk koşmayız» diye karşılık verirler. Bu cevapları üzerine kadın yanlarından ayrılır. Sonra onunla yeniden karsılaşırlar. Yanında bir bebek taşımaktadır. Hârut ile Mârut yine kadından kendilerine teslim olmasını isterler. Kadın «Bu bebeği öldürmedikçe olmaz» diye cevap verir. Onlar da «Hayır, Allah adına yemin ederek söylüyoruz ki, biz hiçbir zaman onu öldüremeyiz» diye cevap verirler. Bunun üzerine kadın yine gözlerden kaybolur. Az sonra elinde bir kadeh içki ile geri döner. Yine ondan kendilerine teslim olmasını isterler. Kadın «Şu kadehteki içkiyi içmedikçe olmaz» der. İçkiyi içerler. Sarhoş olunca hem kadının ırzına geçerler, hem de çocuğu öldürürler. Ayılınca, kadın onlara «Allah'a yemin ederim ki, sarhoş olunca daha önce reddettiğiniz günahların her ikisini de işlediniz» der. Bunun üzerine Allah tarafından ya dünyada ya âhirette yaptıklarının cezasını çekmeyi tercih etmeye çağırılırlar ve dünya cezasını tercih ederler.

Cevap

Değerli kardeşimiz,

- Harut-Marut konusu Kur’an’da şöyle geçiyor:

“Tuttular, Süleyman’ın hükümranlığı hakkında şeytanların uydurdukları sözlere tâbi oldular. Halbuki Süleyman küfre gitmemişti. Fakat asıl o şeytanlar küfre gittiler. Halka sihri ve Babil’de Hârut ve Mârut adlı iki meleğe indirilen şeyleri öğretiyorlardı. Oysa o ikisi: 'Biz sırf imtihan için gönderildik, sakın kâfir olma!' demedikçe hiç kimseye sihir öğretmezlerdi. İşte bunlardan koca ile karısının arasını açacak şeyler öğreniyorlardı. Fakat Allah’ın izni olmadıkça onlar bununla hiç kimseye zarar veremezlerdi. Onlar kendilerine zarar getirip fayda vermeyen şeyler öğreniyorlardı. Büyüye müşteri olan kimsenin âhiretten nasibi olmadığını pek iyi biliyorlardı. Karşılığında kendi varlıklarını sattıkları şey ne kötü! Keşke bunu anlasalardı!” (Bakara, 2/102)

- Ahmed b. Hanbel’in el-Müsned’inde (2/134) Abdullah b. Ömer’den nakledilen soruda geçen bilgiler anlamında bir rivayet vardır.

İbn Kesir bu ayetin tefsirinde bu rivayete yer vermiş ve bu konudaki tüm rivayetlerin Kab'ul Ahbar'a dayanmakta olduğunu bildirmiştir. Kab'ul Ahbar da İsrailoğullarının kitaplarından rivayet etmiştir. Bu rivayet İsrailiyat olup Peygamberimiz'e ait değildir. (İbn. Kesir, ilgili ayetin tersiri)

Hz. Ali’nin Resûlullah’tan rivayet ettiği nakledilen, “Allah Zühre’ye lânet etti; çünkü Zühre, Hârût ve Mârût adlı iki meleği fitneye sevketti.” bilgi de sahih değildir. (İbn Kesir, a.y)

Yine Hz. Ali’ye isnat edilen bir rivayette, iki meleğin imtihanına vesile olan kadına Araplar’ın Zühre, Acemler’in Enahîd dedikleri, kadının onlara semaya çıkıp yeryüzüne inmelerinin sırrını sorduğu, böylece ism-i a‘zam duasını öğrenip semaya çıktığı ve yıldıza dönüştüğü nakledilir. (Süyûtî, el-Habâik, s. 58)

İbn Abbas’tan gelen benzer bir rivayette de denenmek üzere yeryüzüne gönderilen iki melekten bahsedilir. Bu iki melek Enahîd adlı çok güzel bir kadın tarafından baştan çıkarılır ve melekler bu denemede başarısız olurlar. Kadın Zühre yıldızına dönüştürülür. Daha sonra Hz. Süleyman iki meleği dünya veya âhiret azabını seçmekte serbest bırakır, onlar da dünya azabını seçerler. (Suyûtî, el-Habâik, s. 59)

Sened yönünden değerlendirilen bu rivayetler zayıf bulunmuştur. (İyâde b. Eyyûb el-Kebîsî, Kıssatü Hârût, XXVII/3, s. 12-28)

Ebü’l-Ferec İbnü’l-Cevzî de gerek Peygambere Efendimize gerekse Hz. Ali’ye atfedilen rivayetlerin tamamen uydurma olduğunu ifade eder. İbn Cerîr et-Taberî, Muhammed b. Ahmed el-Kurtubî, Fahreddin er-Râzî, Kādî İyâz, İbn Hazm, Ebû Bekir İbnü’l-Arabî gibi önde gelen müfessirler, ayrıca Ebû Ca‘fer et-Tûsî, Tabersî gibi Şiî âlimleri de bu rivayetleri şüpheli bulur.

Özellikle tefsir kitapları Hârût ve Mârût’un kişiliklerine dair İsrâiliyat’a dayanan pek çok rivayet aktarır. Ancak müfessirlerin çoğu bu rivayetlerin asılsız olduğunu kabul etmektedir. Muhaddisler de Hârût ve Mârût’la ilgili hadisleri tahlil edip aynı sonuca ulaşmışlardır. (bk. TDV İslam Ansiklopedisi, Harut Marut md.)

- Şayet bu rivayet doğru ise, yeryüzüne indirilen melekler insan şekline sokulmuştur. Rivayette, “insanların fitne fesat çıkaracak, kan dökecek mahluklar olduğunu” söyleyen meleklere bir cevap teşkil etsin diye onlardan Harut ve Marut adında iki melek yeryüzüne gönderildiği ifade edilmiştir. Bu da onların tam bir insan şekline çevrildiklerini göstermektedir. Yoksa, meleklerde erkeklik-dişilik olmadığı gibi, şehevî duyguları da yoktur. Allah’a isyan etmeleri de söz konusu değildir:

"Belki onlar (melekler), Allah'ın şerefli kullarıdır. Onlar Allah'ın sözünden önce söz söylemezler ve O'nun emrettiklerini (hemen) yaparlar." (Enbiya, 21/26-27);

"Onlar (melekler), Allah'ın emirlerine (isyan edip) karşı gelmezler ve emrolundukları şeyleri (aynen) yaparlar." (Tahrim, 66/6)

- Bu konuyla ilgili rivayetlere, Gazali ve Mevlana gibi zatların eserlerinde yer vermesi, kıssadan hisse çıkarma adına olabilir. İsrailî de olsa madem bu kıssalar İslam kaynaklarında da önemli yer işgal etmiştir; Gazali ve Mevlana da bunun mahiyeti ne olursa olsun kıssadan hisse çıkarmaya kabiliyeti var olduğunu düşünmüş ve bu fırsatı da değerlendirmeyi uygun görmüştür. “Temsilde hata olmaz” diye meşhur bir sözün manası şudur ki, kıssadan hisse çıkarmaya yönelik olarak kullanılan temsillerde hata aranmaz, bu tür kıssalarda yanlış araştırılmaz. Çünkü, doğru olmazlarsa bile maksat hakikate işaret eden müşahhas/somut bir örnek sunmaktır.

- İbn Hacer ise, konuyla ilgili bazı rivayetleri verdikten sonra “bu rivayetler, bu kıssanın bir aslının olduğunu gösterdiğini” söylemiştir. (İbn Hacer, ilgili rivayetin şerhi)

Muhtemelen, tarihte buna benzer bazı olaylar olmuştur. Böyle bir olayın aslı da olabilir. Ancak bunun Harut ve Marut adlı iki melekle bir ilgisi yoktur.

İlave bilgi için tıklayınız:

Hârut ve Mârut

Güzel bir kadın, ya benimle zina yapacaksın ya çocuğu öldüreceksin ...

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Kategori:
Okunma sayısı : 100.000+
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun